Türkiye İstatistik Kurumu’nun İstanbul’daki tiyatroların son 11 yılını mercek altına aldığı araştırması, sahnelenen oyunların 6 katına çıkmasına rağmen seyircinin azaldığını gösteriyor. Bu tabloda en büyük pay ise İstanbul Şehir Tiyatroları’nın hissesine düşüyor. Araştırmadan çıkan oranlara göre, Şehir Tiyatroları’nda salonlar yarı yarıya boş.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun, geçtiğimiz günlerde yayınlanan İstanbul’daki tiyatroların son 11 yılını mercek altına aldığı araştırma, dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu. Araştırmada, özetle "Sahnelenen oyunlar 6 katına çıkmasına rağmen seyirci azaldı." deniliyor. Yeni istatistikler, bu tabloda en büyük payın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın hissesine düştüğünü gösteriyor. 7 sahnede 60’a yakın oyun sahneleyen Şehir Tiyatroları’nın 2009 yılındaki salon kapasitesi 564 bin. Yeni açılan salonlarla birlikte 2011 yılında kapasite 685 bine yükselmiş. Buna karşılık seyirci sayısı artmadığı için doluluk oranında yüzde 12 gibi ciddi bir düşüş söz konusu. Bu sonucun ortaya çıkmasında, tiyatro repertuarında şiddet ve ‘+16’ uyarılı cinsellik içeren oyunlarla, politik yapımların tercih edilmesinin etkili olduğuna dikkat çekiliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu’na göre ise, "Ödenekli sanat kurumlarının seyirci talepkârlığı, sıradanlaşmayı kaçınılmaz kılar."
İstatistiklere bakıldığında, seans ve yerli oyun sayısındaki artışın, seyirci sayısındaki düşüşü engelleyemediği anlaşılıyor. Normal oyunlarda seyircide yüzde 11 gibi ciddi bir düşüş söz konusu. Aynı küçülmeyi çocuk oyunlarında da görmek mümkün. 2009’da çocuk oyunları doluluk oranı yüzde 81 iken, bu oran 2010 ve 2011’de yüzde 70 olarak gerçekleşmiş. Son üç yılda seyircinin en çok tercih ettiği müzikallerin seanslarının azaltılması dikkat çekici. 2009 yılında 249 olan seans sayısı, 2010’da 180’e, 2011’de ise 103’e düşmüş. İzleyici sayısı ise 100 binden 49 bine inmiş. Şehir Tiyatroları’nın genel seyirci grafiklerine bakıldığında ise (müzikal-çocuk-normal oyunlar) son üç yılda yüzde 12’lik bir düşüş yaşandığı görülüyor. Davetiyeli seyirci sayıları çıkarıldığında ise bu rakam yüzde 14’e çıkıyor. Üç yılda gerçekleşen bu küçülme, tiyatronun repertuar tercihlerini tartışmaya açıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda yeni prömiyer yapacak oyunlarla birlikte repertuardaki oyun sayısının 70’i bulması bekleniyor. Türkiye’deki bütün devlet tiyatrolarının 21 ildeki 54 sahnede 98 oyun sahnelediği düşünülürse, Şehir Tiyatroları’nın sahnelediği oyun sayısı oldukça fazla. Bir anlamda başarı gibi görülebilecek bu durum, oyunlarda ‘nitelik’ problemini de beraberinde getiriyor. Repertuardaki sıkışıklık, eserlerin olgunlaşmadan seyirci karşısına çıktığı yönünde eleştirilere sebep oluyor. Oyunlar, yoğun program içerisinde ayda yalnızca üç-dört gün perde açıyor; oyun araları uzun olduğu için oyuncular rollerinden uzaklaşıyor. Bazı oyuncular dört-beş oyunda rol aldığı için performansları bölünüyor.
