Eleştirenler Neler Söylüyor?

Yazarlar
Prof Dr.Burhanettin Can’ın Milli gazetedeki yazısında;Bazı akademisyenlerin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e karşı giriştikleri linç girişimini konu alıyor… DİYANET İŞLERİ BAŞK...
EMOJİLE

Prof Dr.Burhanettin Can’ın Milli gazetedeki yazısında;Bazı akademisyenlerin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e karşı giriştikleri linç girişimini konu alıyor…

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI GÖRMEZ’İ LİNÇ ETME GİRİŞİMİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ-2:

Giriş

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, ABD Başkanı Barack Obama’nın Özel Temsilcisi Şerik Zafer ve beraberindeki heyeti kabul ettiğinde yaptığı konuşma (1), bazı akademisyenler tarafından şiddetle eleştirilmiş ve sosyal medyada Diyanet İşleri Başkanı Görmez, hakaret uğrayıp linç edilmek istenmiştir.

Geçen yazıda Görmez’in yaptığı konuşma muhteva itibarıyla değerlendirilmiştir. Burada, bazı akademisyenlerin verdiği cevaplar (sosyal medyadaki tartışmalar değil) ele alınıp değerlendirilecektir.

Görmez’in Konuşmasına Şiddetle Karşı Çıkanlar: İlber Ortaylı

Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in ABD Başkanı Barack Obama’nın Özel Temsilcisi Şerik Zafer ve beraberindeki heyete yaptığı konuşmaya ilk ve sert tepki veren isim tarihçi İlber Ortaylı olmuştur. Ortaylı’nın bu yorumlamasını değerlendirmeden önce Görmez’in yaptığı konuşmanın bir özetini vermekte fayda vardır (2):

* “İnsanların hırs ve öfkelerinin kontrolsüzlüğü ve sınır tanımazlığı ana sorundur.”

* “İnsanlığa adalet, merhamet ve rahmet amacıyla gönderilmiş olan dinler, insanlar tarafından istismar edilerek şiddet ve vahşet aracı olarak kullanılmışlardır”

* Üç dinin bazı mensupları, dinlerini ideoloji haline getirip saptırmaya çalışması ile insanlığı savaş ortamına sürüklemişlerdir.

* Sekülerlik, dinlere tepki olarak doğmuş olmasına rağmen çok daha büyük kargaşaya ve çok kanlı savaşlara neden olmuştur.

* İslam coğrafyasında ortaya çıkan “terör örgütleri”(!), sebep değil sonuç olup varlıklarının ana nedeni, “Küresel Güçlerin”  İslam coğrafyasında çatışmaları başlatmaları ve İslam coğrafyasını bir kaosa sürüklemiş olmalarıdır.

* İslam coğrafyasından Batıya göç eden Müslümanlar, kötü muamele ile karşı karşıya kalarak “ ötekileştirilmişlerdir”.

* Batıya göç eden “ötekileştirilmiş” nesillerin çocukları ile İslam coğrafyasında baskı, şiddet, zulüm ve sömürü altında yaşayan gençler arasında özel bir bağ, dayanışma meydana gelmiş ve bu, her iki kesimde dışarıya şiddet olarak yansımıştır.

* Bu iki genç neslin içinde yaşadıkları şartlardan dolayı sahip oldukları psikoloji ve bunun neden olduğu bunalımla “dini kurumlar ve bilim müesseseleri” ilgilenmemiş olması yanlış olmuştur.

* “Papanın üçüncü dünya savaşından bahsetmiş olması sakıncalıdır”.

 Ortaylı’nın en ciddi itirazı, Görmez’in sahip olduğu “statüden dolayı”, “seküler düşünceyi”  eleştirme hakkına sahip olmadığıdır(3-5):

“Bu gibi konular ile ilgili bu statüde birinin açıklama yapması çok yanlış. Diyanet İşleri Başkanı’nın görevi değil bu! Doğrudan doğruya bir din işleri veren bir kurumun başında bir devlet memuru kendisi. O yüzden Diyanet İşleri Başkanı’nın bu şekilde demeçler vermesini fevkalade mahzurlu buluyorum. Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı bir ruhani makamın, bir dini cemaatin fonksiyonunu ve görevini üstlenemez. Yani bu gibi konularda bu statüde açıklama yapması çok yanlış. Diyanet İşleri Başkanı’nın görevi değil bu! Doğrudan doğruya bir din işleri veren bir kurumun başında bir devlet memuru kendisi. Daha evvel üniversitede iken kendisinin hiç böyle bir yazısını da okumadım. Biraz sabrederse daha sonra yazabilir. Tartışılabilecek bir konu ama Diyanet Başkanı olarak değil! Şu an bir memur çünkü… Onun statüsünü aşan bir konu… Bunları konuşması çok yanlış…”

