Aynadaki sır olmak istiyorum

Tiyatro
Esra Karataş’ın röportajı Sahnede de hayatta da samimiyeti kovalayan, özgürlüğüne düşkün bir melankolik Serhat Tutumluer. Trajik olanı, insanı düşünmeye ittiği için sevdiğini söylüyor. Keşkeleri...
EMOJİLE

Esra Karataş’ın röportajı

Sahnede de hayatta da samimiyeti kovalayan, özgürlüğüne düşkün bir melankolik Serhat Tutumluer. Trajik olanı, insanı düşünmeye ittiği için sevdiğini söylüyor. Keşkelerini avantaja dönüştürecek kadar pozitif biri. Zeki Demirkubuz’un yeni filmi Yeraltı ve Talimhane’nin Yastık Adam isimli oyununda oynuyor. Sorduk ve dedi ki… bölümümüz de sorularımızı tüm samimiyetle cevapladı.

“Tiyatro için bir yaşam biçimidir” diyorsunuz. Tiyatro hangi yönüyle vazgeçilmeziniz?

Aslında kendime hep anımsatmak istediğim bu söz bana ait değil, sevdiğim bir ağabeyimin öğrencilik yıllarında “Unutma” dediği bir söz… Yıllar geçtikçe daha bir anlıyorum doğruluğunu… Öncelikle bu meslek zaman kavramınıza müdahale eder, her meslek için de geçerli olabilir tabii ama ben ancak kendi mesleğimin yaşamı anlayış, kavrayış ve paylaşma biçimimi net bir şekilde yönlendirdiğini fark ediyorum… Anlaşılır olması için örneğin, sahnede samimiyeti kovalıyorsanız insan ilişkilerinde de gerçek insanla sahtekar olanı gözlemlemeye analiz etmeye çalışıyorsunuz, önce kendinizden başlayarak…

İnsana merakınız yüzünden sosyoloji okumuşsunuz, daha sonra tiyatroya yönelmişsiniz. İnsanı çözebildiniz mi?

Mümkün değil… Ama felsefe okumaya çalışıyorum işte, kendimce çabalıyorum ama gittikçe katmanları, derinliği ve birbiriyle etkileşen etmenlerin çokluğunu gördükçe insan canlısının doğadan gittikçe uzaklaştığını sanıyorum.

Oyuncu olan çoğunluğun dediği gibi “Kendimi bildim bileli oyuncu olmak istiyorum” diyenlerden misiniz?

Yok değil, ben hep yazan biri olmak istemiştim. Oyunculuk bende edebiyatla uğraşırken ortaya çıktı… Şiirleri, metinleri sahnede üniversitedeki arkadaşlara okumakla gelişti. İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezi’nde bir sahne vardı o zamanlar ve ben edebiyat bölümüne fahri üye seçilmiştim, çünkü ilk sınıflardan üye kabul edilmiyordu, o zamanki başkan bana konservatuvarı önermişti öyle başladı… Sanırım asal dert ifade etme özgürlüğüme düşkün oluşum…

Yakışıklı olmanıza rağmen televizyon dizilerinde aşkta hep kaybeden tarafı oynuyorsunuz… Sebebi nedir bunun?

Senaryo öyledir öncelikle ama ben trajik olanı seviyorum… Dinamiği var sebeplerdir bence düşünmeye zorlayan insanı…

Kaybeden taraf olmanızın altında yatan sebep hüzünlü ve melankolik bakışlara sahip olmanız olabilir mi?

Öyle denir ama kalıcı olması bir oyuncu için iyi değildir sanırım.

Çocukları sevdiğinizi biliyorum baba olmayı düşünüyor musunuz?

Olabiliyorsam önünde durmam, hazır hissettiğimde yaşamak istediğim bir şey çünkü. Bu hayata bir canlı getirme olanağı varsa yaşam muhteşem bir şeydir ve o canlı bunu yaşamayı kesinlikle “hak ediyordur” diye düşünenlerdenim…

Yönetmen mi seçersiniz, yoksa yönetmenler mi sizi seçer?

Yönetmen işidir sinema… Hatta sinemada oyuncuyu oyuncu eden de yönetmendir.

Zeki Demirkubuz’un son filmi Yeraltı’nda oynuyorsunuz, hangi karakteri canlandırıyorsunuz?

Yan karakter oynuyorum ama benim için diğer rolleri çalışırkenki durumdan çok daha fazla hırpalayan bir roldü, hep o tarz bir insan olmamak için uğraşırken hayatta işte karşıma çıktı ama yönetmen memnun olmasa oynatmazdı, öyle bir adam bence.

“Ah keşke o projede yer almasaydım” dediğiniz bir proje var mı?

Hoşuma gitmemiş olanların bile en azından daha sonraki tercih kriterlerimi genişletmesi açısından yararı dokunmuştur.

Bize itirazınız olan üç şey söyler misiniz?

Hayatı para kazanma merkezli yaşama zorunluluğuna inandıran ve direten sisteme yaşama duyduğum saygı gereği hep karşı durmaya çabaladığımı biliyorum… Öte yandan hayatımızı aydınlatan ömrünü okuma yazma ve araştırmaya adayan insanların yargı süresinin uzaması nedeniyle cezaya dönüşmesine de itirazım var… Ve itirazı olmadan yaşadığını sanan insanlara da…

Bize bir hayalinizi söyler misiniz?

Bir gün dayıma şöyle söylemiştim: “Aynanın arkasındaki sır olmak istiyorum.” [Taraf]