Kut’ül Amare Savaşı’nda komutanlar arası psikolojik savaş

Yazarlar
Prof.Dr. Burhanettin Can’ın Milli gazetedeki “YA KUTÜL AMARE KAZANACAK YA SYKES-PİCOT KAZANACAK” Kut’ülAmare Savaşında Komutanlar Arası Psikolojik savaş-3 başlıklı yazısı…...
EMOJİLE

Prof.Dr. Burhanettin Can’ın Milli gazetedeki “YA KUTÜL AMARE KAZANACAK YA SYKES-PİCOT KAZANACAK” Kut’ülAmare Savaşında Komutanlar Arası Psikolojik savaş-3 başlıklı yazısı…

Giriş

Burada, “Kut’ül- Amâre” savaşı boyunca Osmanlı ve İngiliz Komutanları arasında yürütülen psikolojik savaşı ele alacağız.

Komutanlar Arası

Psikolojik savaş

Psikolojik savaş, genel olarak, zihinler üzerine yoğunlaşmış, muhatabın iradesini çözmeye, suçlu olduğuna inandırmaya, teslim almaya, kendine taraftar yapmaya ve eğitip eski sisteme/kendi sistemine kazandırmaya dönük bir savaştır. Sıcak Savaş dönemlerinde Psikolojik Harekâtın muhatapları, psikolojik harekâtı yürüten tarafın hem kendi kuvvetleri hem de düşman kuvvetleridir. Kendi tarafında, karşı tarafın psikolojik savaşının her türlü etkisini kırmaya ve yok etmeye dönük bir savunma mekanizması geliştirilirken; aynı zamanda düşmana karşı da bir psikolojik savaş yürütülür.

Sıcak savaş dönemlerinde yürütülen psikolojik harekât, genel olarak, düşmanın cephe gerisi, cephedeki subay ve erleri olmakla beraber, asıl muhatap insan unsuru, cephedeki komutan, subaylar, erler ve savaşın cereyan ettiği yöre halkıdır. Cephedeki komutanın iradesini çözmek, kararsızlığa itmek, karar vermesini zorlaştırmak, sıhhatli düşünmesine mani olmak, strese sokup çevresi ile iletişimini bozmak, psikolojik savaşın en öncelikli hedeflerinden biridir.

Kut’ulAmare savaşında Osmanlı Komutanı Nurettin Bey, Halil Paşa ile İngiliz komutanı General Townshend arasında, birbirlerini hedef alan bir psikolojik savaş yürütülmüştür.

Kut’ul Amare kuşatma sürecinde Osmanlı Komutanı Nurettin Bey’in İngiliz Komutanı General Townshend’a gönderdiği mesajda, İngilizlerin teslim olmalarını istemiştir. Eğer teslim olmazlarsa, “Türk birliklerinin şehre gireceklerini” ve “bu esnada vuku bulacak olan saldırı- lardan zarar görmemeleri için şehir sakinlerini Kut’ül-Amare’den çıkartmalarını istemiştir” (2).

Nurettin Bey, bu mesajı ile kesin olarak şehre gireceklerine vurgu yaparak karşı tarafın iradesini çözmeye çalışmıştır. Yerli halkın şehri terk etmesini istemesinin sebeplerinden biri, saldırılardan zarar görmemeleri iken diğer sebep de, Osmanlı ordusunun daha serbest askeri harekat yürütebilmesi içindir. Şehir halkını koruma, aynı zamanda İngilizlerin daha sonra yapabileceği karşı psikolojik harekâtı engelleme amaçlıdır da.

General Townshend, Nurettin Beyin mesajına verdiği cevapta, “İngiliz birliklerinin teslim olmayacaklarını ve şehir sakinlerinin de kaderlerini İngilizler ile birleştirerek şehri terk etmemeyi tercih ettiklerini” bildirmesi (2), karşı psikolojik harekat olarak başarılıdır. Özellikle şehir halkının kaderlerini İngilizlerle birleştirdiği şeklinde bir yaklaşım, yanıltma, tahrik etme ve irade çözme amaçlıdır.

