Haşmet Babaoğlu’nun Sabah gazetesindeki yazısı…
Parmağa değil, parmağın işaret ettiği yöne bak derler…
Bir sersemlik tarifi olarak pek tutulmuştur bu söz.
Eh, parmak gökyüzünü gösteriyorsa, ne diye parmağa bakasın, tabii ki göğe bakacaksın.
Fakat bir dakika!
Orada duralım!
İşaret eden parmağı niye hafife alıyoruz?
Kim, nereye ve niye işaret ediyor?
Çok önemli sorular bunlar.
Ya yanıltılıyorsan?
Çünkü bakman için bir yer işaret ediliyorsa, aynı zamanda başka bir yöne bakman ister istemez engelleniyor demektir.
Yalan mı?
***
Şimdi buraya birkaç soru düşeyim…
Arap Baharı neden kışa döndü; bu planlanmış bir süreç miydi?
Neden isyanlar Libya’dan Suriye’ye bütün Akdeniz şeridinde etkili oldu?
Neden Libya’da küçük bir kıpırdanma Mart 2011’de önce Fransa’nın sonra NATO kuvvetlerinin ani müdahalesine yol açtı da, Suriye adım adım bir iç savaş sürecine doğru yönlendirildi?
Neden Mısır’da demokrasinin çiçeklenmesi dünya tarafından zerre önemsenmedi?
Bütün bunlar aslında neyin savaşı?
Bazı şeylerin kafamıza dank etmesi için onlarca yıl sonra CIA’nin ilgili belgeleri kamuoyuna açmasını mı beklemeliyiz? Yazık, değil mi!
***
Suriye’deki savaşın “üçüncü dünya savaşı simülasyonu“olduğunu söyleyenler işin çekirdek gerçeğini gözden kaçırıyor.
Libya, Akdeniz demektir.
Tunus, Akdeniz demektir.
Suriye, hem Akdeniz hem Ortadoğu demektir.
Akdeniz demek Afrika’nın ve Ortadoğu’nun kapısı demektir. (Bunlar Avrupa’nın hem neo-kolonyal şehveti hem de mülteciler dolayısıyla korku kaynağı!)
Geçenlerde Ergün Diler de yazmıştı: Bütün bu savaş aslında Akdeniz için…
21. yüzyılın yeni baştan dizaynının iki merkezi var. Biri Pasifik, diğeri Akdeniz.
Akdeniz, özellikle Avrupa’nın soluk alması için hayati önemde bir ticaret denizi. Üstelik henüz kullanıma açılmamış muazzam bir doğalgaz ve petrol rezervi.
***
Libya’daki zaferinden hemen sonra NATO donanması 2011 Karadeniz MeltemTatbikatı’nda Sivastopol’deki Rus donanmasına aşırı yaklaşarak gövde gösterisi yapmıştı.
Üzerinden altı yıl geçti. Şimdi Rus donanması …