İhitilafla en güzel tarzda mücadele

Yazarlar
Prof.Dr. Burhanettin Can’ın Milli gazetedeki “İhtilâf Ahlâkını İnşa Etme Sorumluluğu – 6: En güzel tarzda mücadele” başlıklı yazısı… “Söz ola kese savaşı,  söz ola kestire başı  Söz ol...
EMOJİLE

Prof.Dr. Burhanettin Can’ın Milli gazetedeki “İhtilâf Ahlâkını İnşa Etme Sorumluluğu – 6: En güzel tarzda mücadele” başlıklı yazısı…

“Söz ola kese savaşı, 

söz ola kestire başı 

Söz ola ağulu aşı, 

bal ile yağ ede bir söz.” 

Yunus Emre 

Giriş

Geçen iki yazıda, kulluk ahlâkı ve ferdi ahlâkın güzelleştirilmesi konusu ana hatları ile ele alınıp incelenmişti. Kulluk ahlâkını kuşanmış bir ferdin, kulluk ahlâkının gerektirdiği bazı ferdi özelliklere sahip olması (ferdi ahlâk) ve onun gereğini hayatında bizzat tatbik etmesi, yaşaması ve çevresi ile ilişkilerini ona göre düzenlemesi gerekir. 

İhtilafların, tefrikaya, onun da fırkalaşmaya dönüşmemesini sağlayabilen en önemli özelliklerden biri, ferdi ahlâkın dışa yansıyan ve en etkili boyutları olan; kullanılan dil, takınılan tutum, tavır ve duruştur. Ferdi ahlâkın dışa yansıyan bu boyutu Kur’an’a göre, en güzel tarzda olmalıdır. Bu eksende yapılacak olan mücadeleye, en güzel tarzda mücadele demekteyiz. 

Bu yazıda, bu konu ele alınacaktır.

İhtilafları Tefrikaya Dönüştürmemek İçin “En Güzel Tarzda Mücadele” İlkesi

İnsanların değerlerini değiştirerek İslâmlaşmasını sağlamak, İslâm’ın birinci önceliğidir. İnsanları Allah’ın yoluna çağırırken tutulacak yol, takınılacak tavır ve kullanılacak üslubun en güzel tarzda olması, İslâm’ın olmazsa olmaz şartlarındandır. Bu tavır genel olarak insanlar arasında, özelde de, müminler arasında geçerlidir. İhtilafları tefrikaya dönüştürmemek için mesele, bu düzlemde ele alınmalıdır. 

İhtilaf ahlâkı, mücadeleye estetik bir hüviyet kazandırmakla inşa edilebilir. Bunun için olaylar, meseleler, ihtilaflar/farklılıklar, iyilikle, güzellikle ele alınıp, uzlaşmazlık boyutuna vardırmadan müzakere edilmelidir. En güzel tarz bir mücadele, en güzel bir şekilde Kur’an-ı Kerim’de Nahl Süresi 125. ayette formüle edilmiştir:

“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.” (16 Nahl 125).

Bu ayette, “hikmet”, “güzel öğüt” ve “en güzel tarzda mücadele” (cedel) olmak üzere üç ana kavram yer almakta, genel olarak herhangi bir konu, özel olarak ihtilaflı konular müzakere edilirken buna göre davranılması istenmektedir. 

En güzel tarzda mücadele, doğru zamanda, doğru mekânda, en uygun metotla yapılması/söylenmesi gerekeni yapmaktır. Değer sistemleri arasındaki mücadeleye estetik hüviyet kazandırmaktır.

En güzel tarzda mücadele, kalpleri inceltir, pasları giderir ve düşüncelerin birbirine yakınlaşmasına sebebiyet verir. Böylelikle anlaşma, uzlaşma ve barış sağlanabilir. 

