Akif Emre’nin Yenişafak gazetesindeki “Makedonya olaylarını” değerlendirdiği yazısı…
Makedonya’da tuhaf bir hükümet darbesi tekniği devreye sokuldu. Hiç kimsenin sahiplenmediği, hangi örgüte bağlı olduğu hatta hangi ülke vatandaşı oldukları bile tartışmalı bir grup Komanova kentinde Arnavutların yoğun olduğu bir bölgede üsleniyor. Onlarca silahlı militandan oluşan bu grubun eylem hazırlığı yaparken kimin bunlara izin verdiği, nasıl bu şekilde şehir merkezinde konumlandığı meçhul. Ancak ne hedefleri ne bağlı oldukları bir örgütü olan Arnavut gruba karşı resmi polis operasyon yapıyor ve olay kanlı biçimde sonlanıyor. Olayın polisiye etkisinden çok siyasi deprem etkisi daha büyük oldu. Zaten pamuk ipliğine bağlı siyasi dengeler bir anda alt üst oldu ve şimdilik hükümetten iki bakan ve istihbarat başkanının istifası ile sonuçlandı.
İşin ilginç tarafı etnik ve dini dengelerin her an iç çatışmaya evrilme tehdidi altında olan Makedonya’da bu sefer bu denli tahrik edici bir olay tam tersi etki yaptı. Arnavut ve Makedonlar olayın çatışmaya meydan vermemesi başka şehirlere yayılmaması konusunda birleşerek iç savaşa izin vermeyeceklerini açıkladılar. Sergilenen bu olağanüstü toplumsal olgunluk gösterisi şaşırtıcıydı doğrusu. Gerçekten de öyle oldu ve toplumsal çatışmaya dönüşmedi ama siyaset artçı sarsıntılara dayanamadı.
Siyasi sarsıntının daha da büyüyeceği beklenebilir. Nitekim Amerikan büyükelçiliğinin ve Almanya, İtalya gibi bölgede etkili AB ülkelerinin büyükelçilerinin siyasi baskı kurarak iki bakanı istifaya zorladığı sızan haberler arasında. Dahası iki bakanın istifasının siyasetin dizaynı yolunda bir başlangıç olduğu, başbakanın istifaya zorlanacağı söyleniyor. Hükümetin şu andan itibaren siyasi etkinliğini kaybettiği ve uzatmaları oynadığını söyleyenler, hükümet ortağı eski UÇK’nın uzantısı Arnavut “Demokratik Bütünleşme Birliği”nin hükümetten çekilmesinin an meselesi olduğu belirtiyor. Hareketin lideri Ali Ahmedi’nin böyle bir açıklama yapması durumunda teknokrat hükümet işbaşına gelerek seçime gidileceği beklentisi hakim. Yani tüm bu gelişmeleri destekleyen, meşrulaştıran gerekçelerden biri seçimlerden önce nüfus sayımının yeniden yapılması ve yeni nüfus oranına göre temsiliyetin tespit edilerek siyasi dengelerin kurulması. Malum en son nüfus sayımı Makedon tarafın baskısıyla yarım kalmış, ülkedeki Müslüman Arnavutların oranını düşük gösteren statüko devam etmişti.
Arnavutların çoğunlukta olduğu bir şehirde 30-40 kişilik, kim oldukları ve ne adına bir araya geldikleri belirsiz silahlı grubun bir anda siyaseti dizayn edecek gelişmelerin kıvılcımını çakmasının ardında ne yatıyordu?
Bunun için iki gerekçe gösteriliyor. İlk akla gelen uzun bir süredir muhalefetin yürüttüğü kampanya, özellikle bir takım dosyalarının deşifre edilmesi ve mayıs ayı ortalarında büyük muhalif gösterilerin başlaması… Bunu engellemek ve hedef saptırmak için özellikle hükümetin perde arkasında organize ettiği iddiası son gelişmelerle boşa çıkmış bulunuyor. En azında eğer öyle bir niyet vardı ise hesap hatası yapıldı ve siyaset bombası elde patlamış oldu.
Bir yanda Arnavutlara daha adil bir seçim ve etkin siyasal temsiliyet vadeden değişim için batılı devletlerin bu denli etkin şekilde devreye girerken Makedonların bu denli çaresiz kalmaları iç savaş döneminde etkisini hissettiren büyük güç/lerin müdahalesini hatırlatıyor.
Bu sorunu açıklayabilmek için ikinci senaryoyu daha ciddiyetle ele almayı gerektirmektedir. Özellikle Rus basınında çıkan kimi analizler, Makedonya’da ise açıktan tartışılan tezlerdeki ana fikir Türkiye’yi olayın içine çekiyor. Makedon ve Arnavut partilerden oluşan hükümetin istifa etmeye kadar zorlama ihtimali olan gelişmelerde Türkiye nasıl bir faktör olarak devreye girer? Asılında Türkiye tek başına değil, Rusya ile birlikte bu siyasi operasyonun gerekçesini oluşturuyor.
Makedonya gibi her anlamda dış etkiye çok açık, özellikle Amerika’nın gerektiğinde içişlerine bile müdahale ederek siyaseti dizayn ettiği bir ülkede bu tür siyasi analizleri ciddiye almaktan başka fazla bir seçeneğimiz yok.
Türkiye’nin Rusya ile hayata geçirmek için anlaştığı Türk Akımı hattı Yunanistan’dan sonra Makedonya, Sırbistan ve Macaristan üzerinden Avrupa’ya ulaşacak. Rusya’nın bu alternatif enerji hattıyla Avrupa dengelerine adeta müdahale ettiği bu projede en zayıf halkayı Makedonya oluşturuyor. Yunanistan’ın şimdilik eksen değiştirmeden sistem içinde kalmasını önceleyen Avrupalılar Sırbistan’ı ikna etmekte zorlanmayacaklardı. Yunanistan’ı yoğun bakımda tutup Türkiye ile yakın ilişkileri olan Makedonya üzerinden operasyon yapılması daha akıl karı göründüğü söylenebilir.