Engin Ardıç Sabah gazetesindeki yazısında Liselere Osmanlıca dersi konulmasının getirdiği tartışmalara değinerek Osmanlıca’nın “Atatürk’ün dili” olduğunu söylüyor.
Liselere Osmanlıca dersi konuyor. Bunun zorunlu mu yoksa seçmeli mi olması gerektiği konusunda tartışmalar var. Elbette “gericilik” diye de itiraz edilecektir.
Kendilerine Atatürk’ün kullandığı koyu Osmanlıca’yı hatırlatırız.
Gerçi Atatürk, 1932 yılında “duygum tükel özgü bir kıvançtır, Avrupa’nın iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslarımız ataç özlüklerin tüm ıssıları olarak baysallık, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar ve en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar” diye konuşuyordu ama… (Hani İsmet Paşa bakmış bakmış da o kısık sesiyle “vallahi hiçbir şey anlamadım” demişti…)
Ondan daha beş yıl önce, 1927’de de “çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilecek imkan ve şeraitten”, “dahili ve harici bedhahlardan”, “şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid eden iktidar sahiplerinden” sözediyordu…
Bırakın da çocuklar hiç olmazsa Atatürk’ün ne dediğini anlayabilsinler!