Muharrem “Şehrullah”, Âşûrâ “Diriliş”tir

Yazarlar
Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı… “Şehrullah” (Allah’ın Ay’ı) olan Muharrem ayındayız. Geçen hafta idrak ettiğimiz 1 Muharrem Hicri yılbaşımız ve bu...
EMOJİLE

Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı…

Şehrullah” (Allah’ın Ay’ı) olan Muharrem ayındayız. Geçen hafta idrak ettiğimiz 1 Muharrem Hicri yılbaşımız ve bu Cuma idrak edeceğimiz “Âşûrâ Günü”, Müslümanların dirilişine vesile olsun inşallah.

Peygamberimizin (s), “Cennet gençlerinin efendisi” diye övdüğü mübarek torunu Hz. Hüseyin (r.a) 70 müminle birlikte Kerbelâ‘da 10 Muharrem günü şehit edildi. Bize düşen, hem Ehli Beyt sevgimizi, hem de dünün ve bugünün katil ve zalim Yezitlerine karşı nefretimizi diri tutmak ve Efendimizin (s) 9-10-11 Muharrem’de tutulmasını tavsiye ettiği “Âşûrâ Orucu”ile ‘ötelere’ kanatlanıp dirilmektir.

Efendimiz (s), kan dökülmesi haram olan 4 aydan biri olan Muharrem için: “Ramazan ayından sonra en faziletli oruçayı şehrullah(Allah’ın ayı) olan Muharrem ayıdır. Farz namazdan sonra en efdal namaz da gece namazıdır.” (Müslim, Sıyâm 202; Ebu Davud, Savm 55; Tirmizî, Salât 324; Nesâî, Kıyamu’l-Leyl 7) der.

Âlimler, 10 Muharrem‘de oruç tutmayı sünnet, 9-10. veya 10-11. günlerde tutmayı ise, Yahudilere benzememek için güzel görürler. Zâdü’l-Meâd’daki rivayetlere göre: Rasûlüllah (s.) Medine’ye gelince Yahudilerin Âşûra günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Onlar da: 

-‘Bugün, iyi bir gündür. Allah, İsrailoğullarını Firavun’un zulmünden bugün kurtarmıştır. Musa (a.s.) Allah’a şükür için bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız.’dediler. Hz. Peygamber (s.); 

-“Biz Musa şeriatına sizden daha yakınız.” dedi ve o gün oruç tuttu; ashabına da tutmalarını emir buyurdu. Bu olay, Ramazan orucu farz kılınmadan öncedir. Ramazan orucu farz kılınınca, Rasûlüllah (s.), “İsteyen bu günde oruç tutsun, istemeyen de tutmasın” buyurdu. (İbn Mâce, Sıyam 41; Buhârî, Sıyâm 69) 

Hz. Âişe (r.anhâ) ise der ki: “Cahiliye devrinde Kureyş, Âşûrâ gününde oruç tutardı. Hicretten önce Rasûlüllah da (s.) Âşûrâ orucu tutardı. Medine’ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti. Ashabına da tutmalarını emretti. Ertesi yıl, Ramazan orucu farz kılınınca, Âşûrâ günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı.”(Buhari, Savm 69; Müslim, Sıyâm 115; Muvatta, 33, Ebu Dâvud, Savm 64; Tirmizi, Savm 49)

Âşûrâ günü doğduğu rivayet edilen ve Kâbe’yi inşa eden Hz. İbrahim’in (a.s) hatırasına hürmeten Arapların bu günü yaşattıkları tahmin edilir. Hz. Mûsâ (a.s) ve Beni İsrail’in Firavun’un elinden Âşûrâ günü kurtulduğunu ve Hz. Nuh’un gemisinin Cûdî dağına aynı gün oturduğunu söyleyen Yahudileri Hz. Peygamber’in (s.) tekzip etmemesi, hatta “Biz Musa’ya sizden daha lâyığız” diyerek bu günde oruç tutulmasını emretmesi, Âşûrâ’nın Hz.Nuh’tan itibaren ilahî dinlerde önemli bir yer tuttuğunu gösterir.

Rivayetler bir araya getirildiğinde; Âşûrâ gününün şu olaylardan kaynaklandığı iddia edilmiştir:
-Hz. Musa (a.s) ve İsrailoğulları, denizin yarılması ile Firavun’un zulmünden bugün kurtulmuştur.
-Hz. Nûh‘un (a.s) gemisi bugün tufandan kurtulup Cûdî dağının tepesine oturmuştur.
-Hz. Âdem‘in (a.s) tövbesi ile Hz. Davud‘un (a.s) tövbesi bugün kabul edilmiştir.
-Hz. Yûnus‘un duası bugün kabul edilip balığın karnından çıkmış; Hz. Eyyûb (a.s) bugün şifa bulmuştur.
-Hz. Mûsâ (a.s) ve Hz. İsâ (a.s) bugün doğmuş; Hz. Süleyman‘a (a.s) bugün mülk verilmiştir.
-Hz. İbrahim (a.s) bugün Nemrut’un ateşinden kurtulmuştur.
-Hz. Yusuf (a.s) bugün kuyudan çıkarılmış; Hz. Yakup (a.s), oğlu Hz. Yusuf’a bugün kavuşmuştur. 

Kitaplarda yer alan bu olayların Âşûra Günü olmuş olması muhtemeldir. En doğruyu Allah bilir.

Efendimizin bir kısmını duyup itiraz ve tekzip etmediği bu büyük icabetler, mazhariyetler, kurtuluş ve lütuflar, eğer lâyık olacak çabalar gösterirsek, günümüzde de gerçekleşecek, peygamberlerin ve Hz. Hüseyin’in zalimlere karşı kıyamları gibi, ümmet olarak kıyamımız da “diriliş” ile sonuçlanacaktır. 

Bugün Müslümanlar olarak biz; eğer çağın Firavunlarına karşı Hz. Musa gibi özgürlük mücadelesi verebilirsek, Hz. Nuh gibi ‘kurtuluş gemimizi’ inşa edebilirsek,Hz. İbrahim gibi Nemrut ateşine karşı “Hasbiyallah ve ni’me’l-Vekîl: Allah bana yeter, O ne güzel Vekil’dir”, Hz. Yunus gibi balığın karnında “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke, innî küntü mine’z-zâlimîn: Senden başka ilâh yok, Sen münezzehsin, ben zalimlerden oldum” diyebilirsek,Hz. Yusuf gibi güzel ahlâk, Hz. Yakup ve Hz. Eyyûb gibi sabr-ı cemil sahibi olabilirsek, Hz. Âdem ve eşi Havva gibi “Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik, eğer bize bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz” diye dua edebilir, Hz. Davud gibi hatalarımıza tövbe edebilirsek Allah’ın nusreti ve rahmeti o zaman gelecektir. 

İşte o zaman, “Dikkat edin! Allah’ın yardımı/zaferi yakındır!” (Bakara 214) vaadi tecelli edecek ve yeryüzündeki tüm “Zalimler pek yakında nasıl bir inkılap ile devrileceklerini bileceklerdir!” (Şuarâ 227)

Aşura gününün, Siyonist katiller dâhil, çağın bütün zalimlerinden kurtuluş günü olması duası ile…