Haşmet baboğlu’nun Sabah gazetesindeki yazısı….
Geçen gün annemle rahmetli dedemi andık.
İlk kez ayrıntısıyla anlattı.
Her akşamüstü anneannem dedemin uzaktan eve doğru gelişini gözlermiş. O zamanlar Pendik İstasyonuyla ev arası bir bölümü yaban zeytinlikten oluşan boş bir arazi. Dedem paltosununiki yakasını kaldırmış,kollarını göğsünde kavuşturmuşhalde uzakta görünmüşse, anneannem dizlerini dövmeye başlarmış: “Kesin yine gömleği fanilayıbirilerine verdi, içi çıplak geliyor!” Hakikaten eve gelip de paltosunu çıkardığında dedemin ya üstü tam çıplak ya da bir fanilayla kaldığını görürlermiş.
Anneannem “hasta olacaksın be adam!” diye söylenmeye başlayınca dedem “üzerimde palto, evde de dolu gömlek, kazak var; sen bir de onları düşün, lime lime bir bez parçasıyla kalmışlar, donsunlar mı?” dermiş.
Annem “babam bunu çok sıradan bir görev gibi yapardı; çocuktuk,bizim de uzun uzun bunların lafını etmemizi istemezdi” diye anlattı.
***
Peki laf nasıl oraya geldi?
Onu da anlatayım…
Annem tv ekranlarındaki ilahiyatçıları ve farklı bir gündem açıyormuş gibi yapıp her şeyi gizeme bürüyen tv tartışmalarını izlemeyi seviyor. Tabii her ziyaretine gidişimde bana da “kıyamet alametleri“, “kabirazabı“, “ruhlar“, “evrim meselesi” ve benzeri konularda sorular yöneltiyor.
Bu sefer “Hep bunları mı izliyorsunuz?
Haydi iman ve ibadet konusunu geçtim; mesela infaktan,sadakadan, ihtiyacından fazlasını muhtaç olana vermekten söz eden yok mu” deyip “halbuki asıl olan o konular” diye itiraz edince…
Babasını hatırladı annem.
Sonra …