İbrahim Karagül’ün Yenişafak gazetesindeki yazısı…
Suriye savaşı bir tür dünya savaşına dönüşür mü? Ortadoğu’nun düğüm noktası olan bu ülke, küresel ölçekte bir kamplaşmaya, cepheleşmeye, bir Doğu-Batı hesaplaşmasına yol açar mı? Savaş Suriye’nin savaşı olmaktan çoktan çıktı, sorgulamamız gereken şey, savaşın bölgesel cepheleşmenin de ötesine taşma ihtimalidir.
Aylar önce “Suriye savaşı dünya savaşına dönüşmeden” başlıklı bir yazıdabu ihtimale dikkat çekerek, Türkiye’nin olaya bakışını değiştirmesinin zorunluluğuna dikkat çekmeye çalıştım. Endişem; olayı, “Esed’in devrilmesi” parantezine sıkıştırıp büyük oyunu, yeni harita planlarını, Batı’nın ve Doğu’nun merkez güçler arasındaki güç mücadelesini görememe ihtimalimizdi. Bazı şeyleri görüyor olsak da, birilerinin bizi belli parantezlere sıkıştırmaya çalışması korkusuydu. Müsaadenizle o yazıdan bazı notları buraya almak istiyorum:
Atlantikçi-Asyalı güçler savaşı için yeni cepheler
Suriye gerçekten de çokuluslu hesaplaşmanın, güçler çatışmasının, harita taslaklarının, jeopolitik restleşmenin, küresel iktidar paylaşımının en sıcak, en sancılı cephesi haline gelmiştir. Geçen her gün, geri dönüşü biraz daha zorlaştırmakta, çatışmayı daha da bölgeselleştirmekte, hatta küreselleştirmektedir. Mesele, Suriyelilerin meselesi olmaktan uzaklaşmakta, ülke Suriye halkının da elinden çıkıp merkez ülkelerin savaş alanına dönüşmektedir.
Yaşanan şey Suriye iç savaşı değildir. Rejim meselesi değildir. Demokrasi ve özgürlük meselesi olmaktan çıkmıştır. Atlantikçi güçlerle Asyalı güçlerin kavgasıdır. Suriyeli örgütler, hangi tarafta olursa olsun, bu büyük kapışmanın figüranları haline gelmiştir. Kim kazanırsa kazansın, Suriye halkı uzun süre bu ülkeye hakim olamayacaktır, ülke başkaları tarafından yönetilecektir. Eğer parçalanmazsa ülke, belki onlarca yıl kendine gelemeyecek, yeniden Suriye olamayacaktır.
Suriye coğrafyanın, coğrafya dünyanın düğüm noktasıdır..
Bu coğrafya insanlığın anavatanıdır ve anavatanı kontrol eden dünyayı kontrol edecektir. Jeopolitik hesaplar, enerji hesapları, kara ve deniz ticaret yollarını anlatmaya bile gerek yok. Suriye nasıl Ortadoğu’nun düğüm noktasıysa, bu coğrafya da dünyanın düğüm noktasıdır. Batı’nın bu seferki müdahalesi de Haçlı Savaşları kadar, Moğol istilası kadar, 1. Dünya Savaşı kadar belirleyici olacaktır.
Dünyanın yeniden kurulduğu, biçimlendiği, güç haritasının yeniden şekillendiği bir tarih diliminde bizlerin, coğrafyanın insanlarının önümüze bakıp dar, küçük hesaplarla büyük projeleri anlama girişimlerimizhep hüsranla sonuçlanacaktır. FETÖ, PKK, PYD, IŞİD ve diğer küçük örgütlerin hepsi bir şekilde bu büyük hesaplaşmanın birer parçasıdır. Bizi bir örgütle uğraştırıp, başka örgütlerle vuranları göremiyorsak, coğrafyayı da göremeyeceğiz, ülkemizin geleceğini de.
Bunları yazarak Türkiye’nin bölgeye bakışında gerekirse radikal kararlar alması gerektiğine, aksi halde Suriye meselesinin “Türkiye cephesi” anlamına geleceğine değindim.
Trump’ın Rusya sempatisinden “Rusya ile çatışma” tezine dönüş
Bugün gelinen noktaya bakıyorum da, Suriye çoktan küresel bölünmeye, cepheleşmeye, dünya savaşına dönmüş durumda. İdlib‘deki kimyasal saldırıdan hemen sonra ABD füzelerinin saldırının yapıldığı üssü bombalaması, Rusya ve İran‘ın Suriye’deki kazanımlarını bir anda ucuzlattı.
