Ayşe Böhürler Yenişafak gazetesindeki yazısında; Habertürk’te yazar Alev Alatlı ile yaptığı “Kelebek Etkisi” proğramının 5. bölümünden bir özet veriyor. Böhürler’İn yazısı adeta Trump’ı anlama kılavuzu. İşte o yazı….
Trump’ın temsil ettiği hareket ve arkasındaki düşünceyi yadırgayarak izliyoruz. “Yönü ne olacak” bilmiyoruz. Uzun vadede “nasıl bir tutum takınmak doğru olur” sorusuna pek de net bir cevabımız yok. Trump’ın 80’lerde Reagan’la iktidara gelen neoconlar dan farkı nedir? Kendisi kimlerdendir? sorularına geçen yıl Alev Alatlı ile yaptığımız Kelebek Etkisi programından bir özet alıntıyla bir nebze ışık tutabiliriz.
Yekpare olmayan Amerikan bloğu içinden ‘paleocon’lar ‘neocon‘lardan iktidarı devralmışa benziyorlar. Alatlı, Trump’ın aynı zamanda Cizvit olduğunu da söylüyor. Trump’a karşı olan blok içinde Amerika’nın bu derin geçmişini de görmek gerekiyor. Programın youtube linki var. 5. Bölüm. Ben yine de ALATLI’nın konuşmalarından kısa bir özet geçeyim.
“Amerika’da sol damar var, bir de muhafazakâr damar vardır. Muhafazakâr damar da ikiye ayrılır. Bunun ilkine paleocon derler “paleo” kadim demek, Yunanca kökenli. İkincisi de “neo”lardır. Paleoconlara sorarsanız neoconlar çakma muhafazakârlardırlar. Bunların hepsinin bir biçimde sol gelenekle etkilenmişliği vardır ama paleoconlar bir kere Hristiyan’dır. Hristiyan Katolik, Cizvit ağırlıklı kişilerdir. Ve bunların belli başlı özelliği İngiliz ve Hristiyan olma vasıflarını yüceltmeleridir. Anglosakson kökenli olmasalar da bunu yaparlar.
Şöyle bir söylemleri vardır. “Biz Amerika’ya ideal bir devlet kurmak üzere geldik.” Bu ideal devlet kesinlikle Hristiyan’dır. Çok ulusluluk, dünya devleti, eşit muamele gibi bu yüzyılın kadim değerleri diye ortaya konan şeyleri kabul etmezler. Irk diye bir şey vardır. Etnisite diye bir şey vardır. Kabiliyet diye bir şey vardır. Bunlar ayrı ayrı şeylerdir. Ve ‘ötekileştirmemek’ diye bir şey olamaz evet ‘ötekileştirilecektir’.
Bunlara göre eğer Amerika’ya göçmen gelecekse Amerikan toplumuna en çabuk adapte olabilenler alınmalıdır. Adapte olamayanlar zinhar girmesin. Zinhar girmesin denildiği anda Amerika’da ilk akla gelen Meksika sınırıdır. Ve mümkün olsa Amerika’nın iki tarafına denizler, iki denize de kaleler yapıp denizden de adam almayacak ve kendi içinde asgari devlet müdahalesiyle neredeyse pastoral bir yaşam sürecekler.
Anlaması çok zor ama böyle fikirlerle yola çıktığınız zaman bir kere Vietnam savaşına karşısınız. Bu bir şey değil, İsrail’e de karşısınız. Çünkü onlara göre İsrail kendi başına ne yaparsa yapsın, Amerika’nın sırtından geçiniyor.
Paleoconları için, Amerika Amerikalılar içindir.
Paleoconlar, tam bir Amerikan muhafazakarı ve sizin düşünmekten bile haya edeceğiniz şekilde ırkçı, üstenci ve beyaz adamcı olabiliyor. Mutlak izolasyonu savunuyorlar. Neoconlar gibi dünyaya egemen olmak gibi idealleri yok. Çünkü statükoyu tutmak ve Amerika’yı üstün Amerika olarak bırakmak istiyorlar. Göçmenliğe karşılar. Irak savaşına karşılar. “Biz Irak’ta savaşıyoruz, bu savaş İsrail’e yarıyor, İsrail için biz niye savaşalım“.
“Siyaseten doğru” tanımına karşılar.
Bunun “azınlıkların veya sizden farklı olan insanların canını yakmamak için seçilen konuşma biçimi” olduğunu söylerler. Bunların, siyaseten doğru-politicly corret denilenlere karşı çıkışları vardır. Ve bir şeyin siyaseten doğru olmasından İĞRENİRLER. Bu verilerle baktığınızda, kendilerine neocon denen şecaat çetesinden sanki bir gıdım üstünmüş gibi hava verdikleri de doğrudur. Neoconlarla mukayese edince bunlar bir gıdım daha insaflı gibi duruyorlar.
KİLİSE’NİN MAGNA CARTA’SI
Vatikan’ın 2014’te bir tuhaf çıkışı oldu. Papa kalktı, evangelii gaudium bir bildiri yayınladı. Klise reformunun Magna Carta’sı olarak isim yapan bu bildiride Papa özetle artık dünyanın, ‘serbest pazarın gizli güçlerine’, görünmeyen eline güvenemeyeceğini ilan etti. Zannedersiniz ki papanın böyle bir ilanı, eşitsizliğin yapısal nedenlerine karşı eylem çağrısı kıyameti kopartır. Fevkalade ilginçti, çünkü kendisi malum Katolik, İsa’nın hakkını İsa’ya Sezar’ın hakkını Sezar’a der. Geleneksel tavrından farklı bir tutum sergiledi, görünmeyen güç, gizli el falan derken doğrudan Adam Smith‘e yönelmiş bir suçlama yaptı.Bu işin bizimle ilgili kısmı da şu ki; bugünkü paleoconların peşinden gittiği iş bu. Yani paleoconlar neoconlar kadar vahşi değil.
Aralarındaki temel farkları ortaya koymak için altını çizelim. Neocon düşünce yapısı Yahudi çıkışlıdır. Bir Alman Yahudi sembiyozundan bahsederler. Alman-Yahudi iç içeliğinden, birinin ötekini yaşattığı söylenir. Neoconlar’ın gurusu Leo Strauss bir Yahudi Alman. Hocası Carl Schmidt doğrudan Hitler’le çalışan bir nasyonalist hukukçu. Siyaseti devletin ve halkın kaderi haline getiren Carl Schmidt ‘tir.
Bizim yapmamız gereken bu arka plana bakıp, hiçbirisini düşman olarak görmemektir. Sıfır toplam oyunu diye bir oyun vardır. İki kişi oynarsa ya siz kaybedeceksiniz ya ben. İkimizin birden kazanması mümkün değildir. Modernizmin bir çıkışıdır sıfır toplam oyunu. Şimdi modernist olduğunuz zaman siyah beyazın dışına çıkamazsınız. Ya biri ya öteki olacak. Bugün önerim odur ki; düşünce tabanını, fikirleri, tecrübeleri, ilişkileri genişletmektir. Bunu ne kadar genişletirseniz çözüm bulma ihtimaliniz bir o kadar da genişler.” Alev Alatlı /17 Ocak 2016/Habertürk/Kelebek Etkisi