Obama neyi itiraf etmiş oldu?

Yazarlar
Akif Emre’nin Yenişafak gazetesindeki yazısı… Arap Baharı sürecinde kitleleri motive eden gerekçeler meşru ve büyük ölçüde gerçek taleplerdi. Yönetim sorunları, ekonomik yoksulluk ve yoksu...
EMOJİLE

Akif Emre’nin Yenişafak gazetesindeki yazısı…

Arap Baharı sürecinde kitleleri motive eden gerekçeler meşru ve büyük ölçüde gerçek taleplerdi. Yönetim sorunları, ekonomik yoksulluk ve yoksunluk meselesi, özgürlükler gibi hayatı teslim alan adaletsiz bir düzene isyan için yeterli sebep hep mevcuttu. Ne var ki sürecin yönetimi, yönlendirilişi, kıvılcımın toplumsal harekete dönüşmesi aşamasında görüntünün o kadar net olduğu söylenemezdi. Göstericilerin gitmesini istedikleri bir somut hedef, dikta yönetimleri vardı ama yerine neyin geleceği konusunda ne ortak amaç ne de siyasi tasavvur mevcuttu. Bu nedenle ısrarla Arap Baharı’nı “apolitik devrim” olarak tanımladık.

Arap Baharı’nın mahiyetinin ortaya çıkmaya başladığı dönemde çok net olarak anlaşıldı ki Amerika’nın aynı anda dört-beş krizi yönetme isteği hatta kapasitesi yoktu. Bunun en bariz örneklerinden biri Suriye’de yaşanan tecrübe oldu. Bir yanda cesaretlendirilen muhalifler Baas rejiminin sert müdahalesiyle karşılaştıkça nasıl olsa Amerika’nın, AB’nin bu duruma müdahale edeceği beklentisi dillendiriliyordu. Amerika’nın politik olarak Esad rejimini eleştirmesi ile pratikte sahaya inip, İslamcı talepleri olduğunu düşündüğü bir ayaklanma için müdahalede bulunmasını beklemek sistemi tanımamaktı. Nitekim retorik düzeyde Obama’nın Esad’a karşı olması stratejik anlamda bir müdahale gerekçesi değildi. Sadece Obama yönetiminin stratejik önceliğinin Ortadoğu’dan Güneydoğu Asya’ya kaymış olmasının anlamı üzerinde düşünülse yeterliydi.

Amerika’nın hala askeri ve ekonomik olarak küresel bir güç olması ile düşüşe geçen bir imparatorluk olmasının çelişkisinin acı tezahürlerine coğrafyamızda tanık oluyoruz. Obama yönetiminin acziyeti ya da ilgisizliğinin ona göre hesap yapanları nasıl yarı yolda bırakacağının örnekleri Arap Baharı iyi laboratuvar oldu. Libya örneğinde, liberal müdahalecilikle meşrulaştırılan dışarıdan askeri müdahaleyle Kaddafi’nin düşmesi sağlanırken Batı’nın insani söylemleri ile stratejik öncelikleri arasındaki derin çatlak ortaya çıktı… Obama yönetiminin küresel riskleri mümkün olduğunca müttefiklerine dağıtan stratejisi Libya’da devreye sokuldu. Fransa’nın başı çektiği koalisyon Libya’ya açıktan askeri müdahalede bulundu.

Sonuçta Kaddafi vahşice katledilirken, Libyalıların hayatının daha iyi olduğu söylenemez ama Avrupalıların keyiflerini yerine getiren anlaşmalar hemen yapılacaktı. Hala kendi hükümetlerini kurmakta anlaşamayan, milli birliği sağlamakta başarısız olan Libyalı muhalif güçler daha savaşın dumanları dinmeden Avrupalılarla yeni enerji anlaşmaları yapacaktı. Evet Avrupa’da nehir kurumuştu ve bunun için yeni kaynaklar gerekiyordu, gerekirse 19’uncu yüzyıldan kalma yöntemlerle askeri işgaller bile yapılabilirdi. Nitekim Libya’da bu yöntem devreye girdi.

Tüm bunların tekrar gündeme gelmesinin nedeni Obama’nın iktidarının son demlerindeki itirafları oldu. Amerikan toplumunu “itirafçı toplum” olarak tanımlayan siyaset sosyolojisini bir kez daha doğrulayan bir tarzda itiraflarını açıklamış. En büyük hatasının Kaddafi sonrasını planlayamamak olduğunu belirtmiş. Yani bir ülkede iç savaş pahasına yönetimi değiştiriyor, NATO’yu devreye sokuyorsunuz ve askeri işgalle yönetimi değiştiriyorsunuz ama geleceğinin ne olacağı hakkında planlama yapamıyorsunuz. Ama silahlar susmadan İtalyanlar, Fransızlar doğalgaz anlaşması yapabiliyor.

Bu durumda Kaddafi’yi indiren Amerika ve Avrupalılar açısından iki hususöne çıkıyor.
Avrupalılar Amerika’nın kendilerine açtığı alanda daha doğrusu kolonyalist rüşvete gözü kapalı atlamakta tereddüt etmeyecek kadar açtılar. Nitekim Avrupa’nın ekonomik olarak geldiği noktayı ayrıntılandırmaya bile gerek yok. Ama refah ve tüketim alışkanlıklarını karşılamak için bu tür av partilerine(!) çok acil ihtiyaç duyuyorlar. Aynı zamanda eski kolonyalist Avrupalıların ne kadar bencil oldukları da ortaya çıkmış oldu. Bir zamanlar dünyayı sömürgeleştiren beyaz efendilerin ne kadar açgözlü olmalarının yanı sıra bencil oldukları, yağmaladıkları ülkede eski sömürge düzenini bile kurmaktan aciz kalışları ortaya çıktı.

Diğer husus ise Amerika’nın aynı anda birkaç krizi yönetme kapasitesinin sınırlı hatta imkansızlığı deşifre oldu. Obama’nın itirafı ilgisizlik gibi görünse de başka açıdan acziyet olarak da okunabilir. Nitekim daha önceki bir söyleşisinde Fransız ve İngiliz liderleri bu konuda üstü kapalı suçlaması da hayli manidar.

yazının devamınıı okumak için…