Obama döneminde ABD’nin bıraktığı boşluğu dolduran, Akdeniz‘de güçlü bir hareket alanı kazanan, Kuzey Afrika‘ya doğru genişleyen Rusya etkisi, tartışmalı hale geldi. Trump yönetimi Obama’dan sonra ilk kez bölgeye döndü, bundan sonra ne yapacağı merakla bekleniyor. Elbette bu, Suriye üzerindeki güç savaşının yeniden başladığının göstergesidir. Sanırım önümüzdeki günlerde Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de müthiş çekişmelere tanık olacağız.
ABD ve İngiltere, İdlib’deki saldırıdan Rusya’yı da sorumlu tutarak Moskova’ya çok ağır baskı uygulamaya başladı. Trump’ın “Rusya sempatisi”nden Pentagon’un geleneksel “Rusya ile çatışma” tezine hızlı bir dönüş oldu..
NATO dışı yeni eksen ve yeni cephe dünyayı sarsar
Bu da Trump yönetiminin daha agresif politikalara yöneleceği, gerilimi tırmandıracağı, ABD ordusunun ve istihbaratının oyun teorisine göre hareket edeceği anlamına gelmektedir. AB’den ayrılan İngiltere ile ABD, belki NATO dışında yeni bir eksen oluşturacak, bu eksen açıktan Rusya’yı hedef alacaktır. İngiltere Dışişleri Bakanı’nın Moskova ziyaretini iptal etmesi, ABD Dışişleri Bakanı’nın Putin‘le görüşmeyi iptal etmesi önümüzdeki günlerde daha sert rüzgarların eseceğine işaret etmektedir.
Güç savaşı Suriye’den Doğu Avrupa/Baltıklar ve Pasifik bölgesine de yayılmıştır. Doğu Avrupa/Baltıklardaki askeri hareketlilik, Pasifik’te güya Kuzey Kore üzerinden servis edilen restleşme, artık meselenin Suriye olmadığının göstergesidir. Merkez güçler arasında yeniden şekillenen cepheleşme, Kuzey Afrika’dan (Libya/Mısır) Irak ve Suriye’ye, Doğu Avrupa’dan Pasifik kıyılarına kadar bütün dünyayı sarsacaktır.
Türkiye için en tehlikeli senaryo
İşte tam bu sırada yeryüzünün fay hatlarına dikkatli bakmak gerekiyor. Çünkü, buradan yapılacak doğru bir okuma, nerelerde krizlerin patlayacağına dair bize net haritalar sunacaktır.
1- ABD-İngiltere ile Rusya/İran ekseni arasındaki hesaplaşma Suriye’ye taşınmıştır. Bu da Suriye savaşının seyrini değişecektir. Rejimi devirmekten öte Suriye’nin parçalanması, yeni devletçiklerin kurulması planları işleyecektir. Türkiye için en tehlikeli senaryo, Suriye’nin parçalanmasıdır. Çünkü bu parçalanmadan hemen sonra birileri “Türkiye cephesi” açmaya çalışacaktır. 1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana uygulanan temel strateji budur. Kuzey Suriye Koridoru bunun ilk adımıdır.
2- Obama döneminden sonra Trump yönetiminin çok agresif müdahalelerine tanık olabiliriz. Suriye’ye füze saldırısı bunun işaretidir. Rusya ile restleşme bunun işaretidir. Kuzey Kore üzerinden yürütülen Pasifik güç savaşı bunun işaretidir.
Atlantik eksenine hapsolma korkusu
3-ABD de Rusya da, Türkiye’nin bundan sonraki tavrını Suriye ile sınırlı görmeyecektir. Bütün coğrafya hatta küresel ölçekte kriz alanlarına yönelik Türkiye’nin genel tavrı esas alınacaktır. Mesele Rakka operasyonu, sadece DEAŞ olmaktan çoktan çıkmıştır. Bundan sonra “sen hangi cephedesin” gibi keskin pozisyonlar tartışılacaktır. Çünkü George Bush sonrası ABD’de yeni müdahaleler dönemi başlamıştır.
4- Bu dönemde Türkiye’nin ağırlığını nerede, nasıl kullanacağı çok daha hassas hale gelmiştir. Türkiye’nin stratejik değeri ucuzlamamış, aslında çok daha güçlenmiştir. Yeni güçler mücadelesinde, küresel ölçekte aranan bir ortak olarak görülecektir. Ama Türkiye, kolaycılığa kaçıp kendini Atlantik eksenine hapsederse, asıl tehdidin Atlantik’ten geldiğini, “Türkiye cephesi”nin bu güçlerce açılmak istendiğini göremeyecektir.
Artık yerel değil, küresel güç oyununa göre oynamak
5-Suriye savaşı dünya savaşına zaten dönmüştür. Cepheler genişlemiş, Ortadoğu dışında Doğu Avrupa ve Pasifik’te …