Graham Fuller’in 5 kehaneti…

Yazarlar
Nedret Ersanel Yenişafak gazetesindeki yazısında Graham Fuller’in “Ortadoğu ve Türkiye” üzerine yaptığı analizi değerlendiriyor.. Fuller bu hafta başında benim de yakından bildiğim ve izlediğim bir ya...
EMOJİLE

Nedret Ersanel Yenişafak gazetesindeki yazısında Graham Fuller’in “Ortadoğu ve Türkiye” üzerine yaptığı analizi değerlendiriyor..

Fuller bu hafta başında benim de yakından bildiğim ve izlediğim bir yabancı kıdemli diplomata e-posta attı ve metin ‘2015 için Beş Ortadoğu Kehaneti’ni, Türkiye’yi de kapsayacak biçimde barındırıyordu. (Bu kehanetler, Fuller’in kendi-adıyla ulaşabileceğiniz-internet sayfasında da detaylı biçimde yer alıyor; ‘Graham Fuller’s Five Middle East Predictions for 2015’, 03/01.)

2015 yılı içinde gerçekleşeceği/gelişeceği düşünülen bu beş öngörünün başlıkları şöyle; 1. IŞİD’in/‘İslam Devleti’nin gücü ve etkisi zayıflayacak, 2. İran’ın bölgesel rolü güçlenecek, 3. Türkiye’nin Recep Erdoğan’ı Midas dokunuşunu kaybedecek, 4. Rusya, Orta Doğu’da büyük bir rol oynayacak; 5.Taliban’ın Kabil’e zafer yürüyüşü ivme kazanacak.

KEHANET ŞEBEKESİ…

Bu tahminleri-belki de bir kısmını temenni saymak da mümkün-madde madde yazıp-okuduğunuzda, birbirlerinden ve bölgedeki paralel gelişmelerden bağımsız olarak ve sanki “ne olursa olsun” gerçekleşecekler algısı büyür. Oysa adı geçsin geçmesin ilgili aktörlerin ilişkileri, aynı kestirmeler üzerinden yaptıkları hamleler, gelişmelerin yönünü bazen bozar bazen teşvik eder ama sıklıkla değiştirir.

Örneğin; son dönemde sık tekrarlanan Rusya-Türkiye ilişkilerinin yeni doğasını, yukarıdaki 3 ve 4’üncü maddeler özelinde ele aldığımızda hem Moskova ve Ankara’nın bu okumaları çoktan yaptığını hem de buna göre vaziyet aldıklarını sezebiliriz. Keza aynı durum, 2 ve 4 için de geçerli; Rusya’nın bölgesel ağırlığının artacağı tezi ile İran’ın Batı ile ilişkilerinin iyileşmesi bir seri soruyu hep aklımızda taşımamızı gerektiriyor; Tahran-Moskova için bu gelişme iyi mi kötü mü? ‘Birliktelik’ anlamına mı geliyor, ‘geçilmemesi gereken sınırları’ Batı/ABD tarafından çizilmiş yeni bir ilişki düzeni mi kuruluyor? Bu soruların yanıtlarını Ortadoğu’daki her ülke özelinde ayrı ayrı vermek gerekiyor.

Bu zaviyeden bakıldığında,                                  

IŞİD/‘İD’nin güç ve etkisinin eriyeceğine ilişkin beklentinin de hayatın akışına uygun olduğu hemen görülebilir. Ve 5’inci maddenin elle tutulur nedenleri zaten haylidir izlenebiliyor.

KARIN AĞRISI: 2015 SEÇİMLERİ!

“Türkiye’nin Recep Erdoğan’ı Midas dokunuşunu kaybedecek.” Midas Dokunuşu bir efsane. Her dokunduğu şeyin altına dönüşmesinin ve dönüşsün arzusunun iyi mi kötü mü olduğu kıssası üzerine düşünmeye sevk eden Fuller, bu efsane üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi gücüne yönelik bir tahmin ama daha çok güçlü bir bedduada bulunuyor gibi…

Fuller’in bu konudaki analizinin başlığı şu; “2015’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nüfuzunun çökmeye başladığını göreceksiniz.”

Peki nasıl?.. Altını-şöyle-dolduruyor; “AKP hükümetinin ilk on yılındaki parlak başbakanlık döneminden sonra, Erdoğan yolsuzluk suçlamalarıyla sarıldı ve paranoid bir şekilde gittikçe artan mantıksız, despot, Don Kişotvari yönetim biçimine yönelik bütün eleştirilere karşı saldırgan bir üslup benimsedi. Erdoğan; kurumların, kendisinin ve partisinin mirasına zarar verme sürecinde. Erdoğan tarafından zayıflatılsa da, Türkiye’nin kurumlarının o halkın güvenini kaybedinceye kadar-ki bu beklenenden çabuk olabilir-ülkeyi temelde demokratik ve şiddete başvurmayan bir kulvarda tutacaklarına inancım devam ediyor.”

Bu iddialı ve şişirilmiş cümlelerin her biri üzerinde tek tek durduğunuzda politik çekimin hipnozuna kapılanlar olabilir. Temenninin olduğunun sağlaması bu analizleri “inancım” diyerek bağlamasıdır. Bugün CHP, merkez ve paralel medyanın hali tam olarak budur. ‘Büyülenmiş’ gibi olmalarının sebebi, bu ve benzer akılların Ankara’ya yönelik saldırılar için şehvetli mühimmatlar üretmesidir.

Oysa kuşbakışı bir didikleme; “bu satırlarda Türkiye’nin iç politik dinamikleri ve birbirleriyle ilintilerini teşhis eden bilimsel veriler söz konusu mu, hayatın akışına uygun mu, yoksa 2015 genel seçimlerine yönelik zihnî bir kundaklama mı var” sorusunu hemen akla getirir…

Örneğin burada zikredilen “kurumlar” hangileridir? Seçilmiş siyasi erk başarılı olsun veya olmasın, demokrasilerde herhangi bir kurum ve/veya kişi, hele hele şöyle bir dayanağı sırt vererek, “ülkeyi demokratik bir kulvarda tutmak” niyetiyle-ki bu türden nedenlerin gerçekliği zaten bulunmuyor-hükümeti tutamaz!

Yazının devamını okumak için..