Şebnem Altundağ’ın haberi
İBB Şehir Tiyatroları, bu sezon sahneye koyduğu Sevgili Doktor isimli oyununu Aralık ayında sahnelemeyi sürdürüyor. Rus yazar Anton Çehov’un yazdığı Neil Simon’un uyarladığı oyunu Taner Barlas başarıyla yönetiyor. Sevgili Doktor birbirinden bağımsız sekiz kısa öyküden oluşan iki perdelik bir oyun. Çeşitli sınıflardan kişilerin varoluşları, ilişkileri, çelişkileri ve hayatta kalma çabaları trajikomik durumlarla seyirciye aktarılıyor… Funda Postacı, Meriç Benlioğlu, Nagehan Erbaşı, Taner Barlas, Aziz Sarvan, Kubilay Penbeklioğlu ve Yalçın Avşar’ın rol aldığı oyun 7-18 Aralık 2011 tarihleri arasında Musahipzade Celâl Sahnesi’nde seyredilebilir.
Sevgili Doktor’un bölümleri sırasıyla şöyle; Aksırık, Mürebbiye, Cerrah, Oyunculuk, Boğulan Adam, Baştan Çıkarma, Biçare Kadın ve Uzlaşma. Oyunda ezen-ezilen ilişkisini ve sınıfsal ayrım yüzünden insanların yaşadığı çelişkileri bir hapşırmayla, hakkı yenen insanları ve bu insanların nasıl kapana kısıldığını bir mürebbiye ile anlatmış bizlere Anton Çehov. Asıl mesleği doktorluk olan Çehov, kötüleyen ahlaki değerleri bir doktor edasıyla inceliyor.
BU OYUNDA VAKİT DEĞERLİ
Dekor, oyunun anlaşılmasını sağlayan önemli faktörlerden biri. Sevgili Doktor bu anlamda ustalıkla kotarılmış bir oyun. Özellikle Boğulan Adam adlı bölümde dekordaki su kullanımı her şeyi gerçeğe daha yakın bir hale getiriyor ve etki gücünü yükseltiyor. Çünkü bu bölüm, insanlara kendi boğuluşunu izleterek geçinen bir adamın, ufak bir dikkatsizlik yüzünden, boğularak can vermesini anlatıyor. Aynı zamanda hareketli dekor kullanılması, oyunda vaktin değerli kullanılmasını sağlıyor.
Sevgili Doktor’u oyuncuları ve yönetmeni ile konuştuk.
Oyuna gelen tepkiler nasıl?
Taner Barlas: Oldukça mutluyuz seyirci açısından. Seyirci sevgiyle ve sevinerek ayrılıyor. Bu da bizi mutlu ediyor. Biz de keyifle ve heyecanla oynuyoruz oyunumuzu.
Kadro nasıl bir araya geldi?
Taner Barlas: Arkadaşlarımız Funda Postacı ve Aziz Sarvan oyuna büyük bir katkıda bulundu. Onlar Şehir Tiyatroları’nın usta oyuncuları açıkçası. Ve onlarla çalışmak büyük keyif kuşkusuz. Çünkü önemli olan bir oyunu kotarırken, birlikte uyum içinde ve sağlıklı bir üretim ilişkisi içerisinde bir şeyi çıkarabilmek, bir çocuğu doğurabilmektir. Bu doğum esnasında herkes ortak sancıyı çekerse ve o sancının sevincini taşırsa ortaya daha olumlu ve sağlıklı bir ürün çıkar diye düşünüyorum.
BENİM İÇİN OYUN PROVADIR
Oyunun prova sürecinde ve sahnede zorlandığınız yerler oldu mu?
Funda Postacı: Her oyunda o oyundaki sanatçıları zorlayan şeyler olmalı. Çünkü bir yönetmenin algılama ve sunma şekli vardır, bir de sanatçının ona adapte olma hali vardır. Ama o adaptasyonu yaşarken de mutlaka birleşmek gerekiyor, düşünülen ve yapılmak istenen şeyde. Çünkü siz ancak bunda bütünleştiğiniz zaman yönetmenin talebine gerçek cevabı verebilirsiniz ve tatmin olabilirsiniz. Tabii bunun yanında farklı görüşlerden çıkan bir takım açıklama savaşları da oluyor çalışmalar sırasında, işin güzelliği de orada. Ben bu tiyatroda bulunduğum yıllar boyunca, benim için hep olayın en güzel yanı prova süreci olmuştur. Çünkü o, bir üretme sürecidir. Aynı melodiyi çıkaran bir grup haline gelmişseniz, kakofoni yoksa çıkan seslerde, o iş olmuş demektir.
Her epizot ayrı bir soru işareti demek
İzleyenlerin buradan ayrıldıklarında ne düşünmelerini istiyorsunuz? Ne vermiş olmak istersiniz oyundan sonra?
Funda Postacı: Her epizot kendi içinde zaten yaşadığımız şeylerle ilgili bir durumu ortaya koyuyor. Her hikayenin içinden bir komedi unsuru çıkartamıyorsunuz aslında. Ama hani biri düştüğü zaman kolunu kırmış da olsa ilk tepkimiz gülmektir ya, bu da öyle aslında başkasının acısına gülüyor insanlar seyrederken ama olay bittiğinde sadece tebessüm kalıyor. Ve her epizot kendi hikayesi içinde bir soru işareti bırakıyor seyirci üzerinde. Ayrıca her epizotta farklı karakterlere bürünüyorsunuz. Bu aslında büyük bir şans oyuncu için eğer kullanılıp değerlendirebiliyorsak ne mutlu bize.
Aziz Sarvan: Sekiz tane epizot olması aslında büyük avantaj seyirci açısından. 300 kişi geliyorsa salona 50 kişi bir hikayeden 75 kişi öteki hikayeden etkilenebilir. Baştan sona devamlılığı olmayan öyküler ama kendi içinde de toplumsal yaralara parmak basan hikayeler. Biz oyuncular da sahnede de eğlenmek isteriz. Başka tipler, başka hikayeler bizim için de çok avantajlı. Sevgili Doktor bu anlamda izleyen ve oynayan için çift taraflı bir memnuniyet sunuyor.
Hem oynuyor hem yönetiyor
Bu oyunu neden seçtiniz ve bir oyunu seçerken ölçütleriniz nelerdir?
Taner Barlas: Çehov dünya çapında bir yazar. Bu, öykülerden uyarlanmış, derlenmiş Neil Simon’un yazdığı bir oyun. Her öykünün kendi içinde naif, çarpıcı konuları var. Oyun komedi bazlı ama çarpıcı mesajlar da taışyor.
Hem yönetip hem de oynuyorsunuz, bunun zorlukları var mı?
Zorluğu var tabii ki. Oyunu yönetmen gözüyle dışarıdan seyrederken bir de içine girip kendi rolünüzü oynamanız gerekiyor. Rejisör gözüyle ortalığı kollamaya çalışıyorsunuz. Bu en zor kısmı. Ama benim için alışık olduğum bir durum bu.
Yeni Şafak