Karar gazetesinden Erkut Tezerdi, Nurettin Albayrak’ın ‘Tanpınar’ın Türküsü’ isimli kitabını tanıttığı haberi şöyle;
Ahmet Hamdi Tanpınar, ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’, ‘Mahur Beste’ ve ‘Beş Şehir’ gibi Türk edebiyatında eşsiz konuma sahip edebi eserlerin yazarı. Yapıtlarında musikinin en ince örneklerine bolca yer veriyor. İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde dersler veren Nurettin Albayrak, ‘Tanpınar’ın Türküsü’nde Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerini analiz ederek, yazarın musiki sevdasını yorumluyor. Türk aydınları içinde genel anlamıyla halk edebiyatının çeşitli yönlerine, özel olarak da türkülere yer veren isimlerin başında Tanpınar’ın yer aldığını söyleyen Albayrak, “Tanpınar, eserlerinde yalnızca türkülere yer vermekle kalmamış, bunlara bağlı olarak Anadolu insanını hemen her yönüyle dile getirmiş; adeta türkülerden hareketle Anadolu insanı üzerinde pek çok değerlendirmelerde bulunmuştur” diyor.
MUSİKİ ‘MEDENİYETİMİZ’DİR
Tanpınar, eserlerinde ve yazılarında en çok İsmail Dede Efendi, Itri, Tab’i Mustafa Efendi, Ebubekir Ağa, Ali Nutki Dede, Abdülbaki Dede ve Şakir Ağa gibi isimlerin bestelerinden söz eder. Musikiyi kültürle ilişkilendirir. Kaleme aldığı ‘Edebiyat Üzerine Makaleler’de, kültürel bütünselliğin ve sürekliliğin yitirilişinin, kimlik bunalımının ana nedeni olduğunu belirtir ve şunları yazar:
Nurettin Albayrak
“…Türk müziği, uygarlığın temel taşı olması gerekirken bu bunalımdan en çok nasibini almış türdür.” Tanpınar’a göre musiki bizim ‘bütün medeniyetimiz’dir. Bunu da ‘Huzur’ romanında şöyle ifade eder: “Bütün medeniyetimiz, kirimiz, güzel taraflarımız, hepsi musikiydi. Garbın bizi anlamaması, aramızda yabancı olarak gezmesi de yine onu anlamamaktan geliyordu.” Tanpınar, Batı musikisinde en çok dinlediği Wagner, Bach, Mozart, ve Beethoven gibi müzisyenlerin eserlerinden yola çıkarak; Türk musikisinde esas olanın ‘insan’, Batı klasik müziğinde ise ‘alet’ olduğunu söyler.
DEVRİNİ AŞAN ŞAHASER
‘Beş Şehir’ eserinde Tanpınar, geniş İstanbul’la ilgili olarak halk türküleri, Türk halk edebiyatı ve klasik Türk musikisi hakkında görüşlere yer verir: “Valide-i Cedid’in mimarı kimdir? Bilmiyoruz. Bir gün adını öğrensek elbette ki Nedim’in o zarif Ali İzzet Paşa’nın, Taib’in, Tab’i Mustafa Efendi’nin Ebubekir Ağa’nın yanında onu da saymaya alışacağız. Fakat o akşam saatlerinde bu muasırlardan en fazla düşündüğüm Bayati Aksak Semai’siyle Tab’i Mustafa Efendi oldu. Belki de Tab’i Mustafa Efendi’nin ve bu bestenin muasırı olduğunu bildiğim için bu camiyi o kadar seviyorum. Çünkü bu küçük parça musikimizin devrini aşan birkaç şaheserinden biridir.”
Nurettin Albayrak Kapı Yayınları 290 sayfa / 19 TL
‘MUHTEŞEM MAZİYİ YENİDEN YAŞAMAK İÇİN’
Musikiyi sanattan ziyade bir dine benzeten Tanpınar, ‘Yaşadığım Gibi’ adlı denemesinde bunu şu sözlerle ifade ediyor: “Muhteşem maziyi yeniden yaşamak için en önemli araçlardan biri de musikidir. Çünkü musiki çabuk büyür. Orada adetler birbirini doğurur. Nitekim bir lahza evvelki gül fidanı şimdi bir ağaçtır. Musikinin insandan başka maddesi yoktur. Bundan dolayı da insanı ele alarak işe başlar. Onu siler, değiştirir, ona ayrı zamanlar icat eder. Sonunda tıpkı dua gibi ortada benden başka bir şey olan bir ‘Ben’ kalır ve bu benlik kainatın bir nevi eşitidir.”
‘BU BESTE UYANIK HALDE GÖRÜLEN BİR RÜYADIR’
Eserlerinde musiki üzerinde önemle duran Tanpınar, konuyla ilgili beş yazı da kaleme almış. Bu makaleler Musiki Hülyaları’, ‘İstanbul Konservatuarı ve Musikimiz’, ‘İsmail Dede’, ‘Musikiye Dair’, ‘Yahya Kemal ve Türk Musikisi’dir. Tanpınar, Dede’nin ‘Mahur Beste’sini ilk dinlediği zaman yaşadığı duyguları da ‘Edebiyat Üzerine Makaleler’de “Birdenbire gözlerimin önünde çıplak bir manzaraya tek başına hakim olan büyük bir ağaç canlandı. Halbuki bu besteye o anda dinlemeye hazırlanmış değildim. Bu hayalin meydana gelmesi uyanık halde görülen bir rüyadır” sözleriyle ifade eder.