Jim Jones’ten F. Gülen’e: Saptırıcılar

Yazarlar
ABD’de kurduğu mistik “Halkın Tapınağı” örgütünün üyelerini sıkı sıkıya kendine bağlayıp çoğunu Güyana’da yaptırdığı “Jonestown Cenneti”ne göçüren ve FBI ile basını...
EMOJİLE

ABD’de kurduğu mistik “Halkın Tapınağı” örgütünün üyelerini sıkı sıkıya kendine bağlayıp çoğunu Güyana’da yaptırdığı “Jonestown Cenneti”ne göçüren ve FBI ile basının ısrarlı takibi üzerine bin kadar fanatik üyesi ile birlikte 1978’de topluca intihar eden Jim Jones‘in adını hatırlayanınız var mı?

Aylık Pınar dergisinin Mart 1979 sayısında yayımlanan “Toplu Bir İntiharın Anatomisi” başlıklı yazımda, Halkın Tapınağı örgütünün “baba”sı -müritleri ona böyle diyordu- Jim Jones’in kişiliğini ve toplu intihar olayını tahlil etmeye çalışmışım. Bugün, o yazıdan kısa bir özeti sizlerle paylaşıyorum:

‘Anne ve baba otoritesinden uzak yetişen Jim Jones maymun iştahlı, yalnız ama küçük yaşlarında bile liderlik tutkusu olan biriydi. Sınıf arkadaşı Bill Morris, “Eğer o, işin başı, lideri olmayacaksa, o işte yoktu” diyor. Üniversitedeki oda arkadaşı da, “Jim ilgiden uzak kalmış, bir kenara itilmiş, bu nedenle topluma ayak uyduramayan bir çocuktu; buna rağmen kendisini herkesten üstün görürdü” diyor.

Psikologlar onun bir paranoyak, bazıları da megaloman ve psikopat olduğunu söylüyorlar. Ama Jim Jones, aynı zamanda ağzı çok iyi laf yapan başarılı bir aktör; başkalarını kendine acındırmakta da oldukça mahir. Sosyal ilişkilerinde de başarılı ve Başkan Carter’in seçim kampanyalarında yer almış…

Gün gelmiş, “Halkın Tapınağı” adıyla mistik bir örgüt, sapık bir tarikat kurmuş ve kısa zamanda çok sayıda taraftar toplamış. Sahte hasta iyileştirme seansları da hayli ilgi çekmiş. Müthiş etkileme gücü ile tarikat üyelerini “ölmeyeceklerine” bile inandırmış. Bir üye, “buna inanan çok insan vardı” diyor… 

Nükleer vb. tehlikelere sık dikkat çeken Jim, göç fikrini de sıkça işliyor. “Ona sonsuz bir hayranlığım vardı. Onun için anamı, babamı bile öldürebilirdim” diyor fanatik bir üye. Bir başkası da, “Jim harika bir insandı. Hepimiz ona hayrandık. O nereye gitmek isterse oraya gitmeye hazırdık” diyor… 

Jim Jones astığı astık, kestiği kestik bir “baba“, bir “imparator“. Kararları alan tek kişi o. Her şey ondan soruluyor. ‘Ondan izinsiz kuş bile uçmuyor’ adeta. Tartışmasız bir despot o. Hiç kimsenin onu aldığı kararlardan döndürme yetkisi yok. Jim’in aldığı kararları veto etmek şöyle dursun, eleştirmek hatta farklı bir düşünce ileri sürmek bile kimin haddine!.. Dahası üyelerin özel hayatlarını bile a’dan z’ye “baba” tanzim ediyor. (Jim Jones hakkında bu anlatılanlar, sizlere de F. Gülen‘i anımsatmadı mı?) 

Öte yandan Jim, para hırsıyla dolu bir insan. Tarikat üyeleri, bütün maddi varlıklarını” baba”larına bağışlıyorlar ve onun uygun gördüğü kadarıyla yetiniyorlar. “Baba”, müritlerini daha fazla sömürmek için kendisinin mütevazı bir hayat yaşadığını; elden düşme elbiseler giydiğini, aylardır aynı ayakkabıyı giydiğini söylüyor -oysa aynı tipten 5-6 çift yeni ayakkabı yedekleyerek göz boyuyor- ve fakr-u zaruretedebiyatı yapıyor: “Babanız bunca acılar içinde kıvranıp, her şeyi sizin için yaparken…” (F. Gülen’in “ceketimden başka bir şeyim yok” edebiyatı ve şeker, tansiyon vb. hastalıklarınaacındırması gibi.) …

Bütün bunlar sürüp giderken, aklını ve izanını kullanan bazı üyeler ‘işin içinde başka işler olduğunu’ fark etmeye ve kullanıldıklarını anlamaya başlıyorlar. 1997 ortalarında üyelerden bir grup tarikattan ayrılmaya karar verince bir gürültüdür kopuyor. Jim, ayrılanları “hain” ilan ediyor, onlara savaş açıyor ve “hainlerin ölümle cezalandırılacaklarını” söylüyor… Ayrılanların anlattıkları ise tüyleri ürpertiyor:

Üçkâğıtçılıkların, insanlık dışı uygulamaların, sapkınlıkların haddi hesabı yok. Kuralları çiğneyenlere uygulanan cezalar da hayli acımasız; elektrik şokuna kadar varan işkencelerde çığlıklar ayyuka çıktığı halde, ceza uygulamasının ardından hepsinin ağzından dökülen şudur: “Teşekkür ederim baba…”

Nihayet ABD yönetimi, FBI ve basın, Jones ve tarikatının üzerine gitmeye başlar. New West dergisi tarikattan ayrılanların açıklamalarını yayınlayacağını duyurunca Jim küplere biner; derginin yayınını engellemeye çalışsa da başaramaz. Ardından Jones hakkında hukuki süreçler başlar. FBI da onun ve örgütünün peşini bırakmaz… Ve J. Jones müritleriyle birlikte tasını-tarağını toplayıp Güyana‘ya kaçar.

Güyana devleti Jones ve adamlarına müsamaha gösterse de, New West‘in yayını ve seçmenlerinin baskısını dikkate alan Temsilciler Meclisi üyesi Leo Ryan‘ın, gazeteciler, tv’ciler ve tarikat üyelerinden bazılarının yakınları ile birlikte Güyana’ya gelişi, Jim Jones’i iyice çileden çıkarır… Jones kararını verir; Ryan ve beraberindekiler kesinlikle ABD’ye dönmemelidir. Öyle de olur; Jim’in fanatik fedailerinden bir grubun havaalanına düzenledikleri baskında Ryan da, beraberindekiler de öldürülür…

Daha önce sık sık intihardan bahseden, müritlerini ruhen intihara hazırlayan hatta intihar provaları yaptıran Jim Jones, müritleriyle beraber topluca intihara karar verir… Çocuklar dâhil, siyanür dolu kaptan kaşık kaşık içerler. Sonra “bir başka dünyada yine bir arada olmak üzere” birbirlerine sarılıp vedalaşırlar… İçmeyenler ise, şakaklarından yedikleri kurşunla kıvrılıverirler diğerlerinin yanlarına…’

İşte böyle; bir psikopatın peşine takılanların acı sonu! FETÖ’cülerin sonu ne mi olur? Allah bilir…