İslâm Coğrafyasını Kasıp Kavuran Fitne

Yazarlar
Prof.Dr Burhanettin Can’ın Milli gazetedeki : “İslâm Coğrafyasını Kasıp Kavuran Fitne – 5/ ABD’nin “islâm’ın, islâm’la savaşı” fitnesi” başlıklı yazısı… Bu yazıda, 21. asrın Firavunu ...
EMOJİLE

Prof.Dr Burhanettin Can’ın Milli gazetedeki : “İslâm Coğrafyasını Kasıp Kavuran Fitne – 5/ ABD’nin “islâm’ın, islâm’la savaşı” fitnesi” başlıklı yazısı…

Bu yazıda, 21. asrın Firavunu ABD’nin, “Kaostan (Fitne) Kaynaklanan Düzen” yaklaşımı kapsamında, İslâm coğrafyasına soktuğu “İslâm’ın, İslâm’la Savaşı” fitnesini ele alıp inceleyeceğiz. 

FİRAVUNUN FİTNESİ

Kur’an-ı Kerim’in Hz. Musa ile Firavun’un mücadelesine geniş yer vermesinin sebebi, “Mûsâ’nın mücadelesinden alınacak dersler; düşündürücü ayetler vardır” (51 Zariyat 38) ayetinde gizli olmalıdır. Dolayısıyla Hz. Musa’nın, dönemin en büyük zalimi olan Firavun’a karşı verdiği mücadelenin, bugüne değişik açılardan bir mesajı olmalıdır. O nedenle burada, fitne kavramı kapsamında, Firavun’un özelliklerini ele alıp inceleyecek; 21. asrın Firavun’u ABD ile arasındaki benzerliği ortaya koymaya çalışacağız.

Kur’an’a göre Firavun’un/Firavunların/Firavunlaşanların özelliklerini, aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

* Kendini/kendilerini yeryüzünün İlâhı ve Rabbi sanırlar (28 Kasas; 38 26 Şuara 23, 29; 79 Naziat 24-26)

* Allah’ın ayetlerini yalanlarlar (25 Furkan 36; 79 Naziat 21 

* Büyüklenen, ölçüyü aşan, azgın birer zorbalar, müstekbirler (27 Neml 14; 28 Kasas 4, 39; 29 Ankebut 39; 43 Zuhruf 54; 44 Duhan 31; 23 Muminun 46, 56; 20 Taha 24, 43; 89 Fecr 11; 79 Naziat17) 

* Bozguncu, bölücü, fitne ve fesatçılar (10 Yunus 91; 28 Kasas 4; 29 Ankebut 41) 

* Hileli düzen, tuzak, komplo kurucular (40 Mümin 37, 45-52)

* Güçlerine tapan gösteriş hastalarıdırlar (28 Kasas 38; 40 Mümin 36-37)

* Feraset ve basiretsizler (28 Kasas 8,9) 

* Kötü emelleri kendilerine süslü ve çekici gelmektedir (40 Mümin 37, 45-52; Lokman 7; 3 İmran 13; Kaf 15) 

* Halklarını şaşırtıp saptırdıkları halde doğru yola yönettiklerini sanırlar (40 Mümin 29; 20 Taha 79; 11 Hud 97-103) 

* Vefasız ve merhametsizler (7 Araf 118-126)

* Ateşe çağıran önderlerdir (11 Hud 97-98; 28 Kasas 41-42). 

Konumuz açısından, Firavunların en temel özelliklerinden biri olan fitne ve fesatçı özelliklerini ele alacağız. Bu özelliklerinden dolayı Firavunlar, hem kendi toplumlarını, hem de diğer toplumları birbirine düşman fırkalara, gruplara, örgütlere bölüp, birbirleri ile savaştırmak isterler: 

 “Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır’da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.” (28 Kasas 4).

Firavunlar, genellikle zulümlerine karşı çıkabilecek bir gücün meydana çıkmasına mani olmak isterler. Nitekim Hz. Musa’ya, “zorba ve gerçekten ölçüyü taşıran Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları (fitnesinden) korkusundan dolayı” “kendi kavminin gençlerinden başka iman eden olmamıştır” (10 Yunus 83).

Hz. Musa, kavminin korkusunu gidermek için onlara, ““Ey kavmim, eğer siz Allah’a iman etmişseniz (ve) Müslüman olmuşsanız artık yalnızca O’na tevekkül edin.” (10Yunus 84) dediğinde; kavminin ona cevabı, “Biz Allah’a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zulme sapan bir kavim için bir fitne (konusu) kılma.” Ve bizi, kâfirler topluluğundan rahmetinle kurtar.” (10 Yunus 85, 86) şeklinde olmuştur. Bu ifadeler, Firavun’un zulmünün oluşturduğu şuur altının bir göstergesidir.

