Türkülerin hikayelerini anlatan ‘Türküler Dile Geldi’, Ötüken Neşriyat‘tan çıktı.
"Bodrumlular erken biçer ekini/Feleğe kurban mı gitti Bodrum hâkimi/Nasıl kıydın Mefharet Hanım, astın kendini/Altın makas, gümüş bıçak ile doğradılar tenini…"
Bodrum Hâkimi türküsünün bir hikâyesi var, bütün türküler gibi. Bir masumun idamına sebep olduğu için kendini asan hâkim Mefharet Hanım’ın hikâyesini anlatır bu türkü. "Bitlis’te Beş Minare" türküsü neyi anlatır, şehrin güzelliklerini, tarihi eserlerini mi? Ne yazık ki hayır, Rus işgaline uğramış Bitlis’in taş taş üstünde kalmamış halinden haber verir. Şehre yaralı dönen baba-oğul, bir bakarlar ki yıkıntıların arasından beş minare yükselir sadece. Baba, dağın eteğinde diz çöker ve söyler: "Bitlis’te beş minare, beri gel oğlan beri gel/Yüreğim doldu yare, beri gel oğlan beri gel…" Başka hangi türküyü merak ediyorsunuz, "Zahide’m" olabilir mi? Bir zengin kız-fakir oğlan hikâyesi, tamamıyla gerçek. Çiçek Dağı’ndan Âşık Arap Mustafa, ağanın kızı Zahide’ye gönlünü kaptırır; ama ne çare! Gün gelir, askere gider, dostlarına mektuplar yazıp sevdiğinin halini sorar. "Bir hafta sonra düğünü var" diye kara bir haber salarlar, talihsiz oğlan oturur bu türküyü yakar: "Zahide’m kurbanım n’olacak halım/Gene bir laf duydum kırıldı belim/Gelenden geçenden haber sorarım/Zahide’m bu hafta oluyor gelin."
Bizim ova, türküler konusunda mümbittir bilirsiniz. "Şen Olasın Ürgüp"ten, "İzmir’in Kavakları"na, "Sefil Baykuş"tan "Mihralı Bey Destanı"na, "Sürmeli"den "Ormancı"ya hikâyesi olan yüzlerce türkü ismi verebiliriz. Elimizin altında 680 sayfalık bir kitap var ne de olsa. Dr. Merdan Güven’in kaleme aldığı, "Türküler Dile Geldi", yedi bölgeden derlenen 100 türküyü ele alıyor. Türkülerin yakıldığı illerde, köylerde olaya şahit olmuş ya da ilk ağızdan dinlemiş insanların anlattıkları öyle yakın, öyle sahici hikâyeler ki, türkülerde adını sanını duyduğumuz herkes bir anda ete kemiğe bürünüyor. "Evlerinin Önü Yonca" türküsünde olduğu gibi… Sözü bir Celaloğlan‘ın kardeşi alıyor, bir köylü kadınlar; "…Emmi ben ölüyom dedi. Emmisi ben ölüyüm önün sıra dedi. Hastalandı, tifoya yakalandı. Gınaları sandıkta kaldı. Elbiseleri asılı kaldı." Köyden bir erkeğe göre, bu türküyü yakan, çağıran, memlekete duyuran Celaloğlan’ın talihsiz nişanlısı Döndü. Sonra köyün kızları ezber etmiş, sonra komşu köyler sonra da her yerde bilinip söylenen bir türkü olmuş; "Evlerinin önü yonca/Yonca kalkmış dam boyunca/ Bu yoncayı kim biçecek/ Celaloğlan olmayınca"
Kitap, türkülerin hikayelerini anlatmakla kalmıyor, hikayeli türküleri oluşumu, gelişimi, biçimi ve içeriği açısından da ele alıyor ve akademik bir üslupla inceliyor. Ayrıca türkülerin notalarını da vererek benzer kitaplardan ayrılıyor. Son olarak, Ötüken Neşriyat‘ın yayımladığı bu çalışmanın hem türkü severler hem de halk bilimciler için şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı hikayeli türkü kitabı olduğunu söyleyelim.