İbrahim Karagül’ün Yenişafak gazetesindeki yazısı…
Önümüzdeki dar zamanda, uluslararası sistemde ve ülkelerin iç politikalarında köklü, sarsıcı değişimlere hazır olun!
Buna bağlı olarak çok yönlü küresel ittifaklardaki çöküşe, dar ölçekli kurucu iktidar ortaklıklarına, iç politikada siyasi partilerin genetiklerindeki derin değişime hazır olun.
Belki 2. Dünya Savaşı sonrası en hızlı dönüşüme, en çarpıcı gelişmelere tanık olacağız ve hiçbir ülke, bu yeni fırtınanın uzağında kalamayacak. Çünkü hem uluslararası sistem değişiyor hem de ülkeler bu değişimi iyi ölçüp iç politik yapılanmasını yeniden biçimlendirmeye çalışıyor.
Siyasi partilerin genetiği değişir
Türkiye’de “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ne geçişin, siyasi partilerin yapısını değiştireceğini, Türkiye iç politik iktidar alanını yeniden şekillendireceğini zaten biliyoruz.
Ama bu değişiklik, sanıldığı gibi, sadece Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçişten kaynaklanmıyor. Merkez ülkelerin varolan uluslararası sistemi yok saymasından, yeni ve çok dar ölçekli yeni güç yapılanmasından ya da arayışından kaynaklanıyor.
“Trump, Erdoğan, Putin: ‘Büyük Tufan’dan Önce Dünyanın Son Fırsatı”başlıklı bir önceki yazıda bunları anlatmaya çalıştım.
Şöyle ki: Yeni iktidar alanı ya da düzeni, daha öncekilerde olduğu gibi, çoklu ortaklıklar üzerinden, 2. Dünya Savaşı sonrası oluşturulan ulus üstü yapılar üzerinden, Atlantik merkezli tek yanlı müdahaleler üzerinden, çokuluslu sözleşmeler üzerinden değil, daha dar ölçekli bir merkez iktidar alanı ve birkaç belirleyici ülke üzerinden biçim alacak.
Yeni dönemde ittifaklar yok, tek tek ülkeler var
Yani, merkezde çok daha az devlet var. AB bir güç olarak yok, Almanya, Fransa ve İngiltere var. İslam İşbirliği Teşkilatı, bir çevre olarak yok, Türkiye var. Asya’daki ekonomik-siyasi ittifaklar, ortalıklar yok ama Çin var, Hindistan var, Japonyavar.
Demokrasi ve insan hakları gibi değerlerden çok kaynakların paylaşımı ve iktidar mücadelesi var. Türkiye, ABD, Rusya, Çin, Hindistan ve Brüksel merkezli son dönem temaslar özellikle takip edilmeli çünkü yeni dönemin en önemli ipuçları bu görüşmelerde veriliyor.
İç politikadaki siyasi söylemler de bu değişime paralel olarak kökten değişecek. Siyasi kimlikler, ideolojik kimlikler yerine ülkeler tarihsel kimliklerini, iddialarını öne çıkaracak..
Artık siyasi kadrolar değil, liderler belirleyici olacak..
Artık siyasi kadroların değil, liderlerin belirleyici olduğu bir dünyaya geçtik. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada yükselen, güçlenen eğilim bu. ABD içindeki tartışmalarda, Trump ile yerleşik düzen arasındaki gerilimlerde, AB ülkelerinin hepsinin yüzleştiği iç çatışmalarda, Rusya’nın güce dayalı politikalarında hep bunu görürsünüz.
Kurucu yapılar yeniden şekillenirken, iktidar alanları yeniden biçimlenirken, 2. Dünya Savaşı sonrasının yerleşik düzeni silinip giderken, Putin, Trump, Erdoğan modeli bütün dünyada yaygınlaşıyor. Ülkeler kendine dönüyor, ulus üstü ittifaklardan çok kendi gücüne yaslanıyor, daha konjonktürel ittifakları tercih ediyor, vatanseverlik ve ülke bütünlüğü öne çıkıyor.
Almanya, Kılıçdaroğlu’nu bu sefer koruyabilecek mi?
Değişim ilk sonuçlarını ülkelerin iç politikasında gösterecektir. Türkiye ölçeğinde, muhalefet partilerini yeniden dizayn etmeye dönük güçlü bir dış etki hissedilecektir. Bu çerçevede CHP üzerinden bir “yeni model çalışması” yürütülüyor olabilir mi?
Tabii böyle söyleyince gözler birden Almanya‘ya odaklanıyor. CHP lideri KemalKılıçdaroğlu‘nun Almanya yakınlığı biliniyor. Özellikle Almanya ve Avusturya’daki bazı örgüt ya da dernekler üzerinden yürütülen ilişkinin gizlenebilir bir yanı yok. Bu derneklerin büyük çoğunluğunun Alman istihbaratı tarafından yönetildiğine de kuşku yok.
Kılıçdaroğlu’nu Alman etkisi ya da desteği bu sefer kurtarabilecek mi?CHP içindeki yeni tartışmalar, bu çerçevede bir tartışma olabilir mi? CHP’nin yeni döneme göre formatlanmasında Kılıçdaroğlu defterini kapanıyor olabilir mi? Göreceğiz ama CHP iç kavgasının çok derinleşeceğini söyleyebilirim.
Alman yalnızlaşması, Türkiye-Almanya krizi
CHP üzerindeki Alman etkisi zayıflıyorsa yerine hangi güç geçiyor? Can alıcı sorular bunlar ve yakında kokusu çıkar.
Almanya ile Türkiye arasında yaşanan kriz, iki ülkenin bir çok konuda ayrışması, Almanya’nın Türkiye’nin güvenini yitirmesi, iç politikada zemin kaybetmesi ilk sonuçlarını CHP üzerinde gösterecek, belki de ilk kurban Kılıçdaroğlu olacak..
Çünkü Almanya, sadece Türkiye’de değil, küresel ölçekte güç kaybediyor. 2. Dünya Savaşı dönemkindeki gibi bir savrulma, yalnızlaşma sürecine giriyor. ABD ve İngiltere, Rusya ve Çin ile ilişkileri bir yoluna koyarak yeni bir güç haritası oluşturmaya çalışırken, Türkiye, yeni güç yapılanmasına göre pozisyon oluşturmaya çalışırken Almanya’nın açıkta kaldığı aşikar. Avrupa’da yükselen yeni ırkçı dalganın AB projesini de çöküşe götürmesiyle bir Alman yalnızlaşmasından söz edebiliriz.
Bazı çevreler ciddi şoklar yaşayacak
Dolayısıyla hesaplarını Almanya’ya ve Avrupa Birliği söylemlerine dayandıranların ciddi şoklar yaşaması muhtemel. Bu, sadece…