İlber Ortaylı, Görmez’i bulunduğu makamdan dolayı eleştirirken Görmez’in dile getirdiği 9 konudan hangilerini esas alarak eleştirdiği açık değildir. Muhtemelen kendisi Görmez’in yaptığı konuşmayı tamamı ile okumamış ya da gazetecilerin yorumlayarak yaptıkları aktarımları referans alarak bir değerlendirme yapmıştır. Görmez’in yaptığı konuşmanın tamamı, bulunduğu makamın kapsam alanı içerisine girmektedir. Muhtemelen, Görmez’in sekülerlik ile ilgili yaptığı değerlendirme, kendisine bağlamından koparılarak ve çarpıtılarak aktarılmış, o da, böyle bir değerlendirme yapmıştır. Eğer durum böyleyse bir ilim insanı olarak yaptığı hata daha büyüktür. Ortaylı’nın sekülerliğin diyanet işleri başkanının ilgisi alanına girmediğini söylemek, çok yanlış bir yaklaşımdır. Üstelik Görmez, sekülerliğin felsefi boyutuna girmemiş; sadece “dinlere tepki olarak doğan bir hareketin insanlığı çok daha vahşi ve tehlikeli savaşların içerisine” soktuğunu ifade etmiştir. Bu bir tespittir; muhteva tartışması değildir.

Ortaylı, meseleyi bir makam ve mevki meselesi olarak ele almayıp meselenin hikmet ve felsefi boyutunu tartışmaya açmış olsaydı, çok daha yararlı olacaktı.

Görmez’in Konuşmasına Şiddetle Karşı Çıkanlar: Emre Kongar; Yekta Güngör Özden, Hüsnü Erkan

Emre Kongar, “Tarihe Görmez Bakışı” adı ile yazdığı yazıda, “en tehlikeli yanlışlar, doğrularla harmanlanmış yanlışlardır! Çünkü geniş kitleler, doğrulara bakarak onların içine yerleştirilmiş bulunan yanlışları da doğru sanırlar!” diyerek Görmez’in, “doğrularla yanlışları birbirine karıştırdığını” ifade ederek bir eleştiri geliştirmiştir (6). Görmez’in konuşmasını kendisine göre “doğru-yanlış” düzleminde tasnif etmiştir. “Şimdi de yanlış bölümünü görelim” dedikten sonra Görmez’in “Fransız ihtilali” ile ilgili yaptığı konuşma paragrafını” aşağıdaki gibi yorumlamıştır (6):

“Yanlış çünkü savaşların nedeni sekülerizm değil! Evet, seküler dediği bilim atomu parçaladı ama ondan bomba yapan dinleri de şiddet gerekçesi olarak kullanan, kendisinin de dini saptırmakla suçladığı, o insanoğlu.

İnsanlık din egemenliğinde kalsaydı, atom parçalanmaz, bomba da yapılmazdı, ama Ortaçağ devam eder ve kelleler sadece kılıçla doğranırdı.

Ayrıca, unutmayalım, savaşlar seküler ideoloji şemsiyesi altında değil, sömürgeler için, dine de dayalı olan faşizmin ideolojik şemsiyesi altında çıkarıldı.”

Kongar’ın düştüğü hatalardan biri, dini, geri kalmışlığın sebebi ve bilimsel araştırmaların düşmanı olarak göstermiş olmasıdır. Görmez’in üzerinde durduğu nokta, dini istismar eden insan unsuru olduğu gibi bilimi de istismar eden insan unsurunun var oluşudur. Görmeze göre asıl sorun, “insanların hırs ve öfkelerinin kontrolsüzlüğü ve sınır tanımazlığı”dir. Bunu, hem dinlerin hem de seküler düşüncenin bazı mensupları ve hem de bilim dünyasındaki bazı insanlar için kullanmaktadır. Kongar, nedense Görmez’in istismarcı grubu bir bütün olarak ele almasını, görmek istememiştir.

Kongar, “Ayrıca, unutmayalım, savaşlar seküler ideoloji şemsiyesi altında değil, sömürgeler için, dine de dayalı olan faşizmin ideolojik şemsiyesi altında çıkarıldı.” Derken; İkinci cihan savaşının kimin savaşı olduğunu açıklaması gerekmez miydi? Bu, Laik ve seküler dünyanın savaşıdır. İkinci cihan savaşından önce Nazilerle, Komünistler birlikte Polonya’yı işgal edip paylaşmışlardır. Komünist Sovyetler Birliğinde ve Çin’de milyonlarca insanı öldürenler, seküler olan komünistlerdir.

Kongar’ın bunları bilmemesi mümkün olmadığına göre gerçekleri gizlemesinin anlamı nedir?

  Kongar, “yanlış başlayıp doğru biten sonuç paragrafı!” dediği kısımla ilgili, yaptığı değerlendirme, görmezin söylemediğini söyletmek şeklinde tezahür etmektedir(6):

“Göçmenlerin çocukları dini yanlış öğrenmiyor. Dinin doğru öğretildiği dönemlerdeki vahşeti yukarıda zaten kendisi de vurgulamıştı.

Ama yoksul ve göçmenlerin dine sarıldığı doğru.”

