Fatma Barbarosoğlu’nun Yenişafak gazetesindeki yazısı….
Modernleşmenin her aşamasında, insanların birbirini “görmesi” bir sorun olarak ortaya çıkıyor.
Görmenin en ziyade sorun olduğu husus evlenecek çiftlerin birbirini “görmesi”.
Modern öncesi toplumlarda gençleri, birbiri için “gören” birbirine “uygun bulan” “görücü kadınlar” vardı. Hayat modernleştikçe, kadınlar ve erkekler ortak mekanları kullanmaya başladıkça, bir arada olan gençlerin birbirini gönül gözü ile görmesi giderek imkansızlaşıyor.
“Tercihler dünyası” diye sunulan tüketim kültüründe kişiler kendi iradeleri ile değil reklamların, tanıtım kampanyalarının etkisi üzerinden beğenisini ortaya koymaya alıştığı için, hayatını birleştireceği kişiyi seçemiyor/göremiyor/fark edemiyor. Başkalarının onun adına “bulması”nı, “seçme”sini, “tavsiye etmesi”ni , “beğenmesi”ni bekliyor.
“Görme” sadece Müslüman ülkeler için sorun değil. Çok rahat ilişkilerin yürütüldüğü Batı toplumlarında da eğitimli, kültürlü, yoğun çalışma temposu içindeki kişilerin kendisine uygun birini bulması giderek zorlaştığı için modern öncesinin çöpçatanlık ruhu modern zamanların “uygulaması” ile birleştirilerek çözüm yolları aranmaya çalışılıyor.
Mesela?
İnternet üzerinden gerçekleştirilen “uygulamalar” ile seçkin okullardan mezun olan kişileri “eşleştirme” vaadi veriliyor.
İnternet üzerinden evlilik olur mu diyeceksiniz?
Yaklaşık on yıldır düğün davetiyesi aldığım gençlerin evlenme hikayelerini biriktiriyorum. En dikkatimi çeken husus şu oldu: Gençler ya çok yakınında olanlarla evleniyor sınıf arkadaşı, iş arkadaşı gibi ya da çok uzaklardan biri ile.
Uzaklardan biri ile evlenmek genellikle internet üzerinden tanışmalarla gerçekleşiyor. 1998 yılında sıkılgan, içine kapanık diye bildiğim lise mezunu, Türkiye’den bir genç kız ile evlenmesi pek de kolay olmayan hafif engelli bir gencin, üniversite mezunu “Japon kız” ile evlenmesi, evlilik hikayeleri biriktirmeye başlamamın en etkin sebebi oldu.(Evliliklerinin devam edip etmediğini bilmiyorum.)
“Sitemkar erkekler” bahsine dair ilk mektubu, aile çevresini dindar kendisinin ise sadece inançlı biri olduğunu söyleyen bir plaza çalışanından seçtim. Buyurun:
Fatma Hanım merhaba,
Yazı diziniz ilgimi çekti ve yaşadıklarımı, tecrübelerimi paylaşmak istedim. Profilimi kısaca tasvir edecek olursam; dindar bir ailede büyüdüm, her ne kadar namaz ve diğer dini vecibeleri yerine getirmesem de inançlı birisiyim. Şu an 37 yaşındayım ve bekarım. Türkiye’nin sayılı şirketlerinden birinde mühendis olarak çalışıyorum. Ailem başka bir şehirde, kendi evimde yalnız yaşıyorum.
Neden evlenmediğim/evlenemediğim konusu biraz uzun ve pek çok nedeni var. Öncelikle erkekler için evlilik, üniversite, askerlik ve iş bulma aşamalarından sonra yapılması gereken bir konu olduğu için, 30 yaşından önce evlenmek mümkün değil.
İlk işime 28 yaşında başladım, 9 senedir tek başıma yaşıyorum. Bu süre içerisinde uygun bir durum olsaydı evlenebilirdim, yani isteğim vardı ama aşağıda anlatacağım nedenlerlen ötürü bir türlü olmadı.
Çalıştığım yer bir plaza şirketi, çevremde benim dünya görüşüme uygun tek bir kişi bile yok. Örnek olarak kızlar içinde başörtülü tek bir kız yok. (Başörtüsü benim için olmazsa olmaz bir konu değil, olursa iyi olur diyebileceğim bir durum, sadece iş çevremi daha iyi tasvir edebilmek için bu örneği verdim.) Evet bu çevrede sevdiğim, akıllı ve güzel bulduğum kızlar oldu ancak benim dünya görüşüme o kadar uzak kişiler ki, mecburen kendimi bu tip işlerden uzak tutmak zorunda hissettim. Mesela alkol alan bir kişi ile nasıl yaşayabilir veya ailemle tanıştırabilirim? Hem kız, hem de benim için ileride oldukça sıkıntı oluşturacak bir durum. Veya aynı şekilde İslami olarak giyinmemiş, (ki burada artık başörtüsü ve tam bir tesettürden de bahsetmiyorum) birisi ile evlenmem, ailemle tanıştırmam çok zor bir konu. Yani demek istediğim iş çevremde evlenebileceğim bir kişi yok.
