Abdülkadir Selvi’nin Yenişafak gazetesindeki yazısı….
Meclis Başkanlığı seçiminin birinci günü ile ikinci günü arasındaki geceye bakacak olsak bugünkü gazeteler,“MHP-HDP İşbirliği yaptı” manşetiyle çıkardı.
Seçime 4 saat kala Bahçeli bir hamle yaptı. Muhalefetin oyun planı bozuldu ve bugün başlıklar, “MHP-AK Parti işbirliği” olarak çıktı.
Oysa HDP 1 gün önce kapalı grup toplantısı yapmış, Baykal’ı destekleme kararı almıştı. Ancak, MHP’yi ürkütmemek için kararlarını açıklamamışlardı.
Akşam 19.30 civarında Baykal’ın kurmaylarına ulaşan bir mesajda ise MHP’nin grubunu serbest bırakacağı söyleniyor, “ Baykal’a oy vereceğiz. Şimdiden hayırlı olsun” deniliyordu.
Bahçeli başından beri kurulan oyunun farkındaydı. Dolaylı ya da dolaysız bir şekilde HDP ile isimlerinin bir arada anılmasına izin vermedi.
Bir hamle ile oyunu bozdu ve son sözü söyleyen lider oldu.
Meclis Başkanlığı seçimi sırasında iktidar ve muhalefet kulisleri arasında mekik dokuduk.
Bahçeli’nin açıklaması ile tam bir “şok” yaşayan muhalefet liderleri birbiri ardına açıklama yapmaya başladılar. Ankara Temsilcileri olarak bir ayağımız kulislerde, diğer ayağımız liderlerin odasındaydı. Önce Selahattin Demirtaş konuştu. MHP’nin, Meclis Başkanlığı seçimindeki tavrını, muhtemel koalisyon ortaklığı olarak değerlendirdi. “Savaş hükümeti kuruldu” dedi. Henüz son tur oylamaya geçilmemişti. Çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu üzerinde uzlaşma arandığı anlardı. Kemal Kılıçdaroğlu tam o aşamada konuştu. Çatı adayı ihtimali sorulunca çok dürüst bir şekilde, ”çatısı mı kaldı” dedi.
Bu cümle muhalefetin içinde bulunduğu ruh halini anlatmaya yetiyordu.
Muhalefetin çatısı çöktü…
Muhalefet sadece Meclis Başkanlığı seçimini kaybetmenin hüznünü yaşamadı. Muhalefet Koalisyon arayışları ve Meclis’te sergilenecek işbirliği nedeniyle moral bozukluğu yaşadı.
Ne zaman ki seçimler sonuçlandı. İsmet Yılmaz, Meclis Başkanı seçildi. İktidar kulisinde bayram havası yaşanıyordu. 7 Haziran seçimlerinin buruk havasında AK Parti’nin böyle bir başarıya ihtiyacı vardı. İlk raundu AK Parti kazandı. AK Partisiz Meclis Başkanı seçilemeyeceği ve AK Parti olmadan hükümet kurulamayacağı ortaya çıktı. Zaten siyasetin doğal akışına uygun olanı da seçimlerden birinci olarak çıkan partiden meclis başkanı seçilmesiydi. 28 Şubat’a sürüklendiğimiz günlerde Refah Partisi’nin adayı Aydın Menderes seçilmesin diye ANAP’ın adayı Mustafa Kalemli’yi seçtirmek suretiyle siyasetin centilmenlik kuralı bozulmuştu. AK Parti adayı İsmet Yılmaz’ın Meclis Başkanı seçilmesi, sürpriz değil, siyasi teamüllerin bir gereğiydi.
Yüzde 60 bloku ile hükümet kurup, Meclis Başkanı seçmeye hazırlanan muhalefet ise daha ilk seçimde hüsrana uğradı. Seçim sonuçları açıklandığında Muhalefet kulisinde ise bozgun havası yaşanıyordu.
Özellikle de CHP’lilerde.
Bahçeli’yi ellerine geçirseler bir kaşık suda boğacaklardı.
Sanki altın tepsi içinde Başbakanlık teklif ettikleri kişi Devlet Bahçeli değildi.
Sanki Cumhurbaşkanlığı seçiminde çatı aday çıkardıkları lider devlet Bahçeli değildi?
Bahçeli ne yaptı?
AK Parti’nin adayını mı destekledi? Yok.
Bahçeli, HDP’nin ister içinde, ister dışında olsun hiçbir formülde yer almayacağını açıklamıştı. Sözünün gereğini yerine getirdi. Böylece bugün atılacak olan “MHP-HDP ele” manşetlerini önlemiş oldu. Kendisi açısından ilkeli davrandı.
Bahçeli bunu yapmasa da HDP’ye gözünü kapatıp, CHP’nin adayına destek olsaydı, Bahçeli’den daha büyük bir devlet adamı olamazdı. Ama MHP farklı bir parti. MHP’nin tüzüğünde öncelikli görevim CHP’ye payanda olmak diye bir şey yazmıyor.
Bahçeli, 367 krizi üzerine gidilen 22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra Meclise girdiğinde, krize değil çözüme hizmet etmiş, Meclise girmiş ve kendi adayını çıkarıp oy vermişti. O zaman da Bahçeli’ye saldırdılar. O nedenle Garp Cephesinde yeni bir şey yok.
Meclis Başkanlığı seçimi geride kaldı. Bu aşamada cevabı aranan soru şu:
Meclis Başkanlığı seçiminde yaşanan AK Parti-MHP yakınlaşması, hükümet ortaklığına dönüşecek mi?
Meclis başkanlığı seçimi, koalisyon ortakları konusunda bir fikir verir mi?
Başka bir ifade ile Meclis Başkanlığı seçiminde MHP’nin, muhalefetle birlikte hareket etmemesi, AK Parti-MHP koalisyonunun temellerinin atılması anlamına gelir mi?