Bu nasıl bir ittifak. NATO ittifakı hâlâ varlığını sürdürüyor mu gerçekten. Buyurun, son bir haber: Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı kurulan Yunanistan-İsrail ittifakına Birleşik Arap Emirlikleri de katıldı. BAE, Yunanistan’ın Mora yarımadasındaki Iniohos 2019 askeri tatbikatında İsrail ile birlikte yer aldı. BAE’yi ittifaka ABD’nin dahil ettiği belirtiliyor. Tatbikatta dikkat çeken diğer husus İsrail ve İtalyan F-35’lerinin uçması oldu.
Yani, NATO İttifakı içindeki ABD, İtalya ve Yunanistan Türkiye’ye karşı başka ülkelerle birlikte ortak cephe oluşturuyorlar.
Ha! Türkiye de Rusya ile birlikte hareket etmiyor mu? ABD ve AB ülkeleri ile ilişkilerde Türkiye zaman zaman Rusya’yı bu ittifak ülkelerine tercih ediyor. Bunun en çarpıcı ve güvenlik açısından en tartışmalı konu başlığı S-400’lerle ilgili.
Bakın, ABD bizim müttefikimiz, ama Patriot ve F-35’le ilgili yaşanan krizi biliyorsunuz. ABD birçok askeri alım konusunda bizi İsrail’in kucağına iteliyor. Fiyatları artırıyor, satışı kongre şartına bağlıyor, bu engeli aşmak için bize adres olarak İsrail’i gösteriyor ve bu silahların şifrelerini bize vermeye yanaşmıyor. Yani batı ya da İsrail’den bize bir tehdit söz konusu olduğunda bizim bu silahlarımız çalışmayacak ve biz onlara cevap vermek istersek bu silahlar olduğu yerde kalacak.
Peki, biz bu silahı kime karşı kullanabiliriz? İsrail’den, Yunanistan’dan bir tehdit gelirse kullanamazsınız. Ancak Rusya, İran ve İslam ülkelerinden bir tehdit gelirse onlara karşı kullanabilirsiniz. Hatta Mısır’dan ya da Suudi Arabistan’dan bir tehdit gelirse yine kullanamazsınız, çünkü onlar ABD’nin himayesinde. O zaman biz bu silahları resmigeçitlerde aksesuar olarak ya da darbe girişimlerinde kendi halkımıza karşı kullanmak için mi alıyoruz.
O zaman biz kendimiz yapalım diyoruz, mesela ihtiyaç duyduğumuz komponentleri, teknolojileri, bilgileri vermiyorlar.
Böyle bir ittifak ne anlama geliyor.
Bakın NATO, birçok NATO üyesi ülke 15 Temmuz’da ve sonrasında hep darbecilerin yanındaydılar ve hâlâ da öyle. FETÖ’cülere ve PYD’ye yardım ve yataklık ediyorlar. Yani bize karşı yürütülen örtülü savaşın arkasında müttefiklerimiz(!?) var.
Bu arada her iki taraf da birbirinin yüzüne gülüyor. Trump’ın damadı Erdoğan’la, Erdoğan’ın damadı Trump ile konuşuyor. ABD derin devletinin mutemet adamları ve kuruluşları aramızda dolaşıyor. Tek sorun McKinsey değil. Günümüzde siyaset böyle yapılıyor. ABD dün bizimle Suudilerin üzerine çökmek istiyordu, şimdi Suudilerle birlik oldular, Türkiye’yi Suriye’den çıkarmak ve Türkiye’ye karşı on yıllardır terör estiren PKK ve bugün Suriye’de Türkiye için tehdit oluşturan PYD’ye arka çıkıyorlar.
Bunlar artık bir sır, ya da komplo teorisi değil. Herkesin bildiği kaba gerçekler.
Aslıda NATO’nun tek sorunlu üyesi Türkiye değil. Evet, AB’de ve NATO’da, Turhan’ın bir karikatüründe çizdiği gibi domuz sürüsündeki koyun gibiyiz de, diğer NATO ülkeleri de kendi içlerinde uyumlu değil.
ABD bölgede bir “Arap NATO’su” oluşturma çabasında, AB ülkeleri kendi içinde yeni bir savunma gücü, “Avrupa NATO’su” oluşturma çabasında. Biz başarabilsek biz de “İslam Barış Gücü” ve “İslam ülkeleri Ortak Savunma Paktı” kurmak isteriz. Afrika ülkeleri de, Asya ülkeleri de kendi savunma paktını kurmak ister.
Dünya hızla yeni bir dünya savaşına doğru sürüklenirken, durum bu! NATO’nun bugünkü hali, çizgi film kahramanı Ayı Yogi’ye benziyor. Ayı Yogi burnu havada uçurumdan yürümeye devam eder. Bir süre boşlukta yürür. Ta ki, ne zaman aşağı bakarsa o zaman düşer. NATO, Ayı Yogi gibi bugün boşlukta yürüyor.
Aslında 19. yy sonunda, 20. yy başlarında oluşan kavram ve kurumlarla 21. yy’ı açıklamak, anlamak mümkün değil. BM de, BM Güvenlik Konseyi de, UCM / Lahey Adalet Divanı da, IMF de, LIBOR da, FED de anlamını ve işlevini bitirdi. “Dünya 5’ten büyüktür” sözü boşuna değil. Ve bu açık, reformist bir anlayışla kapatılamaz aslında. Eğer yeni bir dünya düzeninden söz ediyorsak, kavram ve kurumları ile yeni bir medeniyetin inşası için herkesin elini taşın altına koyması gerek, ama sanırım, böyle giderse, büyük bir savaş, yıkım, mecburiyet olmadan bu olmayacak. Birileri mecbur olacak ki, bu mümkün olsun. AB ve ABD’nin inadı. İngiltere, Rusya, Çin ve Hindistan’ın yeniden yapılanma konusunda engel olmamaları için çözüme mecbur olmaları gerek.
Asıl gerçek şu: Bırakın uluslararası düzeni, uluslararası düzenin üzerine oturduğu asıl zemin olan “Ulus devlet” çöktü. Erdoğan “Tek devlet” diye başladığı ve esasen devlet mefhumunun içinde mündemiç, tahtında müstetir, onun olmazsa olmazları olan, o Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” kitabında kullandığı ve o yüzden mahkûm edildiği “Ulusun toprağı” anlamına da gelen “Vatan”, “Ulus” anlamında “Tek Millet” şeklinde kullanılan, “Tek Bayrak” şeklinde sürdürdüğü siyasi terkipteki kavramların yeniden tanımlanması gerekiyor. “Devlet” yeniden tanımlanacak. 1648 Vestfelya süreci bitti. Bundan sonraki süreç Vestfelya sürecinden daha radikal bir süreç olacak. Devlet, vatan, millet, üretim-tüketim ilişkileri, güvenlik politikaları, bilim, sanat, teknoloji, hatta din algısı, her şey ama her şey yeniden düzenlenecek.
Böyle bir dünyaya hazır mısınız? İnşallah şu seçim tartışmaları bir an önce tamamlanır da, bu konular üzerinde düşünmeye başlarız. Selam ve dua ile..