Osmanlı ordusu, Kut’ül-Amare’ye neredeyse her gün saldırılarda bulunarak İngiliz ordusu devamlı baskı altında tutulmuştur. Bununla, bir taraftan İngiliz ordusunun düzeni bozulmak istenirken; diğer taraftan da askerin iradesi çözülmek ve farklı etnik unsurlardan, Hint, İngiliz gibi, meydana gelen İngiliz ordusunda ihtilaflar meydana getirerek karmaşa çıkarılmak istenmiştir.

Nurettin Beyin yerine komutan atanan Halil bey (sonra paşa olmuştur) her vesilede mesaj göndererek İngiliz komutan General Townshend’in iradesini çözmeye çalışmıştır. Halil Paşa, Kut’ul Amare kuşatmasını kırmak için gelen General Alymer kuvvetlerini geri püskürttükten sonra, General Townshend’e Alymer kuvvetlerinin durumunu anlatan ve Townshend’i teslim olmaya çağıran 10 Martta 1916 tarihli bir mektup göndermiştir. Halil Paşa mektubunda, Townshend’in elinde yeteri kadar yiyecek malzemesi kalmadığını,  askerler arasında hastalıkların, intiharların ve firar olaylarının arttığını ifade ederek İngiliz ordusunda olup biten her şeyden haberdar olduğu algısını oluşturarak İngiliz komutanın iradesini çözerek teslim olmasını sağlamaya çalışmıştır (3).

General Townshend’e yardım ulaştırma konusunda İngilizler başarısız oldukça, şehirde erzak sıkıntısı her geçen gün artmaya başlamıştır. Bu durumda ekonomik olarak sıkıntıya düşen yerli Arap halkı, her gün şehirden kaçarak Türk birliklerine sığınmaktadır. Yerli halkın şehri boşaltması, İngiliz Komutanın işine gelirken Osmanlı Komutanının işine gelmemektedir. Çünkü Halk Kut’ül-Amare’yi terk ettikçe mevcut erzakla İngilizlerin dayanma gücü artmaktadır. Gelişen durum üzerine Halil Paşa Townshend’e bir mektup göndererek “erzak sıkıntısından dolayı göçe zorlayan ve halka verdiği sözü tutmayan komutan” olarak niteleyerek bir psikolojik saldırıda bulunmuştur:

“Biz Kütülamare’yi muhasaraya başladığımız zaman, size halkın şehirden çıkarılmasını teklif etmiştik. Siz halkın akıbetini İngiliz hükümetiyle birlik gördüğünüzü söylemiştiniz. Ve halkı çıkarmadınız. Şimdi açlık baş gösterince bunları çıkarmak suretiyle kalenin mukavemetini arttırıyorsunuz. Siz de pek güzel takdir edersiniz ki, biz buna müsaade edemeyiz. Birinci hatlarımıza iltica edecek halka karşı silah kullanacağız. Bu tarzı hareketinizden dolayı tarih sizi sözünü tutmamış bir kumandan olarak tanıyacaktır” (2)

Halil Paşa bu mektubunda, Osmanlılara karşı başlangıçta halkı güvenlik şemsiyesi olarak kullanan İngilizlerin, ekonomik sıkıntı ortaya çıkınca, halkı bizzat göçe zorladıklarını ifade ederek samimiyetsizliklerine vurgu yapmakta; sözünü tutmamakla itham etmekte, hatta yalan söylediğini ima etmektedir. Townshend’in karşı hamlesindeki psikolojik saldırı da, en az Halil Paşa’nın ki kadar etkili bir hamledir:

