Aşağıya bakma

Yazarlar
Mustafa Kutlu’nun Yenişafak’taki yazısı.. Son on-on beş yıl içinde hem büyükşehirlerde hem taşrada hayat tarzının nasıl değiştiğini hem kendi nefsimizde, hem konu-komşuda, hem yaşadığımız ...
EMOJİLE

Mustafa Kutlu’nun Yenişafak’taki yazısı..

Son on-on beş yıl içinde hem büyükşehirlerde hem taşrada hayat tarzının nasıl değiştiğini hem kendi nefsimizde, hem konu-komşuda, hem yaşadığımız mekânda görüyoruz.

Şehirler-kasabalar, hatta köyler gözle görülür bir değişimi yaşıyor. Yoluna, caddesine, parkına, mağazasına, AVM’sine, arabasına nereye bakarsan bak değişimi görürsün.

Değirmenin suyu nereden geliyor?

Çok açık, milli gelir artıyor; Türkiye çağ atlıyor. Ortadoğu’da parlayan bir yıldız.

Bu kadar iyimserlik fazla mı? Yoo! Her ne kadar Türk ekonomisi de tıpkı tüm dünya gibi krizler ortasında ip canbazlığı yapıyorsa da, halkını bu geçeden o geçeye geçiriyor. Varsın Türk-İş yoksulluk sınırını üç bin lira üzerinde tutsun. Türk-İş abartıyor yani. Yahu günümüzde zamlı maaşları ile öğretmen iki buçuk, doktor üç buçuk bin alıyor.

İnsaf yani altta kalana ne diyeceğiz? Onlar elbette açlık sınırında. Ülkemizin düzeni dünyaya hakim düzenin peşinden gidiyor. Sosyal yardımlar hariç. Merhametli halkımız 2014 yılında kendinden çok fakir olan ülkelere yardım alanında dünya birincisi olmuş. Zaten Suriye’den gelenlerin sayısı dudak uçuklatır. Bazı aslını inkar edenler “Biz doyduk da; fazlası onlara mı” diye boş boş konuşuyor. Konuşsun, her yerde bulunur bunlardan.

Bu yazının diyeceği bu değil.

Bu yazının diyeceği her şehre, semte, şehir dışına, bilhassa büyük şehirlere yapılan lüks konutlar. Onların donatımı, oralarda oluşan hayat tarzı.

Konutların en lüksünü ülke gelirinin yarısına el koyan mutlu azınlık alıyor ki, malikanelerde yaşıyorlar. Sayıları %5 civarında olabilir. Hakim sermaye hakim kültürü oluşturuyor, geride kalanlar onları takip ve taklit ediyor ki; bu bütün dünyada böyle. Hepimiz modern hayatın gemisine bindik.

Bakınız sessiz sedasız çantalar sırta, omuza asıldı. Genç ihtiyar spor ayakkabı giyiyor. Mont iyice moda, palto-pardesü ortadan kalktı, köylülere kaldı.

Büyük döker, küçük toplar.

En lüks semtlerin altındaki semtlerde artık iki yüz metrekare evler yapılıyor. Buralarda oturanların şehirli dedeleri nohut oda-bakla sofada yaşıyordu. Köyden gelenler düz damlı evlerde barınıyordu. Banyo-fayans İtalyan olacak, porselenler Çekoslavak. Olmazsa aynı kalitede yerli markalar da var. Artık biz en büyük ihracatı Avrupa’ya yapıyoruz. Orta sınıf bu süreçte keçeyi sudan çıkardı. O da kendi oturma takımını, avizesini, bıçak-çatal takımını, perdesini, döşemesini “olursa iyisi olsun” diye seçiyor. Arabalar yenileniyor, her aile kendine göre bir tatil planlıyor, çocuklar kreşe, koleje, yurt dışında okumaya gidiyor.

Ne var yani, bizim hayatımız hep fakr u zaruret içinde mi geçecek? Biz üç kap yemeğin üzerine dondurmalı tel kadayıf yiyemiyecek miyiz? Fakirlik Müslümanın seçimi mi kaderi mi?

İşte geldik zurnanın zırt dediği yere.

Artan dini neşriyata, dergilere, sosyal ve görsel medyaya baktığımızda; hep sabırdan, şükürden, tevazudan, azla yetinmekten, kanaattan, komşusu aç iken tok yatamamaktan bahsediliyor. Âlimlerin, âriflerin, erenlerin hayatlarından örnekler veriliyor. Ama bu dergilerin ilanları hiç öyle demiyor.

Tuhaf değil mi?

Vaazlar, yazılar, konuşmalar lükse karşı. Ama reel hayat lükse boğuluyor.

Lüks tüketimde Türkiye Çin’den sonra ikinci sıraya çıkmış.

Şimdi buna sevinelim mi, üzülelim mi? Bir büyük sima “Ben zenginleri severim” demişti. Bu sebeple aşağıya bakma, sürekli yukarıya bak.

Yukarıda yıldızlar var.

Tamam işte sen de kendi semaında bir yıldız sayılırsın. Yürü be aslanım kim tutar seni.

Yanlış anlaşılmasın zenginliğe, güce karşı değilim. Yeter ki bu zenginlik, bu güç kafire karşı dururken işe yarasın, Müslümanın izzetini korusun, şuna buna el açar duruma getirmesin. Güveni sağlasın; barınma, maarif, gıda, sağlık vb. gibi temel ihtiyaçları yeterince karşılasın. Gelir dağılımı adalet üzre olsun.

Benim karşı olduğum lüks tüketim, israf, güçlünün güçsüzü ezmesi, kula kulluk, dünya malı için insanların birbirini yemesi, siyasetin bu yolda dizayn edilmesi, dünyadaki açların feryadına kulak tıkanması, hasılı kelam dünyaperestlik. İslam’a adanmış yüce servete kim ne diyebilir?

  • Universitas terbaik Tapanuli
  • tutorial dan tips zeverix.com
  • https://insidesumatera.com/
  • https://prediksi-gopay178.com/
  • https://margasari.desa.id/
  • https://sendangkulon.desa.id/