Peki yoğun olarak çalışan bir kişi başka türlü nasıl evlenebilir? Nerede bir kişi ile tanışıp, doğru kişinin o olduğunu anlayabilme şansı elde edebilir? Haftaiçi iş yoğunluğundan maalesef bu işleri düşünme, zaman ayırma şansım neredeyse hiç yok. Peki haftasonu ne yapabilirim? Bar veya içkili mekanlar mı? Olmaz, inancım gereği oralarda bulunamam. Kafeler, “neşeli dindar kızların” gittiği seminer ve toplantılar mı? Maalesef “eş bulmak” için bu tip sosyal etkinliklere katılma fikri bana hiç sıcak gelmemiştir. Diyelim ki oraya eş bulmak için değil de sadece sosyal aktivite için gittim ve bana uygun birisi gözüme çarptı. Ne yapmalıyım? Gidip tanışmalı mıyım? Nasıl bir dünya görüşüne sahip olduğunu, kişiliğini, karakterini, hiçbir şeyini bilmediğim bir kıza gidip, “merhaba, tanışabilir miyiz?” demek…Bu tuhaflığı göze almalı mıyım? Tuhaf çünkü hiç tanımadığınız bir erkek gelip size selam verse, tanışır mıydınız? Konuşmak için cafeye gidip saatinizi geçirir miydiniz?
Başka nasıl tanışılabilir peki? Aile veya çevredeki tanıdıklar vasıtasıyla mı? İyi ama çevremde bunu düşünecek kimse yok. Ailemdeki kişiler maalesef bu konuya benim açımdan bakabilecek kişiler değil. Yanlarına her gittiğimde “Ne zaman evleneceksin?” sorusunu sormaktan geri durmuyorlar ama bunun benim için ne kadar zor olduğunun farkında bile değiller. Sadece bunu anlamalarını gerçekten çok isterdim. Ama maalesef bu olmuyor. Daha da kötüsü bu onlara anlatılacak, dikkatlerini çekebileceğim bir durum da değil. “Bu konuya şu şekilde neden bakmıyorsunuz?Benim evlenebilmem için sizin de birşey yapmanız gerekmez mi?”
Bu soruyu asla soramıyorum.
Ama sanırım bu soruyu sormak isteyen, benim yaşadığım sosyal çevrelerde yaşayan çok kişi var. Mesela teyzemin yanına her gittiğimde “Evlenmeyi düşünmüyor musun?” sorusunu duymaktan bıktım, daha da kötüsü onların gözünde “artık evlenmeyi düşünmüyor” şeklinde görünüyorum. Aile toplantılarında zorla gülümseme, bir kaç söz mırıldanma ile konuyu geçiştirmeye çalışmaktan başka da elimden bir şey gelmiyor. Sırf bu yüzden artık daha az ziyaret eder oldum. Sonuç olarak, kendi dünya görüşüme uygun kişilerle tanışma şansım neredeyse sıfır. Bu durumda, bu yaşıma kadar evlenmemiş olmam pek de şaşırılacak bir durum olmasa gerek?
Size mektup gönderen kişilerin yazdıklarını okudum, hepsi de mantıklı istekler. Erkek akıllı olmalı? İyi ama akıllı olmayan bir kızla kim evlenmek ister?
Erkekler tembel olmamalı? Tembel bir kızı isteyen bir erkek hiç görmedim şu ana kadar?
Erkekler üretmeli, kendini geliştirmeli? Kendini geliştirmek istemeyen bir kız?
Erkekler şiddet uygulamamalı? Sadece paraya değer veren, erkeğe hergün sözsel şiddet uygulayan bir kızı ne yapacağız peki?
Örneklerden çıkarak demek istediğim şu: Aslında kız-erkek aynı şeyleri istiyoruz.
Mektup yazan kızlar, uygun ve ideal bir eş bulmanın ne kadar zor olduğundan bahsetmişler ama inanın durum aynen bizim için de geçerli. “Ben, şu şu özellikte birisini bulamadım” demek, kişiyi temize çıkarmıyor, daha iyi özelliklere sahip kişiler yapmıyor maalesef. Bu aynı şekilde benim için de geçerli. Bu kişiler için düşündüğüm tek şey, karşılarına doğru kişileri çıkaracak fırsatlara pek sahip olamamışlar.
Yalnız yaşamanın sonucunda gittikçe buna alışma tehlikesi, boşanma ihtimalinin korkusu, yaş geçtikçe seçiciliğin artması gibi konular da var.
Yazdıklarımı gözden geçirdiğimde uzun uzun yazmış olduğumu farkettim, Başlangıçta bu kadar yazacağımı düşünmüyordum. Üzerinde durmam gereken bir kaç konu daha vardı ama ne sizin ne de benim o kadar zamanımız yok sanırım.”
İmza: Plaza çalışanı.
yazının devamını okumak için….