Yoğun trafik, geçmiş sezonların başarılı prodüksiyonlarını da etkiliyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl pek çok ödül alan "Dünyanın Ortasında Bir Yer", yalnızca ekim ayında bir hafta sahne şansı buldu. "Dört Kişilik Bahçe" ve "Binali ile Temir" de aynı akıbeti paylaştı. Salon sıkıntısı yaşayan Şehir Tiyatroları’nın Sefaköy Sahnesi’ne en zayıf prodüksiyonlarını götürmesi ise ayrı bir eleştiri konusu. Ekim ayından bu yana Sefaköy’de, ayda yalnızca iki gün perde açılması, "Bazı yönetmenler oyunlarını kenar semtlere götürmek istemiyor." şeklinde değerlendiriliyor.
+16’LIK OYUNLARA VE ‘ROSENBERGLER’E TEPKİ
Seyirci sayısındaki düşüş ve repertuar tercihleri genel tiyatro izleyicisiyle tiyatronun arasını açıyor. Tiyatronun repertuarında son dönemde şiddet ve cinsellik içeren oyunlarla politik yapımlar dikkati çekiyor. Osmanlı tarihine karşı karalayıcı bir tutum içerisindeki "Zırhlı Kurt" bu dönemde sahneye taşındı. İlk defa "+16" işareti konulan oyunlar sahnelendi. Geçtiğimiz günlerde İskender Pala’nın yazısıyla gündeme gelen "Günlük Müstehcen Sırlar" dışında "+16" kategorisinde iki oyun daha yer alıyor Şehir Tiyatroları’nda: "Kargaşa" ve "Mutfak Söyleşileri"… Orhan Alkaya’nın yönettiği "Rosenbergler Ölmemeli" oyunu ise geçtiğimiz günlerde basında eleştiri konusu oldu. Alain Decaux’nun eserinden uyarlanan oyunun tarihî şahsiyetleri Ethel ve Julius Rosenberg çifti, Amerika’da senatör McCarthy döneminde Sovyet casusu oldukları gerekçesiyle idam edilmişti. O dönemde Rosenberg’lerin masum olduğuna dair Sovyet destekli bir kampanya başlamış, Alain Decaux da söz konusu eseri yazmıştı. Daha sonra ortaya çıkan belgelerle Rosenberg’lerin casus olduğu anlaşılınca, oyun, bir çarpıtma örneği olarak kayda geçmişti. Bu tarihî gerçeklere rağmen Türkiye’de Rosenbergler üzerinden politik taşlama yapılması tepkiyle karşılandı.
"Sanat, popüler olanı hedeflemez"
Ayşenil Şamlıoğlu (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni):
"Tiyatroda seyirci sayısı elbette önemlidir; ancak ödenekli sanat kurumlarının seyirci talepkârlığı ile hareket etmesi, sıradanlaşmayı, daha önemlisi popüler olana teslim olma tehlikesini kaçınılmaz kılar. Sanat, popüler olanı hedeflemez. Tiyatromuz repertuarının temel ilkesi de, nitelikli, doğru ve değerli olan sanat anlayışıyla seyirciyi buluşturmak; sanat algısını yalnızca eğlenceden uzak tutmaya çalışmaktır. Bu nedenle tiyatromuzda yabancı ve yerli literatürün seçkin eserlerine yer verilerek bir repertuar politikası oluşturulmuştur. Oyunlarımızın bazıları, seyircimize biçim ve anlatım açısından yabancı gelebilir ama tiyatro seyircinin en yakınındaki ile en uzağındakini birleştirici bir köprü görevi görür. Belediyemizin desteği ile her zaman bir adım ileriye taşımaya çalıştığımız tiyatromuzun seyircisine, belirli gazete ve sanat dergilerine verdiğimiz ilanlar ve astığımız afişlerle doğrudan ulaşıyoruz. Bu tanıtımların yeterli olmadığı koşullar oluşabilir. Bu noktada tanıtım politikalarımızı yenilemeye de açığız. Önümüzdeki sezonlarda yapılacak olan çalışmalarla, seyirci sayımız daha da artacaktır. Bizler, popülaritenin değil gerçek anlamda sanat yapmanın peşindeyiz. İBB Şehir Tiyatroları’nın seyirci yüzdesi ve gişe geliri üzerinden hesap yapması gibi bir durum söz konusu değildir."
Zaman