Derleyen: Gülay Gümüş
Osmanlı’da köklü bir geleneği olan gölge oyununun nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıktığına dair çeşitli rivayetler söylenegelir. Kimi Çin’den, kimi Hindista’dan geldiğini söyler, bu rivayetlerin tek ortak noktası ise gölge oyunlarının Asya kökenli olduğudur.
Karagöz oyunu ise, geleneksel halk seyirlik oyunlarından, baş karakterlerden Karagöz’ün adıyla anılan bir gölge oyunu. Bundan yüzyıllarca önce ortaya çıkan bu oyunun baş kahramanları Karagöz ve Hacivat’ın, Bursa’da yaşamış iki işçi olduğu söylenir. Karagöz ve Hacivat’la ilgili yaygın hikaye şöyledir:
Karagöz ve Hacivat, Sultan Orhan zamanında Bursa’daki Ulu Cami’nin yapılışında usta olarak çalışır. Sık sık işi bırakıp birbirleriyle atıştıkları için, işçiler bunları izlemekte, bu yüzden inşaat yavaşlamaktadır. Durumu gören Sultan Orhan, Karagöz ve Hacivat’ı astırır ama sonradan pişman olur. Şeyh Küşteri adlı bir kişinin de Karagöz ve Hacivat’ın resimlerini yapıp arkadan ışık vererek bir perdede oynattığı rivayet edilir. Şeyh Küşteri Karagöz’ü yaratan kişi olarak anılır. Karagözcüler, Şeyh Küşteri’yi pîr’leri olarak kabul ettikleri için, Karagöz perdesine “Küşteri Meydanı” adını veririler.
Karagöz gösterileri, diğer seyirlik oyunlar gibi, toplumsal bilincin oluşmasında öncü rol oynamıştır. Şimdi tiyatrodan ya da sinema perdesinden düzeni eleştiren oyuncular, o dönemlerde Karagöz‘ün ağzından siyasal ya da toplumsal olayları eleştirirdi. Bir nevi güldürürken düşündürme işini üstlenen hayaliler (Karagöz oynatıcısı) zaman zaman bu yüzden çeşitli sıkıntılar da yaşamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıfladığı gerileme döneminde Karagöz sanatçılarının yöneticilerle ilgili eleştirilerinin artması, yöneticileri rahatsız etmiş, siyasal taşlamalara yasak getirilmiştir. Hem siyasal yasaklamalar hem de Batı tiyatrosunun 19. yüzyılda Türkiye’ye girmesi, sosyal ve ekonomik değişiklikler, Karagöz gösterilerine ilgiyi azaltır. 19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başı savaşlarla geçen bir dönem olduğundan Karagöz sanatçıları gösteri yapma olanağı bulamaz ve birçoğu bu sanatı bırakır.
Cumhuriyet döneminde Halk Evleri’nin açılmasıyla Karagöz sanatçıları sanatlarını yeniden icra etme olanağını bulur. 1952 yılında Halk Evleri’nin kapatılmasıyla Karagöz sanatçıları tekrar sıkıntılı bir döneme girer. Daha sonraki Karagöz çalışmaları, meraklıları tarafından bireysel çabalarla sürdürülür. 1970 yılından sonra kurulan Kültür Bakanlığı’nın destekleme çalışmaları, bu sanatın canlandırılması ve yaşatılmasında etkili olmuştur.
Karagöz Oyununda Bölümler
Karagöz oyunları dört bölümden oluşur. Öndeyiş-giriş (mukaddime), söyleşme
(muhavere), oyun bölümü (fasıl) ve bitiş.
Öndeyiş bölümünde müzik başlar ve perdeye bir göstermelik konulur. Konulan göstermelik, oyunun konusuyla ilgili olabileceği gibi ilgisiz de olabilir. Göstermeliklerin işlevi izleyiciyi oyunun havasına sokmak ve merak uyandırmaktır.
Önce perdeye Hacivat gelir ve bir semai okuyup ardından perde gazeline geçer. Daha sonra perdenin diğer yanından Karagöz gelir. İkisi dövüşürler. Hacivat kaçar, Karagöz yere uzanır.
Söyleşme bölümü genellikle Karagöz ve Hacivat arasında geçer. Bu bölüm, salt söz oyunlarına dayanır ve bir olay anlatılmaz. Bu bölümün işlevi Hacivat‘la Karagöz‘ün birbirlerine zıt olan kişiliklerini sergilemektir. Söyleşme bölümleri genellikle bir sonraki oyun (fasıl) bölümünden bağımsızdır.
Oyun bölümünde Hacivat‘la Karagöz‘den başka oyunun çeşitli kişileri de konu
kapsamında ve olaylar dizisinde perdeye yansıtılırlar. Yeni oyun kişileri kendi konuşma ve giysi özelliklerini yansıtırlar.
Oyun (fasıl) bölümünden sonra kısa bir bitiriş vardır. Hacivat‘la Karagöz oyun bölümünde giysi değiştirdilerse yeniden kendi klasik giysilerini giyerek perdeye gelirler. Bu bölümde Karagöz, Hacivat‘ı yine döver. Bunun üzerine Hacivat:
– Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman,
diyerek çıkar. Karagöz de:
– Her ne kadar sürç-i lisan ettikse af ola. Kalın sağlıcakla,
diyerek bir sonraki oyunun adını ve yerini belirterek gösteriyi sona erdirir.