Her sene 1 Ocak’ta bir roman çıkarma hedefim var

Yazarlar
İskender Pala, 1993 yılında Atatürk Kitaplığı’nda başladığı Divan Şiiri Saati’nin 20. yılına ulaştı.Altı dinleyiciyle başlayan bu yolculuğun İstanbul’un en büyük salonlarına taşınma hikâyesini ve önce...
EMOJİLE

İskender Pala, 1993 yılında Atatürk Kitaplığı’nda başladığı Divan Şiiri Saati’nin 20. yılına ulaştı.Altı dinleyiciyle başlayan bu yolculuğun İstanbul’un en büyük salonlarına taşınma hikâyesini ve önceki gün çıkan yeni kitabını Pala’ya sorduk.

1993’te, Divan Şiiri Saati’nin ilk seminer günü gelen izleyicilerle ilgili bir anınız vardı?…

Divan Şiiri Saati  yapmaya cesaret ettiğim o ilk gün, çok enteresandı. Salonda toplam altı kişi vardı ve bu altı kişiden biri eşimdi. Dinleyici olmazsa yanımda olmasını istemiştim. Bir öğrenci, yaşlıca bir adam ve iki de genç hanım vardı. Kalan bir kişi de konuşmamın yarısında çıktı gitti. Seminerin sonunda sordum, “Niye geldiniz? Divan şiiri sizin hafızanızda veyahut zihninizde nasıl bir karşılık buluyor?” Önce o öğrenci parmak kaldırdı, “Hocam ben tarih bölümünde okuyorum, divan edebiyatının ne olduğunu öğrenmek istiyorum.” dedi. O yaşlı beyefendiye sordum “Siz neden buradasınız?” Dedi ki: “Hava ayaz, dışarıda üşüdüm, ısınmak için geldim. O iki genç hanıma sordum. Onlar da dediler ki: “Biz bir itirafta bulunacağız. İkimiz, Mete İnselel’in tiyatrosunda çalışıyoruz. Yeni komedi oyunumuz için birkaç replik bulmamız gerekiyor. ‘Failatün mefailün’den buluruz diye geldik. Ama şimdi bambaşka bir şeyle karşılaştık.”

Başlarken bugün gelinen noktayı hayal edebilir miydiniz?

20 yıl önce başladığım yerde bugün geldiğim yeri hayal bile etmezdim. Bazen şöyle düşünüyorum, Allahu Teala ‘kâlû belâ’da herkesin kaderleri yazılırken, kaleme yaz denildiğinde bana da deseydi ki, “Kulum, al kalemi kendin istediğin gibi yaz.” bu kadar güzel bir kader yazamazdım.

Peki, seminerin içeriğini nasıl kurguluyorsunuz?

Öncelikle 8 ayda 8 program yapıyoruz, bu 8 programda belirli bir analitik çözümleme içerisinde birbirini tamamlayan bilgiler olmasını istiyorum. Şiirleri ona göre seçiyorum. Diyelim ki ilk ayda tarihteki şehirleşme ve bahçe kültüründen konuya girmişsem, ikinci ayın programında öyle bir şiir seçiyorum ki burada artık evin içine girebileyim, üçüncü ayda da bilimsel tarafını ele alayım. Yalnız burada devamlı olarak üzerinde durmam gereken şeyler oluyor, mesela tasavvufun temel ilkelerini, kâlû belâyı, elest bezmini, aşkın sır olduğunu, yahut aşkın bir derinlik getirdiğini… Çünkü her şiirin merkezinde bunlar var ama bunların yanında mesela posta idaresi eskiden nasıl işlerdi, internette bir e-mail yazıp gönderdiğiniz kadar basit olan bir şey, eskiden toplumun ne kadar mesaisini alırdı ve neyi işgal ederdi gibi bilgiler veriyorum.

Her sene iki kitap yayımlıyor ve bu yüzden eleştiri de alıyorsunuz. Eleştiriler için ne dersiniz?

Benim her sene 1 Ocak’ta bir roman çıkarmak gibi bir niyetim ve hedefim var. Neden? Çünkü günümüzün gençleri kimlik ve rol model için arayış içerisinde. Kendi geçmişimizden ve tarihimizden birtakım insanların tanıtılması bakımından da önemli. Her gün ortalama 9-10 saat hiç durmadan okuyorum ve yazıyorum. Böylece senede bir roman çıkıyor. Yapacak pek çok başka işi olan arkadaşlarımın 3 senede bir roman yazması çok tabiidir. Ama benim bütün mesaim okumak ve yazmak üzerine. Bu bakımdan her yıl roman mı çıkar eleştirisine asla katılmıyorum, eleştirenlerin çoğunun da zaten benim romanlarımı okumadığını biliyorum.

Yeni romanınız Hz. Eyyub El Ensari hakkında. Ne durumda roman ve ne zaman çıkıyor?

Bu sene Eyüp Sultan’ı yazıyorum. Bitirdim. Şimdi yeniden okuması yapılıyor. 1 Ocak’ta da çıkacak.

DİVAN EDEBİYATINDAN BİR HOŞ SADA

Biz romanı beklerken, dün yeni bir kitabınız çıktı; biraz ondan söz edebilir miyiz?

Bir yıl içerisinde yazdığım yazılardan oluşan bir deneme, yahut daha önceki yıllar boyunca ilgilendiğim konulardan bir derleme. Bu seneki derlememin adı da “Hoş Sada”. Divan Edebiyatı meslekî birikimimde ve hayatım boyunca hoşuma giden beyitlerin bir toplamı, bir nevi seçme, antoloji. Günlük hayattan dilimizin ucuna geliveren, yahut konuşurken konuşmamıza kültürel zenginlik katan, hikmetli, esprili, yararlı beyitler.
Zehra Onat
Zaman