Son istiklal ve istikbal mücadelesi bu!

Yazarlar
Yusuf Kaplan’ın Yenişafak gazetesindeki yazısı… Önce şu: Dün, binyıl önce, Haçlılar, hangi gerekçelerle İslâm’la savaştılarsa, bugün de Haçlıların çocukları Batılılar, aynı gerekçele...
EMOJİLE

Yusuf Kaplan’ın Yenişafak gazetesindeki yazısı…

Önce şu: Dün, binyıl önce, Haçlılar, hangi gerekçelerle İslâm’la savaştılarsa, bugün de Haçlıların çocukları Batılılar, aynı gerekçelerle İslâm’la savaşıyorlar!

BİN YILLIK SAVAŞ BU!

Dün, dışarıdan bir saldırı vardı İslâm’a karşı. Bugün, saldırı hem dışarıdan hem de içeriden.

Dün, açıkça savaşmışlardı İslâm’a karşı. Bugün, postmodern yöntemlerle sinsice, örtük bir şekilde savaşıyorlar: Terörizmle savaştıklarını söylüyor Batılılar; ama gerçekte terör örgütlerini kullanarak İslâm’la savaşıyorlar!

Dün, silahlarla saldırıyorlardı; bugün, medyada algı operasyonları yaparak medyalarla savaşıyorlar.

MEDYA ÜZERİNDE/N POSTMODERN “PORNOGRAFİK” SAVAŞ!

Dün, bizzat kendileri savaşıyordu: Doğrudan kendileri saldırıyorlardı.
Bugün hem terör örgütlerini hem de küresel ve ulusal ölçekteki medya örgütlerini kullanarak dolaylı yollarla saldırıyorlar.

“Pornografik” bir savaş bu: Medyalarda ürettikleri ayartıcı, baştan çıkarıcı, kitlelerin düşünme yetilerini iptal ederek duygularıyla tepki vermelerine yol açan, “estetize” yöntemlerle sürdürülen bir savaş bu “pornografik” / medyatik savaş!

Kirli bir savaşla karşı karşıyayız. İnsanların zihinlerini körleştiren, duygularını iğdiş ederek sürdürülen iğrenç bir savaşla!

Meselâ bir “diktatör” imajı üret, bitir işi! Kitlelerin zihinlerini bu medyatik operasyonlarla delik deşik et!

Ukrayna’yı mı karıştırmak istiyorsun? Hemen bütün uluslararası medya örgütlerini anında örgütle, lokal medya örgütlerini de her bakımdan besle, seferber et! Birkaç gün içinde medyayla her şeyi hallet!

“TERÖR” AYGITI OLARAK MEDYA

Bizim iletişim araştırmalarının öncü isimlerinden Arthur Asa Berger, “Television as a terror apparatus / bir terör aygıtı olarak televizyon” başlıklı bir kitap yazdığında tam da medyanın nasıl ayartıcı, “pornografik” bir terör aygıtı olarak kullanılabileceğini haber veriyordu 20 küsur yıl öncesinden.

Yine çağımızın en büyük düşünürü Heidegger, “kamera, izleyiciye yöneltilmiş bir silahtır” derken kameranın, dolayısıyla medyanın nasıl bir ontolojik şiddet üreten “vahşî bir canavar”a dönüşeceğini haber vermişti yaklaşık bir asır öncesinden.

Türkiye’de, bendeniz, medyanın bir “terör” aygıtı gibi kontrol ve kolonizasyon, tahakküm ve hegemonya aracı olarak kullanıldığını söylediğimde derdimi anlatmakta zorlanıyorum. 0 yüzden bu konuda zihin açıcı fikirler geliştiren Batılı önemli düşünürlere ve öncü isimlere başvurma gereği duyuyorum.

Özetle, içinden geçtiğimiz postmodern süreçte bildik savaşlar bitti: Medyalarla yürütülen kitlelerin zihinlerini iğdiş eden “pornografik” medyatik savaşlar çağını yaşıyoruz.
O yüzden, küresel sistem, hegemonyasına direnen ve Hinduizm, Şintoizm, Taoizm, Budizm ve Konfüçyanizm gibi “fosilleştirilemeyen” tek din, tek dünya tasavvuru İslâm’la son çeyrek asırdır işte bu postmodern sinsi yöntemlerle savaşıyor: Hem terör örgütlerini hem de medyatik terör aygıtlarını kullanarak.

OSMANLI’YLA HANGİ GEREKÇEYLE SAVAŞTILARSA…

Dün, Haçlılar, bizimle, bu topraklarda yaşayan Türk-Kürt Müslümanlarla hangi gerekçeyle savaştıysa, bugün de aynı gerekçeyle Türkiye’yi kuşatmaya ve durdurmaya çalışıyorlar.
Dün, Haçlı (ve Moğol) saldırıları sonrasında İslâm medeniyeti ilk büyük medeniyet krizini yaşamıştı. Birinci büyük medeniyet krizini, Selçuklu ve Osmanlıların verdikleri mücadelelerle aştık.

İkinci büyük medeniyet krizini ise, Avrupalı düvel-i muazzama’nın iki asır Osmanlı’yı durdurmak için gerçekleştirdikleri saldırıyla yaşıyoruz. Müslüman zihni ve mekânı büyük bir krizle malul.

Sonuçta Avrupalılar, Osmanlı’yi durdurdular.

Burada kulağımıza küpe etmemiz gereken yakıcı gerçek şu: Dün, Avrupalılar, hangi gerekçeyle Osmanlı’yı durdurduIarsa, bugün de aynı gerekçeyle Türkiye’yi vuruyor ve kuşatıyorlar.

Kültür, gençlik, medya, eğitim ve sanat hayatında yapacaklarımızı henüz yapamadık; önümüzdeki süreçte bu beş hayatî alana yoğunlaşmak zorundayız.

Buna rağmen Türkiye son 10 küsur yılda gerçekleştirdiği atılımlarla İslâm dünyasının, mazlumların umudu olduğunu ispatladı yeniden. Bu mesaj, Batılılar tarafından da, mazlum Müslüman halklar tarafından da net bir şekilde alındı.

SON KALE TÜRKİYE’Yİ DÜŞÜREMEYECEKLER!
Pakistan, Mısır düşürüldü. Irak, Suriye, Afganistan, Arabistan Yarımadası’nın büyük bir bölümü paçavraya çevrildi. Ama hem Türkiye düşürülemedi hem de İslâm dünyasını, dün olduğu gibi yarın da toparlayabilecek, ayağa kaldırabilecek tek aktörün Türkiye olduğu dünya âleme gösterildi.

Tarihî derinliğiyle, kültürel zenginliğiyle, bütün farklı dinleri, kültürleri sulh ve selam yurdu kurarak birarada yaşatmayı başaran tek küresel medeniyet tecrübesi birikimiyle, Türkiye, küllerinden doğacak, yeniden insanlığın önünü açacak hakikat medeniyeti yolculuğuna çıkacak…

yazının devamınıokumak için…