İslamofobinin yeni halleri

Yazarlar
Akif Emre Yenişafak gazetesindeki yazısında İslamofobi’nin aldığı yeni şekle dikkat çekiyor.. Batıda yaşayan Müslüman azınlıklar için en önemli sorun İslamofobi idi. Özellikle yabancılara alışkı...
EMOJİLE

Akif Emre Yenişafak gazetesindeki yazısında İslamofobi’nin aldığı yeni şekle dikkat çekiyor..

Batıda yaşayan Müslüman azınlıklar için en önemli sorun İslamofobi idi. Özellikle yabancılara alışkın olmayan Avrupalı toplumlarda yasal önlemler ne olursa olsun sergilenen şiddet, aşağılama, ayrımcılık Müslümanların hayatını çekilmez hale getiriyordu. Ötekileştirme hatta fiili saldırı, tahkire dönüşerek kendini gösteriyordu. Daha anlayışlı, yabancılarla beraber yaşamaya alışkın toplumlarda bile ilan edilmemiş bir ayrımcılık her zaman vardı. Resmi işlemlerde, eşit haklara sahip olduğunuz durumlarda bile yazılı olmayan kuralların işletildiği dışlanmayı tecrübe etmeyen beyaz olmayan biri, özellikle Müslüman yoktur.

İslamofobi tehlikesi için “vardı” fiilinin kullanılmış olması hali hazır durumda “yoktur” anlamına gelmiyor. Aksine belki de tarihinde olmadığı kadar artan şiddette ve yaygınlıkta ortaya çıkan İslamofobi olgusundan bahsedebiliriz. Artık marjinal grupların saldırısı yahut milliyetçi duyguları çok yüksek kesimlerle sınırlı bir ayrımcılıktan, nefret ve saldırıdan bahsetmiyoruz sadece. Daha sistematik hale gelen, meşru karşılanılan yeni bir durumun işretleri veriliyor. Üstelik dozajı gittikçe tırmanan bu şiddet eğilimi ve nefret bazı durumlarda yasal zemin de bulabiliyor. Devlet ricalinin yazılı olmayan yasalarla uyguladığı dışlama, belli bölgelerde yasallık kazanmaya başladığı bir sürece giriyoruz.

Hal böyle iken neden hala bu tehlikeyi gecmiş zaman edatı ile kullanıyoruz? İslamofobik şiddeti bastıran, masumlaştıran, sessizce geçiştirilmeye imkan tanıyan üç tür şiddet var çünkü. Biri Suriye, Irak Yemen, Afganistan hattında yükselen ve Müslümanların birbirlerine karşı uygulamaya koyuldukları kanlı şiddet olayları. İkincisi, bu şiddetle doğrudan alakalı olarak, Avrupa’nın kapısına dayanan göçmen krizi.. Son olarak da tüm bunlarla zihinleri biçimlendiren, algıları yöneten medya şiddeti..

Ortadoğu sahnesini bir film platosu olarak kullanan medyatik algı yönetimi, Batılıların Müslümanlara yönelik tutum ve davranışlarında vicdanlarını rahatlatan, meşrulaştıran bir işlev görüyor. Şiddetin bu denli acımasız, kanlı ve ilkel sergilenmesi karşısında Batılı için kendi üstünlüğüne şükretmekten ve bunu korumak için ne lazımsa yapmaktan başka çıkar yol olmadığına ikna edilmeye çalışılıyor. Öyle ya, görsel şova dönüşen infazları yapanlardan bir kısmının kendi komşusu ya da aynı şehirde yaşadığı insanların çocukları da var/dır. Hiç olmasa bile bu görüntüleri icra edenlerle aynı din, kültür ve kökten gelmiyorlar mıydı?

Tarihsel ve kültürel önyargılarını doğrular biçimde Müslümanlar bu kez birbirlerine karşı vahşet sergilerken kapılarına dayanan mülteciler de gelen tehlikenin vehametini, ihtar eden ayak sesleriydi. Uzaktan seyrettikleri, oryantalist gururlarını tatmin ettikleri, uygarlaşamamış, modernleşememiş bir kültürün, toplumun sergilediği şiddeti karşısında omuz silkme lüksleri kalmamıştı. Hem bir arada yaşamaya mecbur kaldıklarının uzantılarıydı hem de Roma’yı yıkan barbarlar gibi sınırlara dayanmaya başlamışlardı. Tüm bu hengamede medya şiddetine maruz kalan, zihinleri uyuşturulmuş kitleler için, İslamofobik saldırıları, söylemeleri masumlaştırıcı gerekçeye dönüşüyordu medyatik şiddet.

Medya şiddeti tam bu eşikte devreye giriyor, Ortaçağın rahipleri gibi medya rahipleri de terör ve şiddetin, kötülük ve insanlık düşmanlığının kaynağını ve faillerini işaret ediyor. Modern cağın vebalıları kapıya dayanmışsa, sinsice topluma nüfuz etmişse bundan temizlenmenin yolunu bulmak gerekirdi.
İŞİD vesilesiyle bir film platosuna dönüştürülen coğrafyada postmodern bir Ortadoğu senaryosu sahneleniyor gerçekte. Her gün bombalanan hedefler steril Avrupa’yı ve Avrupalılık fikrini savunuyor gerçekte. Medya rahipleri ortak düşmanı, kötücül ruhların yuvalandığı kuytuları tek tek deşifre ettikçe uygarlık bir tehlikeden daha korunmuş oluyor.

yazının devamını okumak için….