21. ASRIN FİRAVUNU ABD’NİN FİTNESİ

Sovyetlerin yıkılması ile rakipsiz kalan ABD, “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi” (Project for the New American Century/PNAC) adı altında yeni bir projeyi yürürlüğe sokmuştur. PNAC ile ilişkili bir diğer proje, “Büyük Ortadoğu Projesi”/ “Genişletilmiş Ortadoğu Projesi”dir (BOP/GOP). Bu projeler, genel olarak, “Kaostan (Fitneden) Kaynaklanan Düzen” Teorisine dayanmaktadır.

“Kaostan (Fitneden) Kaynaklanan Düzen” Teorisi

“Kaostan (Fitneden) Kaynaklanan Düzen” teorisinde, her şey çatışmaya dayandırılmaktadır. İnsanların can, mal, namus güvenliği olmayacak tarzda meydana getirilecek bir çatışma ortamı, istenen kargaşayı (fitneyi) sağlayacaktır. Komşuların, kabilelerin, aşiretlerin, etnik yapıların ve farklı inanç gruplarının birbirine düşman olduğu, çatıştığı, kimsenin önünü, çevresini, geleceğini göremediği ve iradesinin felç edilip direncinin kırıldığı ve çaresizlik içerisinde kıvrandığı, kimsenin kimseye güvenmediği bir kaos (fitne) ortamı meydana getirmek, bu şeytanî mekanizmanın ana yaklaşım tarzıdır. Son derece zıt fikirlerin ve bilgilerin kamuoyuna servis edilip insanların karar vermesine mani olmak, kafa karışıklığı meydana getirip gerçekleri görmesini, arkada kurulan tezgâhları fark etmesini engellemek temel hedeftir (1). Buna ‘Ordo Ab Chao’ (Kaostan (Fitne) Kaynaklanan Düzen) adını vermişlerdir.

“Kaos, kasıtlı olarak yaratılıyor… Kaosun korkunç yüzüyle karşılaşan halk, bir kurtarıcıya- parlak zırhlı şövalye-, kaosu sona erdirmesi ve yeniden düzen sağlaması için, sadece yetki vermekten çok daha fazlasını yapmaya istekli oluyordu. Devrimci Kaosun ardından “İlluminati’nin” planını uygulayabilmek için fırsat doğmuş oluyordu”(2). 

Kaos(Fitne), zıtların çatışmasına dayandırılmıştır: ‘Tez, Anti Tez, Çatışma ve Sentez’ düzleminde meydana getirilen bir Kaos, bu gün dinler, mezhepler ve etnik yapılar üzerine oturtulmuştur. Kaosun müsebbibi olarak din, mezhep ve milliyetler gösterilerek bütün din, mezhep ve milliyetlerin kaldırılması istenmektedir(3). 

“Kaostan(Fitne) Kaynaklanan Düzen” Teorisine Göre “İslâm’ın, İslâm’la Savaşı”

ABD eski Dışişleri Bakanı, Siyonist, CFR ve Bilderberg’ci Henry Kissenger, “Bundan sonra savaş İslâm’ın kendi içinde olacaktır. Bu, İslâm’ın, İslâm’la savaşıdır.” tezini ortaya atmıştır. Hedeflediği şey, İslâm dünyasını, bölmek ve parçalamaktır. Bu amaçla, Rand Cooperation isimli düşünce kuruluşu tarafından 2003 yılında hazırlanan “Sivil Demokratik İslâm, Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler” adlı Rapor, İslâm coğrafyasında fitne çıkarabilmek için bir yol haritası ortaya koymakta, bir strateji teklif etmektedir.

Bu raporda, ‘Türk İslâmi’, ‘Alman İslâmi’, ‘Arap İslâmi’, ‘Mısır İslâmi’, ‘Köktendinciler’, ‘Gelenekçiler’, ‘Modernist Müslümanlar’ ve ‘Ilımlı İslâm’ gibi kavramlar ortaya konması, Büyük Ortadoğu coğrafyasında “yeni ulus inşasının” yanı sıra “yeni dinler”, “yeni mezhepler” inşa etmek içindir.

