Haşmet Babaoğlu Sabah gazetesinde CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt’un konuşmasını değerlendirdiği yazısında: “Mesele halkçı olduğunu söyleyenlerin halk karşısındaki yenilgilerini bir türlü kavrayıp sindiremeyişleri.”diyor. İşte o yazı…
Kıyılara sıkıştılar.
Kapısından seyyar satıcıların bile girmesine izin vermedikleri yazlık sitelerine…
Sosyal medyada “memleket çok kötü” yaygarası yapıp sonra hiç utanmadan vur patlasın çal oynasın eğlendikleri semtlere…
İlkokul ezberlerine,bitmek tükenmek bilmeyen endişelerine,eğitimli cehaletlerine saplanıp kaldılar.
Ama bir türlü hallerine uyanamıyor, toparlanamıyor, yenilenemiyorlar!
Hınç ve haset yiyip bitiriyor içlerini.
Sonra da karşılarında bir grup alkışçı görünce kendilerinden geçiyorlar.
Neymiş?
“Evet oyu verenlerin yedi göbekten sülalelerini denize dökecekler“miş…
Tankları görünce süt dökmüş kedi gibi olanları, 15 Temmuz gecesi ATM önlerinde kuyruk yapanları mecliste temsil etme görevi almış birinin kişisel kompleksi deyip geçmek gerek, belki de…
Fakat bıktık be kardeşim!
Bu kibir sarhoşu kafanızdan,cep Hitlerliğinizden, taşlaşmış kalbinizden bıktık!
***
Şimdi burada…
CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt‘un malum konuşmasının başka bir yerine; bütün o “denize dökme” hırsının inşa edildiği noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Çünkü ciltler dolusu yakın tarih, sosyoloji, siyaset bilimi kitabının anlatmaya çalışacağı şeyi bir çırpıda söze, jestlere, mimiklere döken yer orası..
İnternet ortamında bulup konuşmayı izlerken orada durun, tekrar tekrar bakın…
Çene kasları gerilmiş…
Sağ el ve baş parmak havada…
Bağırıyor…
“Siz asla bu ülkeye yönetmeye layık değilsiniz.”
Mesele bu işte!
Mesele halkçı olduğunu söyleyenlerin halk karşısındaki yenilgilerini bir türlü kavrayıp sindiremeyişleri.
***
O kadarla da kalmıyor vekil efendi.
Birden köpürüp haykırıyor.
“Siz kimsiniz be!“
Bu soru, bu öfke patlaması, bu aşağılama Anadolu insanı için çok tanıdıktır.
Eski devletin bürokrasisi onlarca yıl halka böyle baktı.
2002’de yaşadıkları şoku o günden bugüne bir türlü atlatamamış olmaları da bu yüzden.
Bir türlü …