Akif Emre Yenişafak gazetesindeki yazısında CIA’nın işkence raporlarını konu alıyor.
CIA’nin işkence raporunun açıklanması bir insanlık suçuyla beraber çok katmanlı, çok standartlı dünya düzenine dair gerçekleri yeniden gözler önüne serdi.
Büyük devletlere yakın olmak, ittifak kurmak, askeri alanda işbirliği gücü sınırlı olan ülkeler için ilk bakışta bir “koruma kalkanı”na sahip olmak anlamına gelebilir. Hele bu birliktelik askeri alanda ileri düzeyde ise bölgesel rakiplerinize karşı size güvence sağlar.
Amerika gibi bir ülkeyle küçük ve orta ölçekte bir ülkenin kuracağı yakınlaşma her ne kadar diplomatik teamüller gereği mütekabiliyet esasına göre denklik ifade etse de, liderlerin yanyana fotoğraf kareleri kimseyi aldatmamalı.
ABD’nin orta ölçekte, bölgesel güç olma yolundaki ülkelerle bile yakın ilişkileri hiçde zannedildiği gibi “hayırlı” bir ilişki anlamına gelmez. Özellikle askeri ilişkiler tam bağımlılık ilişkisidir. ABD’ye vereceğiniz üsler, ayrıcalıklar karşılığı güvencenin bedeli hiç de ahlaki olmayabilir. Ama bir süper gücün gölgesi altında yönetici elit iktidarını sürdürür, ülkeniz de güvenlikli sularda, bir uydu olarak her türlü operasyona açık olarak kullanıma hazır hale getirilir.
Güvenlik ve bağımlılık ilişkisine dair özellikle Amerika gibi bir güçle kurulan ilişkinin ne anlama geldiğine dair bol miktarda belge, literatür ve retorik mevcut. Özellikle Soğuk Savaş yıllarında muhalif batılı kaynaklar ve Sovyet propaganda faaliyetleri tarafından ustalıkla ama hiç de hayati olmayan konulardaki zaafları, çelişkileri içeren neşriyat yapıldı.
Ancak bu yakınlaşmanın daha doğrusu asimetrik ittifakların ahlaki boyutuna dair çok az şey söylendi. Amerikan politikalarının ulusal çıkarla örtbas edilen ahlak sorunu, belgelenen CIA işkencelerinin Senatoda Raporuna geçmesiyle resmi belge niteliği kazandı. Daha önce Snowden’in ifşa ettiği gerçeklerin en azından bir kısmı derli toplu olarak resmi belge haline geldi.
CIA’in insanlık dışı uygulamalarının ayrıntıları dehşete düşürse de az çok tahmin edilebilen türden. İşkence teknikleri konusunda dünyadaki güdümlü istihbarat servislerine ders veren bir örgütün maharetleri daha somut olarak karşımızda. Bilim adamı kılıklı psikologların, sosyal bilimcilerin, insan bedeninin sinir uçlarında dolaşan uzmanların akıl almaz teknikleri resmi belgeye dönüştü.
CIA raporlarının açıklanacağı gün bir algı operasyonu olarak medyaya sızdırılan/yönlendirilen bir haberde, işkence raporunda isimlerinin nasıl geçeceğinden tedirgin olan ülkeler listesi yayınlandı. CIA uygulamalarını dengeleyici şekilde verilmiş işkenceden sabıkalı ülkeler listesi… Çoğu Ortadoğu ve Latin Amerikalı ülkelerin sanki CIA gibi insan kaçırıp yabancı ülkelerdeki gizli merkezlerde işkence yapma yetenekleri varmış gibi dengeleyici bir harita. Medya operasyonuyla hem ABD kirli dosyaları ile yüzleştiği algısı oluşturulurken işkencede algı dengesi zulmün küçümsenmesine sebep oluyor. Ne de olsa Amerikan toplumu itirafçı bir toplum!
İşkencenin ahlaki ve vicdani boyutu tartışılmaz.
Ancak son CIA raporunda ortaya çıka ahlaki boyut, ülkelerin de rüşvetle ahlaksızlığa, insanlık suçuna ortak edilişini gözler önüne serdi. Üstelik bu ahlaksız rüşvet ilişkisi güdümlü üçüncü dünya ülkelerinde yahut sömürge ülkesinde ortaya çıkmıyor. Polonnya gibi “birinci sınıf ittifak”a NATO ya üye, Avrupa Birliği gibi “evrensel ilkeler” va’az eden bir yapı içindeki ülkeyle ahlaksız işbirliği yapılıyor.
2000’li yıllarda farklı NATO ülkelerinde gizli işkence merkezlerinin olduğu, askeri üslerden esir transferi yapılarak havada işlenceli sorgulamaların yapıldığına dair çokca haber yansımış olsa da bu ülkelerdeki uygulamaların hesabını soran olmadı.
Ancak Polonya örneği; NATO gibi bir ittifak çatısı altında, AB gibi “standardı yüksek değerleri savunan” birlik içinde olsanız dahi bu tür güçlerle özel yakınlaşmanın ahlaki faturası olduğunu teyit etti. Raporlardan anlaşıldığı üzere resmen CIA ye verilen gizli işkence merkezi karşılığında ekonomik rüşvet verilmiş.. Yani bir devlete işkence karşılığı ulusal rüşvet ödenmiş.
“Siyaseten doğru ama ahlaken yanlış” ilkesinin geçerli olduğu uluslararası sistem sorgulanmadığı sürece evrensel ilkeler adına ikiyüzlü politikalar devam edecek demektir. Avrupa Birliği, Amerikan Kongresi, uluslararası kuruluşlar dünyadaki insan hakları ihlalleri raporu yayınlamaya devam edecekler. Daha küçük otoriter yapılar zaman zaman baskı görse de uygulamalar devam edecek demektir.