“Küt’ül- Amare muhasarası başladığı zaman, müracaatınız üzerine ben de halka Küt’ül-Amare’yi terk etmelerini tebliğ etmiştim. O vakit onlar bunu kabul etmediler. Takdir edersiniz ki, İngiliz ordusuyla mukadderatını birleştirmek isteyen bu halkı zorla yurtlarından çıkarmak elimden gelemezdi. Muhasaranın bütün meşakkatine bizimle birlikte katlanmış olan bu halk, nihayet askerin tahammüle mecbur olduğu zorluklara tahammül edemedi, çıkmak istedi. Kendilerine yaptığım her türlü tebligat ve yardıma rağmen çıkmaya devam ettiler. Şimdi de sizin silahla karşılayacağınız yolundaki tebligatınızı tekrar halka ilan ettim. Fakat müessir olmadı. Tekrar çıkıyorlar. Çıkaran ve tutan ben değilim, kendileridir. Tarih bizi sözünde durmayan bir kumandan olarak tanıyamaz. Fakat siz, perişan ve aç bir halka silah kullanırsanız, tarih sizi kendi teba’sına silah kullanmış bir kumandan tanıyacaktır” (2).

İngiliz General, Halil Paşanın iddialarını red ettikten sonra, “Siz, perişan ve aç bir halka silah kullanırsanız, tarih sizi kendi teba’sına silah kullanmış bir kumandan tanıyacaktır” ifadesi ile elini kolunu bağlamıştır.

Halil Paşa: “Baltacı Mehmet Paşa Devrinde Yaşamıyoruz”

26 Nisan 1916’da Kut’ul-Amare’deki İngiliz ordusu teslim olmaya karar vermiş ve bu amaçla teslim şartlarını görüşmek üzere General Townshend, Halil Paşa ile bir araya gelmiştir. General Townshend, Halil Paşa’ya aşağıdaki şartlarda teslim olmayı teklif etmiştir:

“-Dünya Harbi devam ettiği müddetçe, gerek kendisi, gerek maiyeti, Türkiye aleyhinde bir harekette bulunmayacaklar.

-Elinde mevcut 40 top ve bütün tüfek ve cephaneyi, sağlam olarak teslim edecek.

-Arzu edeceğim herhangi bir bankaya hitaben şahsıma bir milyon İngiliz liralık bir çek verilecek. (Bu çeki vermek için İngiliz Hükümetinden mezuniyet aldığını ayrıca beyan ediyordu.)

-Yukarıdaki şartları kabul ettiğimiz takdirde, mevcut İngiliz kuvvetinin esir alınmayarak, güneydeki İngiliz ordusu, yani Basra istikametinde serbest bırakılacak.” (3).

General Townshend’in en çok önem verdiği nokta, “5 general, 481 subay ve 13.300 İngiliz askerini Osmanlı kuvvetlerince esir edilmeyip serbest bırakılmasını sağlamaktır (3). Çünkü İngiliz tarihinde bu kadar çok subay ve erin esir edildiği bir savaş vuku bulmamıştır. Üstelik de, Osmanlı ordusunun 10 bin şehit ve yaralısına karşılık; İngiliz kuvvetleri 30.000 zayiat vermiştir. Böyle bir teslim olayının İngiliz şuuraltında oluşturacağı travmanın çok derin ve köklü olacağını General Townshend bilmektedir. Bu nedenle para gücünü kullanarak Halil Paşayı resmen satın almak istemiş ve İngiliz birliklerinin esir edilmemesini sağlamaya çalışmıştır.

General Townshend’in bu hamlesine karşılık Halil Paşa, bu sayıdaki İngiliz askerinin esir edilmesinin İngiliz tarihinde meydana getireceği travmayı, çok iyi gördüğünden psikolojik harekâtın merkezine İngilizlerin kayıtsız ve şartsız teslim şartını yerleştirerek rüşvet olayına çok manidar bir cevap vererek karşı çıkmıştır:

“Şahsıma ait olarak teklif edilen bir milyon İngiliz liralık çek işine gelince, bunu ancak bir şaka, bir lâtife olarak telâkki ettiğimi, vaktiyle Rus Çarı Katerina’dan bazı hediyeler kabul ederek Çar Deli Petro’yu harekâtında serbest bırakan Baltacı Mehmet Paşa devrinde yaşamadığımızı da açıkça ve kuvvetle kendisine bildirdim”(3).