Raporda öngörülen Stratejinin Temel Noktaları, “Modernist bir liderlik anlayışı yarat”, “Öncelikle modernistleri ve ılımlı laikleri destekle”, “Fundamentalistlere karşı gelenekçileri destekle”, “Fundamentalistlere karşı saldırgan ol”, “Demokratik batı modernizminin değerlerini yücelt”, “Laikleri seçici olarak destekle”, “Eğitime ve gençlere odaklan” başlıklarında ortaya konulmaktadır. 

Aynı bağlamda Taraf Gazetesinde 23.03.2011 tarihinde yayınlanan “WikiLeaks Türkiye Belgelerinde” yer alan ABD’nin Türkiye ilgili, 1999, 2003, 2005 ve 2009 tarihli dört ayrı resmî belge, aynı amaca dönüktür. Özellikle 22 Temmuz 2009 tarihli ABD dışişleri bakanı Hillary Clinton’ın onayıyla Washington’dan Türkiye’deki Büyükelçiliğe gönderilen, “Tarikatlar, Kürtler, İslâm ve Türkiye’de azınlık dinleri konusunda bilgi talebi” başlıklı telgrafta istenen bilgiler, özel önemi haizdir.

Rand Raporunun ön gördüğü stratejinin uygulanabilmesi için ABD, 2005’de, İslâm coğrafyasının değişik bölgelerinden din adamları, aydın ve cemaat mensuplarını ABD’ye götürüp, eğitime tâbi tutmuştur (4,5). Bu amaçla ABD Başkanı Obama, Müslüman toplumlarla ilişkiler için Farah Pandithi özel temsilci olarak atamıştır. 17. 09. 2009 tarihli toplantıda, Farah Pandithin görevi, Dışişleri bakanı Hillary Clinton tarafından şu şekilde açıklanmıştır: 

“Pandith, şiddeti ve aşırılığı reddeden Müslümanların seslerini yükseltebilmek için, dinsel liderleri, sivil toplum gruplarını ve siyasetçileri biraraya getirme yolunda çalışacaktır.” 

Diğer taraftan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry; “Bizim IŞİD ile mücadele konusundaki kararlılığımız, büyük ihtimalle yıllar içinde karşılığını bulacaktır. Kuzeyde ve Batıda Kürt birlikler cesurca savaşıyor ve Sünni aşiretler de sahaya çıkmaya başladı.” (6) demesi ve ayrıca; “IŞİD’in, uyuyan hücrelerini ve cihadçıların destek ağını kullanarak Türkiye’de daha fazla istikrarı bozan gayretlere girmesi beklenmelidir.” (7) ifadeleri hep aynı amaca dönüktür. 

Bütün bu çalışmalar, “Kaostan Kaynaklanan Düzen” Teorisine Göre “İslâm’ın, İslâm’la Savaşı” için yapılmaktadır. İslâm coğrafyasını kan gölüne çeviren kardeşi kardeşe, komşuyu komşuya, Müslüman’ı Müslüman’a düşman yapıp kırdıran, baş şeytan ABD’nin bu çalışmalarıdır. Ölen de öldüren de Müslüman; öldürten ve seyreden şer ittifakı. Bu çok acı bir tablo değil midir Müslümanların Bakara 44 kapsamında, duygusal davranmadan bir öz eleştiri yapmaları tarihi bir zarurettir. Her şeyi, dış güçlere bağlayarak sonuca varmak yanlış bir yaklaşım tarzıdır.

SONUÇ: 15 TEMMUZ İHANET HAREKETİ, ABD’NİN İÇİMİZE SOKTUĞU BİR FİTNEDİR 

Türkiye’deki bütün darbelerin arkasında ABD-Siyonizm denklemi vardır. İlluminati, CFR, Bilderberg üyesi, Siyonist ABD’li bankacı, iş adamı David Rockefeller’in 12 Eylül 1980 Darbesi ile ilgili yaptığı aşağıdaki değerlendirme, darbenin, “Kaostan (Fitneden) Kaynaklanan Düzen” yaklaşımının bir uygulaması olduğunu ortaya koymaktadır:

“1980 darbesi de bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı… Amerika ve Avrupa’da gelişmiş ülkelerin piyasaları doyuma ulaşmışlar ve biz yeteri kadar mal satamaz olmuştuk. …Serbest piyasa ekonomisine geçmelerini ve ithalatın serbest bırakılmasını talep ettik. Bu istediğimizi kabul etmiş görünüyorlar, fakat işi uzatıyorlardı.

