Emir Kalkan’ın “Yurttaş Sokak” kitabını hiç de okumak niyetinde değildim. Sadece başlık dikkatimi çekmişti. O yüzden de sayfalarına şöyle bir göz atıp bırakacaktım.
Bayram Adalı adlı bir Çingene’nin “Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş! Kaybetmeyi ahlâksız bir kazanca tercih et! Sevmediğin zaman, sever gibi yapma! Çevrene önerilerde bulun, ama hükmetme! İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz…” gibi insana huzurlu yaşamanın öğütlerini veren satırlarını görünce başladım okumaya.
Şehirlerin hikâyesini anlatan eserlere bayılırım. Çünkü şehir kitaplarında insanımızın maddî ve manevî macerası yatar.
Fakat şehir kitapları içinde, Kayseri’nin 50’li yıllardan bugüne kadarki serüvenini destansı bir havayla anlatan, bilgelikle bezeli, tarihî arka plânıyla destekli böylesine renklisini hiç okumadım. Öyle ilgi çekici olay ve hikâyeler var ki!.. Bu kitaptan yığınla senaryo çıkar.
Tan henüz ağarmadan tarlasına giden amcamızın, mezarlığın yanından geçerken “Selâmün aleyküm, ey kabirlerinde yatanlar!” deyişine “Ve aleyküm selâm” karşılığı gelince, eşeğinden düşüp bayılmasına mı kahkahayı basarsınız… Yoksa eski zamanın o şipşak fotoğrafçısının şehla bir kızın resmini rötuşlaya rötuşlaya dünya güzeli yapıp kısmetinin açılmasına ve annesinin gelip teşekkür etmesine mi gülersiniz bilemem. Ancak tavsiyem: Sakın benim gibi tramvayda falan okumaya kalkmayın, kahkaha atmamak için kıvranır, zaman zaman da gözyaşlarınızı tutamazsınız.
Çingene Âşık Hüseyin’in mısraları sizi bambaşka âlemlere taşır ve aşkın, dürüstlüğün, erdemin, acı da olsa gerçeği dile getirmenin ibretlik misalleriyle coşarsınız. Ermeni Hak âşıklarına “aşug” dendiğini öğrenir ve Mahcubî, Mercanî, Peprone gibi aşugların dizeleriyle mest olursunuz.
Bisiklet meraklısı yetim Mustafa’nın acı kaderi içinizi sızlatır. Güzeller güzeli Semiha Abla’nın talihsizliği yüreğinizi dağlar.
Ünlü matbaacı Ermeni Mihran Efendi’nin kendisini Fransız vatandaşı yapmak isteyen valiye verdiği şu cevabı, kadir bilmenin ne demek olduğunun size en güzel örneğini verir: “Ben Türkiye’nin nimetleriyle ünlendim, zengin oldum. Türk doğdum, Türk yaşadım ve Türk öleceğim… Beni vatandaşlıktan çıkarmışlar… Ben çıkmadım ki.”
Ötüken Neşriyat’ın bu çarpıcı eserin sayfalarında gezinirken,“Bu şehre kanalizasyon olmaz!” diyen mühendisleri uzun uzun dinledikten sonra “Beyler, yeterince lâf ettiniz! Şimdi hareket zamanı. Yarından tezi yok bu şehrin kanalizasyonunu başlatıyoruz!” deyip kestirip atan o küçük dev adamla tanışacaksınız.
Birinci Meclis’te bulunmuş ve ülkesi için çırpınmış bir yiğit adama reva görülen muameleye isyan edecek ve şu sözleri kulaklarımızda ebediyen çınlayacak: “Millet vekilliği, bakanlık yaptım. Şimdi ise polisin, mahalle bekçisinin takibine maruz kaldım… Ey şerefli ölüm, neredesin? Mezarıma taş bile dikmeyin, cenazem için para harcanmasın o para fakirlere verilsin!”
Kayseri Belediyesi iyi bir senarist ve çaplı bir yönetmen bulsa da bu kitabı beyaz perdeye aktarsa…
Başlığın hakkını vermediğimi söyleyip de sakın bana sitem etme ey okur. Çünkü o başlık altında müthiş bir irfan, muazzam bir ders, erişilmez bir bilgelik, hem de bir dervişlik yatıyor. Buraya sığmaz ki anlatayım. Kitaptan okumalısın. Hem de ibret alarak. Ve de kalbini şöyle bir yoklayarak…
Yurttaş Sokak
Yazar : Emir Kalkan
Yayıncı : Ötüken Neşriyat
Sayfa Sayısı : 207
Fiyat: 14.00 TL