Bir kütüphane düşünün, onlarca rafı aynı yazarın kitaplarıyla dolu. Tam 129 roman yazan bir yazarın. Bahsettiğimiz kişi Danielle Steel. Dile kolay tam 42 yıldır yazıyor. Kitapları tüm dünyada 600 milyon civarında sattı. Tam 69 ülkede 43 dilde yayımlandı…
66 yaşındaki ABD’li yazar Danielle Steel’in son romanlarından The Sins of the Mother kitabı Kayıp Yıllar adıyla Altın Kitaplar’dan çıktı. Beş çocuk annesi yazar, bu romanında hayatının merkezinde iş hayatı olan dört çocuk annesi Olivia adlı bir kadının karşısına bir gün hep gözden kaçırdığı ‘annelik’ kavramının çıkması ve sonrasında yaşadıklarını anlatıyor. Hikayelerinde aile içinde yaşanan olaylar, hastalık, ölüm, ciddi toplumsal sorunları konu eden Steel, yine karmaşık aile ilişkisini kaleme almış bu kitabında.
Adı, kitaplarının üzerinde, romanının adından daha büyük puntolarla yazılı Danielle Steel ile son romanını konuştuk…
-Romanları dünyada en çok satan yazarlardan birisiniz. Fenomen olmanızın sırrı nedir?
En çok satan yazar olmanın sırrı konusunda hiçbir fikrim yok. Kitaplarımı yazarken çok ama çok çalışıyorum. İnsanlar işlerimi beğendiği için kendimi çok şanslı hissediyorum.
OĞLUMU YAZDIĞIM KİTABA BAĞLIYIM
-Üretken bir yazarsınız. Yazarken nelerden ilham alırsınız?
Farklı durumlar bana ilham verir. Mesela bazen bir haber veya ilgi alanıma giren bir şey… İnsani durum çok ilgimi çeker; insanlar arasındaki her türlü ilişki, hayata etkisi ve yaşadığımız zorluklar gibi…
-Zaman değişti, teknoloji günümüzde çok popüler. Genç okuyucuların ilgisini çekmek için kitaplarınızda teknolojik unsur kullanıyor musunuz?
Günümüzde teknoloji çok önemli. Kitaplarımda kullanmayı tercih ediyorum çünkü insan hayatının bir parçası artık. Fakat çalışırken teknolojiyi tercih etmiyorum. Kitaplarımı 1946 model bir daktiloda yazıyorum. Bilgisayarı e-mail gönderip almak için kullanıyorum ama kitaplarımı bilgisayarda hiç yazmadım.
-Şimdiye kadar yazdığınız romanların hangisine kendinizi daha bağlı hissediyorsunuz?
Oğlum hakkında yazdığım Onun Parlak Işığı-His Bright Light adlı romana… (Danielle Steel’in şarkıcı oğlu Nick Traina’nın manik depresif kişilik bozukluğuna sahip olduğu belirtilmişti. 19 yaşındayken intihar etti. Steel, 1998’de yazdığı Onun Parlak Işığı adlı romanında oğlunun hikayesini ve hastalıkla nasıl savaştığını anlatmıştı. Kitap, Türkiye’de şu tanıtım yazısıyla yayımlanmıştı: Bu kitabı, Nick ile birlikte yaşadığımız acıyı, cesareti, sevgiyi ve bunları yaşarken öğrendiklerimizi başkalarıyla paylaşmak için yazıyorum. Nick’in hayatı yalnızca bizim için içimizi burkan bir anı olarak kalsın istemiyorum; başkalarının bu kısacık hayattan dersler çıkaracağını umuyorum. Her şeye rağmen yaşadığımız umutları ve gerçekleri ihtiyacı olan herkes görsün istiyorum. Dileğim, birilerinin bizim öğrendiklerimizden yararlanması ve bunların yardımıyla bir hayat kurtarması.) Bu roman benim için çok özel. Ayrıca üzerinde çalıştığım kitaba da çok bağlıyımdır.
-Romanlarınızın büyük bir çoğunluğu aile bağları hakkında. Neden?
Evet doğru. Çünkü ailenin çok büyük öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Bence yaşamın hayati parçası… Aile hayatındaki dinamikler karmaşık, çeşitli ve her zaman ilginç! Dolayısıyla kitaplarımda bu konuyu işlemekten keyif alıyorum.
-Şimdiye kadar 100’den fazla roman yazdınız. Daha ne kadar yazmayı planlıyorsunuz?
Tam 129 kitabım var. Hayatımın geri kalan döneminde yazmayı sürdürmeyi umut ediyorum.
-Son romanınız Kayıp Yıllar’daki anne karakteri Olivia ile aranızdaki benzerlikler nedir? Siz kendi hayatınızda, çocuklarınızı ihmal ettiğinizi hiç düşündünüz mü?
Kayıp Yıllar’daki Olivia ile kendi hayatım ve kişiliğim arasında hiçbir benzerlik yok. Olivia’nın hayatla ilgili aldığı kararlar benimkinden çok farklı. İşini hep çocuklarının da üzerinde tutmuş bir kadın. Ben ise tam tersini yaptım. Aile ve çocuklar benim için her zaman işten önce gelir. Evde çalışabildiğim için şanslıydım, çocuklar küçükken evde bulunabildim. Gündüz vaktimi onlarla geçirdim, geceleri ise çalıştım. Dolayısıyla çocuklar büyürken hiçbir anlarını atlamadım. Ayrıca çok fazla uykuya ihtiyacı olmayan bir kişi olduğum için de şanslıyım. Kısacası ailem ve çocuklarım hep önceliğim olmuştur, bugün hala aynı şey geçerli.
-Hayat mottonuz nedir?
Hayatımda bir vecize yok. Fakat Anne Frank’in şu sözünü hep sevmişimdir: ‘Her şeye rağmen, hala insanların kalben iyi olduklarına inanıyorum.’
İnci Döndaş
Star Gazete