General Townshend Halil Paşadan umduğunu bulamayınca para şartını, miktarı iki milyon sterline çıkararak ve fakat hükümete verme şeklinde değiştirerek esir edilmeme şartını tekrarlamıştır. Halil Paşa, İngilizlere psikolojik olarak öldürücü darbeyi vurmak için “Osmanlı hükümetinin ne böyle bir paraya ne de İngiliz silahlarına ihtiyacı olmadığını” ifade ederek kayıtsız şartsız teslim şartını tekrarlamış ve eğer İngilizler, 29 Nisan günü teslim olmazlar ise saldırıya başlanacağını bildirmiştir.

Ve İngilizler, 29 Nisan 1916 tarihinde kayıtsız şartsız teslim olmuşlardır.

Sonuç: Bugün de Kut’ul- Amare Kazanacak

Kutü’l-Amare Savaşı, İngiliz Ordusunun 29 Nisan 1916 günü kayıtsız şartsız teslim olması ile Çanakkale’den sonra kazanılan büyük bir zafer olarak Tarihimizin altın sayfalarına yazılırken; komutan Halil Paşa, aynı gün ordusuna, aşağıdaki tebliği yayınlamıştır:

Orduma!

Arslanlar! Bu gün Türklere şeref şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprakların güneşli havasında, şehitlerimizin ruhları şâd ve handan uçuşuyorlar. Hepinizin pâk alınlarınızdan öperek, hepinizi tebrik ederim.

Bize 200 yıldan beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Allah’a, hamd ve şükürler olsun. Allah’ın azametine bakınız ki 1500 senelik İngiliz tarihine böyle bir vakayı, ilk defa sizin süngülerinizle yazdırdı.

Ordum, gerek Kut karşısında, gerekse Kut’u kurtarmak isteyenler karşısında, 300’den fazla zabiti ile 10,000 erini şehit veya yaralı verdi. Fakat buna karşılık İngiliz ordusundan bugün burada, 5 general, 481 subay, 13.300 er esir aldı. Bunları kurtarmaya gelen İngiliz ordusunun ise, bugüne kadar zayiatı 30.000 kişidir, Türk sebatının, İngiliz inadını kırdığı bu harpte, birinci vaka Çanakkale’de, ikinci vaka da burada geçti.

Bu güne “Kut Bayramı” adını veriyorum. Ordumun her ferdi, her yıl bu günü kutlarken, şehitlerimize “Yâsin”ler, “Tebâreke”ler,”Fatiha”’lar okunsun…”(3)

Eğer bugün, genel olarak tüm ülke, özel olarak da Ordu+Emniyet+İstihbarat Örgütleri, “şehitlerimize “Yâsin”ler, “Tebâreke”ler,”Fatiha”’lar okuyabilme şuur, basiret, feraset ve cesaretini gösterebilirse, önümüzde Allah’ın izniyle zaferlerle dolu bir gelecek vardır.

Bunun için genel olarak tüm eğitim sistemi, özel olarak da ordunun eğitim sistemi, kendi kültür ve medeniyet kodlarımıza göre yeniden yapılandırılmalıdır.

Yeni Kut’ul Amare’ler için Ordu, “Peygamber Ocağı” haline getirilmelidir.

Kaynaklar

1-Küçükvatan, M., İngiliz Basınında Osmanlının Kut’ül-Amare Zaferi,

Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi  XIII/26 (2013-Bahar, ss. 55-85. 

2- Üzen, İ., Türklerin Kut’ül-Amare Kuşatması Sırasında İngiliz Ordusunda Bulunan Hintli Askerlerin Tutumu (Aralık 1915 – Nisan 1916), Akademik Bakış, Cilt 2, Sayı 3, Kış 2008

3- Özgelen, N.,Kut’ülAmare, Komutanı Halil Paşa’nın Hatıraları, Akıl Fikir Yayınları, Mart 2016. S: 158-185.