Abdülhamid Han’ın Enver Paşa’ya öğütleri

Yazarlar
Aziz Üstel Star gazetesindeki yazısında Enver Paşa Sultan Abdülhamit görüşmesinde sultanın Enver Paşa’ya: “Beni en çok üzen, huzurumdan kovduğum bir insanı, beni saltanattan uzaklaştı...
EMOJİLE

Aziz Üstel Star gazetesindeki yazısında Enver Paşa Sultan Abdülhamit görüşmesinde sultanın Enver Paşa’ya: “Beni en çok üzen, huzurumdan kovduğum bir insanı, beni saltanattan uzaklaştıran kararı bildirmek amacıyla bir araya getirilmiş bir heyete almanız olmuştur. Bu kişi Emanuel Karasu’dur. Niye karşıma çıkardınız ki bunu? Bununla makamı hilafet ve saltanatı, adam bile olmayan birinin ayakları önüne serdiniz!” dediğini aktarıyor. İşte o yazı…

Abdülhamid Han, tahttan indirilip 3 yıl Selanik’te kaldıktan sonra İstanbul’a getirildi, Beylerbeyi Sarayı’nda gözetim altında yaşamaya mahkum edildi. Birinci Dünya Savaşı’nın başında Başkomutan vekili Enver Paşa’yı Beylerbeyi Sarayı’na davet edip onunla baş başa konuşmuştu:

“Şimdi sizler bir savaşa girdiniz. Bu da acele olmuş, duygusal davranılmış, ülke tehlikeye atılmıştır. İnşallah milletimiz ve devletimiz için hayırlı ve şerefli biter. Ancak sonuç felaket olursa, ister misin bu bize bir Anadolu’ya mal olsun? O zaman elimizde ne kalır damat?”

Enver Paşa’yı derin bir düşünce aldı. Geleceği okuyordu sanki padişah; sözleri asla yabana atılmazdı:

“Hareket ordusuyla İstanbul’a yürüdünüz, beni de hal’ ettiniz; hepsi güzel, geçmişte kaldı. Unutmayınız ki emrimdeki kuvvetlere asla ateş etmemelerini, kan dökmemelerini emretmiştim. Eğer bir direniş görseydiniz bu size çok pahalıya mal olurdu. Ne var ki, arkadaşlarınızın gözü hiçbir şeyi görmedi; beni kaldırıp bir paçavra gibi sokağa attılar. Üstelik 31 Mart olayını benden bildiler ama Allah şahidimdir ki benim hiçbir ilgim yoktu 31 Mart’la. Asileri tahrik edenler vardı; ancak bunların sarayla uzaktan yakından ilgisi olmamıştır. Her devirde devletin düşmanları olacaktır. Bunları incelemeden, araştırmadan, kuru iftiralarla herkese bulaştırmak gün gelir vicdanınıza çöker bir karabasan gibi.”

“Beni en çok üzen, huzurumdan kovduğum bir insanı, beni saltanattan uzaklaştıran kararı bildirmek amacıyla bir araya getirilmiş bir heyete almanız olmuştur. Bu kişi Emanuel Karasu’dur. Niye karşıma çıkardınız ki bunu? Bununla makamı hilafet ve saltanatı, adam bile olmayan birinin ayakları önüne serdiniz! Selanik’te bir Mason locasını üstadı azamı olan bu kişiyle Hazreti Peygamber’den bu yana el üstünde tutulan hilafet, Hanedan-ı Al-i Osman’ın bir sultanından alınmış oldu; övünebilirsiniz! Şimdi iktidardasın; neşen yerinde ve huzur içindesin. Aman dikkat et; bugün seni alkışlayanlar, yarın seni paralamasını da bilirler. Allah yolunu açık etsin… Allah millete devlete zeval vermesin…”

Hakan’ın öğütleri burada bitmişti. Enver Paşa ayağa kalktı, hazırola geçip asker selamı verdi. Hakan’ın sözleri onu çok heyecanlandırmıştı. Kuruçeşme’deki yalısına giderek konuşulanları eşi Naciye Sultan’a anlattı. Daha sonra Teşkilat-ı Mahsusa’nın o dönemki reisi Ali Başhampa’ya, hakanın sözlerinde gerçek payı çok büyük demişti.

Enver Paşa hayalle gerçek arasında gel-gitler yaşayarak ömrünü tamamladı; İstanbul’dan çok uzaklarda Türk-İslam İmparatorluğunun hayali peşinde koşarken şehit düştü…

(Bknz Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı Hüsmattin Ertürk. İki Devrin Perde Arkası.. İlgi Kültür Sanat Yayınları)

  • Universitas terbaik Tapanuli
  • tutorial dan tips zeverix.com
  • https://insidesumatera.com/
  • https://prediksi-gopay178.com/
  • https://margasari.desa.id/
  • https://sendangkulon.desa.id/