İnsanların Kalbini Fethetmenin Yolu: İhtilaf Ahlâkının En Güzel Tarzda Olması

İslâm, değerler sistemi/farklı görüşler arasındaki mücadelenin her aşamasında şartlar ne olursa olsun iyiliği ve güzelliği esas alır. Şeytanî değerlerin kullandığı usul ve vasıtaların çirkinliği, vahşiliği, kabalığı ve gayrı insaniliği bu olguyu, bu prensibi hiçbir zaman değiştiremez. Müslüman açısından mücadelenin gayesi, insan fıtratının bir ifadesi olan İslâmi değerlerin, farklı inanç sistemine sahip insanlara kabul ettirilmesidir. Bu amaç, mücadelenin tüm aşamalarını şekillendirir. Müslümanlar arasındaki ihtilafları, tefrikaya dönüştürmeden halletmenin yolu, böyle bir yaklaşımla mümkündür.

İslâm’ın amacı, insanların zihnini ve kalbini feth etmektir, işgal etmek değildir. Fetihte rahmet ve bereket, işgalde zulüm ve yok etme vardır. Fetihte dengede oluş, kararlı oluş vardır; işgal ve zorbalıkta kaos ve kararsızlık vardır. Biri yeşertir, diğeri ise kurutur. Biri meyve verir, öteki meyveleri kurutur.

Kur’an-ı Kerim en güzel tarz mücadelenin bu özelliğini, bir ağaçla/bir bitki ile ilişkilendirerek açıklamaktadır (7 Araf 58). “Güzel bir söz”, “güzel bir ağaca”; “kötü bir söz” ise “kötü bir ağaca” benzetilmektedir. “Güzel ağacın” kökleri sabit ve yerin derinliklerine doğru ilerleyip hem kendini sağlamlaştırır, hem de gerekli gıdayı topraktan sağlar. Bu dengeli, sağlam yapısından dolayı dallarını göğe doğru genişletip meyvesini verir. “Kötü ağacın” ise kökleri yerden kopmuş, tutunma imkânı kalmamış, dengesini kaybetmiş ve beslenemediği için de meyve vermesi söz konusu değildir. 

Bu benzetmeden çıkarılacak sonuç, İhtilaf ahlâkı, bir denge, kararlılık, bolluk ve bereket halidir. Bir inşa, bir fıtrata dönme hareketidir. 

En güzel tarzda mücadele, 14 İbrahim 24-27 ayetlerinde “bir ağaçla” temsil edilirken; 7 Araf 58. ayette de bir “şehrin bitkisine” benzetilmektedir. Bu benzetmelerle en güzel tarzda mücadelenin birinde bireysel boyutuna (14/24-27), diğerinde ise (7/58) toplumsal boyutuna dikkat çekilmektedir. Öyleyse İhtilaf Ahlâkı, ister bireysel zeminde olsun, isterse toplumsal zeminde olsun uygulanması gereken zorunlu bir ahlâkî tarzdır. Olsa da olur, olmasa da olur denebilecek keyfi bir hareket şekli değildir. 

En güzel tarzda ihtilaf ahlâkı, kötülüklerin iyiliklerle giderilmesi ilkesini esas alan bir ahlâkî sistemdir (11/114-115; 23/96; 41/34-36; 60/7). 

Kötülük yapanlara iyilik yaparak, onların kalplerini yumuşatmak ve hatta dostluğunu kazanmak mümkün olabilir:

“İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir.”

“Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz.” (41/34-35; Bak: 11/114-115; 23/96; 60/7).

Kötülüğe kötülük yaparak cevap vermek, müminlere öğütlenen bir davranış şekli değildir. Çünkü müminin amacı, İslâmi değerlerin benimsetilmesi, yaygınlaştırılması; müminlerin birlik ve beraberliğinin sağlanması ve korunmasıdır. Ayette dikkat çekilen çok önemli bir nokta, ihtilafların, düşmanlıkların, anında, kısa zamanda çözüme kavuşturulmasının beklenmemesidir. Bu tür meselelerde, belli bir zamana ihtiyaç vardır. O nedenle, sabredilmelidir. Sabrın, ferdi ahlâkın en önemli özelliklerinden biri olduğu, yol boyu unutulmamalıdır.