En sonunda bu ikilem, Ordo Ab Chaos ile çözüldü. Yani önce kaos (Fitne), sonra düzen. Provokatörlerimiz aracılığıyla sağ ve sol ideoloji kavgaları başlatıldı. …Ülkeye gönderilen provokatörlerimiz için bu halkı kışkırtmak hiç zor olmadı. Ülke halkı sağcı ve solcu olarak iyiye bölündü ve çatışmaya başladılar. Olaylar öyle bir dereceye geldi ki, her gün elli-altmış kişi sokak çatışmalarında ölmeye başlamıştı. Bütün ülke terör korkusu altında eziliyordu. İnsanlar akşamları sokağa çıkamaz olmuştu. Her an bir serseri kurşuna hedef olmak vardı. Binlerce Türk genci uydurma ideolojiler uğruna can vermişti. Hükümetler birbiri arkasına iktidara geliyor, fakat olayları önleyemiyorlardı. Sonra darbe geldi ve bütün olaylar bıçak gibi kesiliverdi. Zavallı ülke halkı bu sözde başarıyı darbenin bir neticesi olarak gördü. Çünkü nihayet terörizm sona ermiş, ülkeye huzur gelmişti. Aslında provokatörlerin görevi bitmiş, sahneden çekilmişlerdi. Burada oynanan oyun, halkı umutsuz ve çaresiz bir duruma düşürmek ve onlara bir “kurtarıcı” sunmaktır; ondan sonra bu kurtarıcı ne yaparsan yapsın hemen kabullenecektir.”(8)

Dün hiyerarşi içerisinde orduya yaptırdıkları bir darbeyi, 15 Temmuz’da, başlangıçta dinî bir cemaat olarak yapılanmış, zamanla el değiştirerek, “altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet olan” bir yapıya (Gülen Hareketi) yaptırmak istemişlerdir (9). Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun; “Bu darbenin arkasında ABD vardır… Bu çapulcu çetesi, uçakları kaldırma cesaretini kimden almıştır” (10) derken kast ettiği, 15 Temmuz İhanet Hareketinin arkasında, Gülen Hareketini bir taşeron olarak kullanan başta ABD olmak üzere tüm Batının var olduğudur. Darbenin ana amacı da, Müslüman’ı Müslüman’a kırdırarak, etkisi uzun yıllar devam edecek olan bir Kaos (fitne) meydana getirmektir.

Firavunların en temel özelliklerinden biri olan fitne ve fesatçı özellikleri, tarih boyu değişmemiştir. Mısır’daki Firavunların yaptıkları ile 21. Asırdaki ABD Firavunun yaptıkları arasında pek bir fark yoktur. 

Hepsi, hem kendi toplumlarını, hem de diğer toplumları birbirine düşman fırkalara, gruplara, örgütlere bölüp, birbirleri ile savaştırmışlardır. 

Bu Kaosu (fitne) minimum zararla atlatabilmek için, Gülen hareketinin ibadet ve ticaret erbabı, üzerlerine düşen sorumluluğun gereğini yapmalı, “ihanet şebekesine” karşı açık, aleni ve ciddi bir mücadele vermelidir. Aksi takdirde, hem bu dünyada, hem de öteki dünyada ödeyecekleri bedel çok ağır olacaktır.

Unutmayın;

Hz. Peygamber (sas); “Sizden kim bir kötülük (münker) görürse, eliyle düzeltsin, buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin, bu ise imanın en zayıf derecesidir.” (11) buyurmuştur.

Unutmayın;

“Haksızlık karşısında susan dilsiz, şeytandır.”

Kaynaklar:

1- Varsden, V., Siyon Liderlerinin Protokolleri, Kum Saati Yayınları, İstanbul, s.36

2- Varsden, V., Age, s. 53

3- Texe Mars, İllüminatı, Entrika Çemberi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2002, s.100-120.

4- Yeni Şafak 15/05/2005. 

5- Yeni Şafak 19/05/2005. 

6- Bulut, A., Yeniçağ, 21.07.2015. 

7- GÜNER, A. O., Kan, gözyaşı ve utanç, Yeniçağ, 23.07.2015. 

8- http://turktarihivegercekler.blogcu.com/illuminati-uyesi-yahudi-banker-david-rockefeller-itiraf/13916007

9- Can, B. “Kadife Darbeden Askeri Darbeye-7: Üst Akıl ABD-NATO’ya Verilecek En Güzel Cevap: ABD ve NATO Üslerini Kapamak”, 2.09.2016, Milli Gazete.

10-https://www.youtube.com/watchv=_AL9hQPSpJk; BBCTürkçe, 17.07.2016.

11- Canan,İ., Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/386-387.