Görmez, dinin doğru öğretildiği dönemlerde dindarların vahşet icra ettiklerini söylememekte; tam tersine dinin istismar edilmesine ve istismar edenlere karşı çıkmakta ve asıl sorun olarak bunu görmektedir. Kongar, dinin mahiyeti itibarıyla vahşetin kaynağı olduğunu, dolaylı olarak söylemektedir. Bu, iddiasını ispatlamalıdır.

Kongar’ın yaptığı asıl hata, tarihi, diyalektlik tarihi materyalizmin tezlerine, varsayımlarına uygun bir şekilde açıklayarak; Görmez’i bilgisizlikle suçlamıştır (6):

“İnsanlık tarihinin, ideolojileri de belirleyen üretim dönemlerinden oluştuğunu bilmiyor… Bu ideolojilerin toplayıcılık-avcılıkta totemizm, tarımda tek tanrılı dinler, endüstride milliyetçilik, bilişimde demokrasi ve insan hakları olduğunun farkında değil.

Tarihi sadece din üzerinden açıklamaya çalışıyor…”

Yukarıdaki ifadeler, diyalektlik tarihi materyalizmin tezi olup, komünizmin dayandığı zemindir. Gerekse Sovyetler Birliği’nde gerekse Çin’de, Komünizmin “tarihi bir yanılgı” olduğu ifade edilerek uygulamadan, bizzat mensupları tarafından kaldırılmıştır. Diyalektlik tarihi materyalizmin toplumsal değişimle ilgili birçok iddiası, tarihte doğrulanmamış varsayımlardan öteye geçmemiştir. Dolayısıyla Kongar, Görmez’i, tarihi diyalektlik tarihi materyalizm tezleri ile açıklamamış olmasını ve dini referans almış olmasını eleştirmeye ve bu noktadan hareketle Görmez’i bilgisizlikle suçlamaya hakkı yoktur.

Görmez, “Dinlerin dışında daha seküler bir dünya kurmayı tasarladı” cümlesinin haricinde din ve sekülerlik, din ve laiklikle ilgili hiçbir şey söylememiştir. Laiklikten ise hiç bahsetmemiştir. Bununla beraber Kongar’ın “Laiklik karşıtı görünmemek için sekülerizm terimini kullanıyor ama onu da (dini siyasette kullanmak isteyenlerin genellikle yaptığı gibi) din karşıtlığı olarak ele aldığı için bol bol yanlışa düşüyor.” Şeklinde bir yorumlama yapmış olması, yanlış olmuştur. Asıl üzücü olan, Görmez’in hiç girmediği bir konuyu, girilmiş gibi yapılarak yorumlama yapılması, kamuoyunun yanıltılmış olmasıdır. Aynı hataya Yekta Güngör Özden (Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı) ile Hüsnü Erkan’da düşmüşlerdir (7).

Sonuç: Din, Sekülerlik Ve Laiklik Kavramlarını Tartışmak Gerekir.

Diyanet işleri Başkanı Görmez’in hikmet ve felsefi derinlikli yaptığı genel bir değerlendirmeden, bazı çevrelerin bu kadar rahatsızlık duyması, bir şuur altının dışa vurması olayıdır. Laiklik ve sekülerlik üzerinden yürütülen psikolojik saldırı ile yol boyu, Müslüman camia tehdit edilmiş ve hakarete uğramıştır. Yürütülen Psikolojik harekâtın sonucunda, Müslüman camia içerisinde bu kavramları, özellikle laikliği benimseyen bir insan unsuru ortaya çıkmıştır. Görmez’e bu denli şiddetli bir saldırının yapılması, Müslüman camianın bir kesimi üzerinde var olan bu duygunun daha da pekişmesini sağlamak için olabilir.

Din ve Laiklik kavramlarının anlam alanlarının çarpıtılarak kullanılması, sosyal bir şizofreniye sebebiyet vermiştir. Bu nedenle Din, sekülerlik ve laiklik kavramlarının tartışılmasında fayda vardır.

Kaynaklar

1-http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/diyanet-isleri-baskani-gormez-obama%E2%80 %99nin-ozel-temsilcisi-zafer%E2%80%99i-kabul-tti%E2%80%A6/29361?getEnglish=

2- Can, B., Diyanet İşleri Başkanı Görmez’i Linç Etme Girişiminin Düşündürdükleri-1: Diyanet İşleri Başkanı Ne Dedi?; Milli Gazete, 01.01.2016

3- www.sozcu.com.tr/…/diyanet-isleri-baskani-mehmet-gormezin-sozlerine-…İlber Ortaylı’dan tepki geldi.

4-abcgazetesi.com/kafa-kesenler-laik-mi-dunyayi-savasa-sekulerizm-sokm…

5- www.timeturk.com/ortayli-dan-gormez-e-sekulerizm…/haber-107275

6- Kongar, E., “Tarihe Görmez Bakışı”, ekongar@cumhuriyet.com.tr 

7- Gözlem / Gülçin Karaegemen, www.gozlemgazetesi.com/…/laik-bir-ulkede-bu-yorum-olur-mu.html;