En Güzel Tarzda İhtilaf Ahlâkı, Kibre, Nefsaniyete, Enaniyeteve Taassuba Yer Vermez 

Canı yanan, kalbi kırılan insanlara, şeytan, her türlü vesveseyi verir. Kendisine kötülük yapana daha fazla kötülük yapmayı telkin eder. Bütün bu iğvalara (azdırma, baştan çıkarma) karşı ancak Allah’a sığınarak büyük bir sabır ve irade gösterebilenler ve şeytanın yolundan gidenleri öğretmen olarak kabul etmeyenler, bu zorlu görevi başarabilir:

“İşte onlara; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar, kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

‹Boş ve yararsız olan sözü› işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: «Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selâm olsun, biz cahilleri benimsemeyiz» derler.” (28 Kasas 54-55).

Ayette dikkat çekilen çok önemli bir nokta, “Boş ve yararsız olan sözlerle, konularla, işlerle uğraşılmaması”; bu noktalarda tartışmaya girilmemesidir. Özellikle mücadelenin stratejisine, seyrine fayda yerine zarar verecek konuların gündeme getirilip tartışılmasına; kamuoyunun yanlış bilgilendirilip yönlendirilmesine imkân ve fırsat verilmemelidir. Ayette geçen, ‘Boş ve yararsız olan sözü’ işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: «Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selâm olsun, biz cahilleri benimsemeyiz» ifadesi, bir tutum, bir tavır ve bir duruş ortaya koymakta; dava adamlarının ve tebliğcilerin buna göre davranması istenmektedir.

En Güzel Tarzda İhtilaf Ahlâkı, Af ve Kolaylık Yoludur

İnsanın yapısında hem iyi özellikler, hem de kötü özellikler iç içedir. Şeytan ve yolundan gidenler, insanın kötülük cephesine hitap ederek hep kötü meziyetlerini öne çıkarmaya çalışırlar. Rahman’ın yolundan gidenlerin, kendi değerlerini en iyi bir şekilde özümseyerek, ona şek ve şüphe taşımayan bir içtenlikle sarılarak, insanlarla olan ilişkilerini af ve kolaylık merkezli olacak tarzda en güzel bir şekilde düzenleyerek, ihtilaflara çözüm bulmaları mümkündür ve bu, tarihi bir sorumluluktur (7/145). 

Cendereye sıkıştırılmış, her şeyi ters yüz edilmiş ve kafası karmakarışık olan insanları uyarabilmek için açık, etkileyici, nazik bir dil ve bir üslup kullanmak, En güzel tarz ihtilaf ahlâkının esasıdır, olmalıdır (4/63). Bu ilke, sadece mazlumlar için değil aynı zamanda zalimler için de geçerlidir. Allah, Hz. Musa ile kardeşi Harun’u Firavun’a uyarmaları için gönderirken, yumuşak davranmalarını onlara öğütlemesi anlamlı, düşündürücü ve dikkat çekicidir:

“«İkiniz Firavun’a gidin, çünkü o, azmış bulunmaktadır.»

«Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki o, öğüt alıp-düşünür ya da içi titrer-korkar.»” (20/43-44) 

Ayette geçen “umulur ki” ifadesi, nefsî davranmaya fırsat vermeyen bir tebliğ, bir müzakere, ihtilafları çözmede etkili olma ihtimalinin varlığına bir işarettir. Kimin, neden etkilenebileceğini ve ruhunda fırtınalar oluşturup tefekkür edebileceğini bilebilmek her zaman mümkün değildir. Onun için davetimiz, tebliğimiz, nasihatimiz, müzakeremiz ve mücadelemiz, yumuşak, etkileyici ve kuşatıcı olmalıdır. 

