Batı kendini eleştirebilir mi?

Yazarlar
Rasim Özdenören Yenişafak gazetesindeki yazısında, Batının eleştiri kriterlerini kendisi koyduğundan dolayı kendisini eleştiremeyeceğini, eleştirinin nesnel ölçütlere sahip olmakla gerçekleşebileceğin...
EMOJİLE

Rasim Özdenören Yenişafak gazetesindeki yazısında, Batının eleştiri kriterlerini kendisi koyduğundan dolayı kendisini eleştiremeyeceğini, eleştirinin nesnel ölçütlere sahip olmakla gerçekleşebileceğini belirtiyor. Özdenören, Batının sağlıklı bir eleştirisinin “İsalmi ölçütlerle” gerçekleştirilebileceğini savunuyor. İşte o yazı….

Seyyid Hüseyin Nasr‘ın şöyle bir tespiti var, benim de katıldığım, diyor ki: “Modern uygarlık eleştirici bir zihin ve nesnel bir eleştiri gücü geliştirmiş olmaktan gurur duyuyor, oysa gerçekte aslî anlamıyla bilinen uygarlıklar arasında Batı uygarlığı eleştiri gücü en az olanıdır; çünkü kendi yapıp etmelerini eleştirecek ve yargılayacak nesnel ölçütlere sahip değildir. Bu uygarlık, kendini yeniden oluşturmaya başlayamayacağından her türden reformu gerçekleştirmekte başarısızdır. Aslında modern dünyanın karakteristiklerinden biri, doğru anlamıyla zihinsel muhakeme gücünden ve eleştirinin keskin ucundan yoksun olmasıdır.” (Bu metnin değişik bir versiyonu için, bkz. İslâm ve Modern İnsanın Çıkmazı, İnsan Y. İst. 1984, s. 219).

Bu satırlardan, eleştirel bir zihne ve eleştiri gücüne sahip olabilmenin, yargılamamızı sağlayacak nesnel ölçütlere sahip olmamızla mümkün olabileceğini öğrenmiş oluyoruz.
Demek ki sağlıklı bir eleştiriye başlayabilmemiz için, üzerine ayağımızı bastığımız “eleştiri zemini”ni tanımlamamız gerekiyor.

Eğer modern uygarlık (Batı uygarlığı) gerçek anlamıyla kendini eleştirebilme yeteneğinden yoksun bulunuyorsa, bunu eleştirinin gerçekleştirilebileceği nesnel ölçütlerden yoksun bulunmasıyla açıklayabiliyoruz. Bu ifadeden ben, Batı uygarlığının eleştiri zımnında geliştirdiği ölçütlerin gene kendisi tarafından vaz’ edilmiş olduğu manasını çıkarıyorum. Böylece burada nesnel bir eleştirinin mümkün olmadığını (olmayacağını, olamayacağını) kabul etmiş oluyoruz.

Bu anlayışı elbette salt tekil olaylarla kaim görmemek gerekiyor. Yani meselâ bir Batı felsefesi tarihi kendi içinde zincirleme bir eleştiri tarihiyle eş anlamlı sayılabilir. Fakat aynı uygarlığa makro düzeyde bakıldığında, bu uygarlığın kendini eleştirebilecek nesnel ölçütlerden yoksun bulunduğu hususundaki görüş de doğru bir kabulden yola çıkmaktadır diyebiliyoruz.

Batı uygarlığının sağlıklı eleştirisi ancak onun dışında geliştirilmiş olan ve meselâ İslâm’ın öngördüğü ölçütlere göre gerçekleştirilebilir. Her alanda kurulacak eleştiri zemini için aynı biçimde “nesnel ölçütler”in belirlenmesi gerekiyor.

Batı dünyasının, halen içine girmiş olduğu ırkçı ve ayrımcı burgacın farkında olmadığı çok belli. O, Yahudilere karşı yüzyıllardan beri uyguladığı ayrımcı ve ayrılıkçı, dışlayıcı tutumunu ancak Yahudiler onun yüzüne vurduğu zaman fark edebildi. Ve bu ayrımcılığın da yalnızca onlara karşı işlendiğini düşündü. Kara Afrika’ya karşı işlediği zulmün hâlâ farkında olduğu söylenemez. Çünkü bu ayıbı onun yüzüne çarpan olmadı henüz. Yüzüne vurulmadığı için de…

yazının devamını oku ak için…