Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı…
Peygamber Efendimiz (s.a.) Şaban ayının son gününde bir hutbe îrad ederek buyurdu ki:
“Ey Müslümanlar! Büyük ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu, içinde “bin aydan daha hayırlı” olan Kadir Gecesi’nin bulunduğu bir aydır.
Bu ay, Allah’ın, gündüzlerinde orucu farz; gecelerinde teravihi nafile ibadet kıldığı bir aydır.
Bu ayda kim bir hayır işlerse, başka zamanlarda bir farzı yerine getiren kimse gibi sevap kazanır. Bir farzı eda eden de, başka aylarda yetmiş farzı yerine getirmiş gibi sevap alır.
Bu ay, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir.
Bu ay, ihsan, yardım/laşma ve eşitlik ayıdır.
Bu ay, müminin rızkının arttığı bir aydır. (…)
Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur.(…)”(Terğîb ve Terhîb, 2/94-95)
Evet, Şaban ayının son gününe iyice yaklaşmış bulunuyoruz ve inşaallah Cumartesi günü mübarek Ramazan ayının birinci gününü oruçlu olarak idrak edeceğiz.
Peygamber Efendimizin (s.a.) Ramazan ayını müjdelerken ilk dikkat çektiği husus, “bin aydan daha hayırlı” olan Kadir Gecesi‘dir ki, bu çok anlamlıdır. Ramazan ayının 27. gecesi olması en güçlü rivayet ise de, her gecesi Kadir Gecesi olma ihtimali bulunduğundan, bu mübarek ayın her gecesi ‘bin aydan daha hayırlı’ bilinmeli ve o gece inmeye başlayan Kur’ân-ı Kerim’in kadr-ü kıymeti takdir edilerek hakkıyla tilavet edilmeli yani en güzel şekilde okunmalı, doğru anlaşılmalı ve gereğince yaşanmalıdır. Kirlenen gönüller, diller, gözler, kulaklar, eller ve özellikle de parmak uçları Kur’ân’la temizlenmelidir. “Kur’ân Ay’ı” olan Şehr-i Ramazan’da her bir mümin Kur’ân’la tepeden tırnağa yenilenip dirilmelidir.
Ramazan ayının gündüzlerinde farz kılınan oruçla; sadece mideler değil, kalıptan kalbe tüm vücut azaları gemlenmeli, her türlü günah kirlerinden arınmalı, ruhlar hevâ ve heveslerin tutsaklığından kurtarılmalıdır. Oruç; günahlara karşı bir zırh, bir kalkan ve bir “takvâ elbisesi” gibi kuşanılmalıdır (A’râf 26). Oruçla “takvâ/ittikâ” amaçlanmalı (Bakara 183); Allah’ın himayesine girerek her türlü tehlike ve kötülükten O’na sığınmalı, Allah’a ve yarattıklarına karşı sorumlulukların bilincine ermelidir. Ve oruçla iç âleme, ötelere, mülk ve melekût âlemine kanatlanmalı, seyahat etmelidir (Tevbe 112).
Her müminin üzerine farz olan beş vakit namazlar daha bir özenle, huşû ve tefekkürle, özellikle de cemaatle kılınmalı; sünnet olan Teravih namazlarına şevkle koşarken, farz namazlar kaçırılmamalıdır.
Böylesine bir bilinçle tutulan oruç ve ikame edilen namazla, “Ey iman edenler! Sabırla (oruçla) ve namazla Allah’tan yardım dileyiniz!” (Bakara 2/153) talimatının gereği de yerine getirilmiş olacaktır.
Ramazan ayını ibadetleri, elbette Kur’ân okumak, oruç tutmak ve namaz kılmaktan ibaret değildir. Peygamber Efendimizin (s.a.) buyurduğu üzere, ‘ihsan’ yani her türlü iyilikte bulunma, ‘yardımlaşma’, Allah huzurunda ‘eşitlenme’ mevsimidir. Yine Peygamber Efendimizin (s.a) müjdelediği gibi, Ramazan ayı, müminin maddi ve manevi rızıkların arttığı aydır.
“Gölgesi” ile ferahlamayı özlediğimiz mübarek Ramazan ayını, üzerimize oluk oluk yağacak olan rahmetlerinden bol bol yararlanarak, hata, kusur ve günahlarımız için çok çok tevbe edip mağfiret dileyerek ve inşaallah sonunda da Cehennem’den azat oluş müjdesine ererek geçirmemiz duasıyla.
NOT: Diyanet İşleri Başkanlığımızın her yıl 14-20 Nisan’da on binlerce bereketli programa vesile olan “Kutlu Doğum Haftası”nı, “Siret Haftası” adı ile sürdürme kararını tebrik ediyor, destekliyoruz.