En güzel tarzda ihtilaf ahlâkı, Hz. Peygamber’in “Kolaylaştırın zorlaştırmayın. Müjdeleyin nefret ettirmeyin (1).” emrini merkeze alan en güzel ahlâk sisteminin (İslâm ahlâk sistemi) bir alt ahlâk sistemidir (17/53). En güzel tarz ihtilaf ahlâkı, başkalarının kutsallarına saygı gösterilmesini ister (6/108). 

En güzel tarz bir mücadeleyi esas alan İhtilaf Ahlâkı, karanlıklar içerisinde bocalayan insanlığa ve bir kaos yaşayan ümmete ışığı gösterme, onları aydınlığa çıkarma refleksidir. Dolayısıyla karanlıklar içerisinde el yordamı ile yol bulmaya çalışanların yaptığı hata ve kötülüklere karşı affedici olmayı öğütler (7 Araf 198-199).

Sonuç: En güzel Tarzda İhtilaf Ahlâkı Savaşı Değil Barışı Hedefler

Yaşadığımız ahlâkî sorunların tümü, İslâm dünyasında yetişen insan unsurunun kalbi hastalıklarının doğal sonucudur. Bunlar tedavi edilmeden İslam dünyasındaki ihtilafların tefrikaya dönüşmesine mani olmak mümkün gözükmemektedir. O nedenle İslam dünyası, “vasat” ümmetin inşası için Kur’an ve Sünnetin tanımladığı bir Müslüman insan tipine ilişkin asgari müşterekleri belirlemek ve de ona uygun bir insan unsuru yetiştirmek zorundadır. Bu, Kur’an ve Sünnetin öngördüğü Kulluk Ahlakı ile Ferdi Ahlakın en güzel bir tarzda inşa edilmesi ile mümkündür. 

Kur’an ve Sünnetin emrettiği bir ihtilaf ahlakını benimsemiş olanların mücadelesi, yanlışlıklar ve kötülüklere karşı olmaktır. İhtilaf ahlak sisteminde, söylenmesi ve yapılması gerekeni en estetik, en hikmetli ve en basiretli bir şekilde, muhatabın kalbini etkileyebilecek, etkilenip öğüt alabilecek bir üslupta, bir tarzda ifade etmek gerekmektedir. Muhatabın kalbinde, vicdanında ürperti meydana getirebilmek, düşünmesini sağlayabilmek amaçtır. O nedenle bedduacı değil duacı olmak; sabırla dağ devirmek, dengeli ve kararlı olmak esastır. 

Biz, şahısların yaptığı kötülüklerden dolayı onlara değil, yaptıklarına karşıyız. Biz, onlara değil, yaptıklarına buğzederiz. Onlara karşı şefkat ve merhametle davranmak inancımızın, ahlakımızın bir gereğidir. Biz, insanları kaybetmeye değil kazanmaya talibiz.

Bunun için; 

“Resûlullah (sav.): “Allah’ım! 

Senden işte (dinde) sebat etmeyi, doğruluğa da azmetmeyi istiyorum. 

Keza, nimetine şükretmeyi, Sana güzel ibadette bulunmayı talep ediyor, 

Doğruyu konuşan bir dil, eğriliklerden uzak bir kalp diliyorum. 

Allah’ım, Senin bildiğin her çeşit şerden Sana sığınıyorum, 

Bilmekte olduğun bütün hayırları Senden istiyorum, 

Bildiğin günahlarımdan Sana istiğfar ediyorum!” (2). 

Ve;

Güzel ahlakı kuşanıp “Allah’a yönelenleri arıtmak, kötüleri sakındırmak için öğüt telkin edenlere…” (77/5-6) selam olsun.

Kaynaklar

1- EbûDâvud, Edep 20, (4835); Müslim, Cihâd 6, (1737). 

2- Tirmizî, Daavât 22, (3404); Nesâî, Sehv 61, (1847).