1925′ te sınırlarımızı biz mi çizdik?

Yazarlar
Mehmet Barlas’ın Sabah gazetesindeki yazısında iç siyaset ile dış siyaset arasındaki bağlantıyı ve siyasetin dış konjnktür dikkate alınmadan yapılamayacağını örnekleriyle anlatıyor. İşte o yazı&...
EMOJİLE

Mehmet Barlas’ın Sabah gazetesindeki yazısında iç siyaset ile dış siyaset arasındaki bağlantıyı ve siyasetin dış konjnktür dikkate alınmadan yapılamayacağını örnekleriyle anlatıyor. İşte o yazı…

Bugünlerde ayrıntıları ile tam tahlil edemediğimiz ve “Büyük akıl” kavramı ile nitelediğimiz olguya “Dış konjonktür” de diyebiliriz. Ama bazılarımız saplantılarımızın ve kişilere dönük takıntılarımızın rüzgârına kapılıp “İktidar” ile “Türkiye“yi aynı görebiliyoruz. “Büyük akıl“ın hedefinde ise iktidarın değil, Türkiye’nin ya da Irak’ın yahut Suriye’nin bulunduğunu göremiyoruz.

Görmezden gelemeyiz

Tüm ulusal sorunlarının aynı zamandauluslararası sorunları daoluşturduğu bir jeo-politikkonumdaki Türkiye’ninsiyasi kaderi veya istikrarı,sade seçmenin elindedeğildir. “Seçmen“inveya iç dinamiklerinağırlığı dört yılda bir iktidarıbelirler. Ama “Dışkonjonktür“ün belirleyicietkisi hiç bitmez. Terör de şiddetini dış konjonktüre uyarlı biçimde artırır ya da azaltır.

Bazı örnekler

Hatırlayın… Demirel’in Dışişleri Bakanı Çağlayangil “Sovyet uçaklarının Suriye’ye Türkiye üzerinden geçmesine izin verdiğimiz için 12 Mar t1971 darbesiyle devrildik” diye dert yanmamış mıydı?

Mesela Başbakan Ecevit Kıbrıs’ı kalıcı bir çözüme taşıyabilseydi ne Amerikan ambargosu gelirdi, ne de 12 Eylül’ün yolu açılırdı. Yunanistan’la birlikte Avrupa Birliği’ne girmiş olmaz mıydık? Veya Başbakan Erbakan ambargodaki Libya’ya gitmeseydi, 28 Şubat’ın yolu böylesine kolay açılır mıydı?
Bazı gerçekler
İsterseniz daha eski günlere dönelim…
– Cumhuriyet’i tek başımıza mı kurduk? Osmanlı 1’inci Dünya Savaşı’nda kazananlar arasında bulunsaydı durum farklı olmaz mıydı? Cumhuriyet Lozan’da varılan bir uluslararası uzlaşmanın sonucu da değil midir?

– Petrol kaynaklarını dışarıda bırakan ve Mezopotamya kültürünün insanlarını ikiye bölen Güneydoğu sınırımızı, üyesi olmadığımız Milletler Cemiyeti kararı ile 1925’te biz mi çizmiştik? Bu sınır bugünkü terör sorunumuzun da kaynağı değil mi?

– Eğer Hitler ve Mussolini 2’nci Dünya Savaşı’nı kazansalardı, Türkiye çok partili demokrasiye geçebilir miydi?

Darbeler ve dış konjonktür

– 27 Mayıs darbesinin ilk açıklaması “NATO’ya ve CENTO’ya bağlıyız” şeklinde değil miydi? Bu darbeden sonra memur maaşları “Cooley Fonu“nun Merkez Bankası’ndaki paralarından ödenmedi mi?

yazının devamın okumak için…