Tuba OLGAÇ’ın yazısı…
Türkiye’de yayınevleri zor bir dönemden geçiyor. Korsan kitaplarla yayıncılık büyük bir darbe aldı ancak, yayınevlerinin tek sorunu ne yazık ki korsan kitaplar değil. Başta dağıtım olmak üzere pek çok sıkıntısı var yayıncılığın.
“Bir ulusun en değerli hazinesi, onu yükselten yayınıdır” der Churchill. Yayınevleri, bir ülkenin vitrini ve görülmeyenlerini, en alttakilerini işaret etmesi bakımından oldukça önemli bu bağlamda. Yayınevlerinin durumu kültürel olarak geldiğimiz noktaya da mercek tutuyor…
Türkiye’de yayıncılık kör topal ilerliyor. Kitaba bir mana yüklemekten uzaklaştıkça, hayatımızın bilgi kaynağı “kitap” olmaktan çıkınca kitaba verilen değer de düştü. Bu durum yayınevlerini de etkiledi. Yayınevlerinin pek çoğu ciddi krizler atlatarak ayakta durmaya çalışıyor.
Yayınevleri bir kitabı basmadan önce onun satabileceğinden emin olmak istiyorlar. Bir kitabın satılmaması zaten güç bela ayakta duran yayınevlerini daha da kötü etkiliyor. Yazara ödenen telif ücreti, dağıtım, basım ve reklam maliyeti de eklendiğinde yayıncılar kar yerine zarar etmiş oluyorlar.
Dağıtım konusu ise, herhalde yayıncıların “kanayan yarası” desek abartmış olmayız. Türkiye’de bir kitabın dağıtımı özellikle mali açıdan güçlü olmayan yayınevleri için büyük bir sorun. Zira ülkemizde hemen her malın bir dağıtım ağı varken, kuş uçmayan köylere bol asitli içecekler götürülebiliyorken, kitap gibi hayati önem arz eden bir ürünü birkaç metropol dışında rahatça dağıtmak mümkün değil. Bazı yayıncılar da dağıtım ağlarında ciddi bir tekelleşme ve kartel olduğunun altını çiziyor.
Yine yayıncıların şikayetçi olduğu bir başka konuysa haksız rekabet…Yayınevleri bu durumu, “Banka desteğiyle yayın yapan bir yayıneviyle yarışmamız mümkün değil” diyerek dile getiriyorlar.
Güçlü bir yayınevi, kitabının satılması için bilboardlarda, süper marketlerde, gazetelerde ve görebileceğiniz her yerde reklamını ve tanıtımın yapıyor. Yüksek telifler ödeyerek yazar transferleri gerçekleştiriyor.
Yayıncılara KDV konusunu sorduğumuz da “rahatlamadık” cevabını alıyoruz. Yayıncıların ortak temennisi KDV’nin kaldırılması yönünde. “Kitapta KDV’lerin yüzde 18’den yüzde 8’e düşürülmesi olsa olsa alıcıları rahatlatmıştır, bizim devletten KDV alacağımız kalıyor” diyorlar yayıncılar. Ne diyelim, umarız yetkililer yayıncıların bu sorununu dikkate alır ve KDV konusunda bir reforma imza atarlar.
Peki bunca sorun yaşarken ekonomik şartlara, pazar koşullarına nasıl direniyor, direnebiliyorlar? Baskı maliyetlerini düşürerek, baskı adedini azaltıyorlar. Bazı yayıncılar direnemiyor tabii olarak. Profil Kitap’tan Münir Üstün, “Ne krizler gördük yıkılmadık, her türlü kriz ortamına karşı aşılıyız” derken yayıncılığın biraz da inat ve inanç gerektirdiğinin altını çizmiş oluyor.
Türkiye’de en çok roman satılıyor. Yayınevlerinin basmaktan çekinmedikleri bir edebi tür bu yüzden roman. Konu şiire geldiğindeyse aynı şeyi söylemek mümkün değil. Sadece belli başlı yayınevleri şiir basıyor. Yayıncıların hepsi farklı bir şey söylüyor bu konuda. Münir Üstün, “Şiir kitabı yayımlayan yayınevleri kahramandır. Şiir yazanlar kahramandır. Biz yayınevi olarak asla Şiir’den vazgeçmedik” derken, İz Yayıncılık’tan Hamdi Akyol, “İnternet ortamında yüzlerce yerde bulunabilen şiirler için artık insanlar para vermek istemiyor. Şair şiirlerini onlarca sanal mecrada paylaştıktan sonra hangi cüretle kitap olmasını istiyor, anlamak mümkün değil” diyor.
Beyan Yayınları’ndan Ali Kemal Temizer’e göre, bu durum Türkiye’de şiire yeterince değer verilmemesinin bir nedeni: “Şiir kitaplarının serencamı çok özel bir konudur. Türkiye’de “şiir” yeterince ciddiye alınan bir konu değildir. Pek çok insan şiiri ayak üstü, alelacele kotarılan bir ürün olarak değerlendirir. Bu nedenle şiire değer vermez, değer vermediği için de şiir kitaplarını almaz. Herkes şiiri çok kolay üretilebilen bir şey zanneder. Onun için şiir okumak, şiir düşünmek, şiir üzerine tefekkür etmek diye bir derdi yoktur. Herkes çok kolay şiir yazılabildiğini zanneder, bu yüzden şiir kaynaklarından beslenme ihtiyacı duymaz. Bu nedenle şiir kitaplarına çok fazla ilgi yoktur. Bu şiirden kaçmayla ilgili bir şey değil, şiire değer vermeme ile ilgili bir şeydir”
Bir dipnot olarak eklemek isteriz, yayınevlerine ulaşmak kolay olmadı. Bazı yayınevlerini defalarca aradık, günlerce bekledik, nihayetinde cevap gelmedi. Bazı yayınevleri bünyelerinde bulunan bir başka yayınevine cevaplatıp gönderdiler soruları. Yayınevlerinde röportajlara kimin cevap vereceği ciddi bir sıkıntı. Çoğu yayınevi, “benimle olmaz onunla konuşun” dercesine topu başkasına attı. Sürüncemede bırakmayan ve “cevaplayamayacağız” deme nezaketinde bulunan yayıncılara teşekkür ederiz. Onca işinin arasında sorularımızı cevaplama nezaketinde bulunan yayıncılara ise, can-ı gönülden bir teşekkürü borç biliriz.
Profil Yayınları’ndan Münir Üstün röportajı için tıklayın…
Nesil Yayınları’ndan Ali Erdoğan röportajı için tıklayın…
İnsan Yayınları’ndan İlhan Akıncı röportajı için tıklayın…
Hayy Yayınları’ndan Rauf Baysal röportajı için tıklayın…
HECE Yayınları’ndan Abdurrahim Karadeniz röportajı için tıklayın…
İZ Yayıncılık’tan Hamdi Akyol röportajı için yıklayın…
Çıra Yayınları’ndan Yahya Ayyıldız röportajı için tıklayın…
Yeditepe Yayınları’ndan Mustafa Karagüllüoğlu röportajı için tıklayın…
Kültür A.Ş’den Fatih Yavaş röportajı için tıklayın…
Granada Yayınları’ndan Hüseyin Kaya, Erkam Yayınları’ndan Salih Zeki Meriç röportajı için tıklayın…
On5Yirmi5.com