Kehanetlerin İstanbul’u

Kitap
Yazar Nihan Azizlerli’nin, İstanbul’un kuruluşunu ve o dönemin yaşayışını günümüze kadar ulaşan binlerce yıllık kehanetlerle kurgulayarak kaleme aldığı "İstanbul’un En Eski Öykü...
EMOJİLE

Yazar Nihan Azizlerli’nin, İstanbul’un kuruluşunu ve o dönemin yaşayışını günümüze kadar ulaşan binlerce yıllık kehanetlerle kurgulayarak kaleme aldığı "İstanbul’un En Eski Öyküsü: Kehanet" adlı romanı, okurla buluştu.

Şenocak Yayınları’ndan çıkan kitapta, İstanbul’un, Roma İmparatoru 1. Constantinus tarafından 330 yılında, erguvanların açtığı günlerdeki kuruluşu ve sonraki yılları, bilgiye sahip çıkmaya çalışan 22 kişiden oluşan "Sır Sahipleri" adlı bir örgütün gizemli dünyası ve günümüzdeki bir araştırmacı bakış açısıyla renklendiriliyor.

İstanbul’un milattan önceye dayanan büyülü anıtları, hamamları, tiyatroları, evleri, yer altındaki gizli tünelleri, sarnıçları ve hipodromunun kurgulanmış öykü şeklinde anlatıldığı romanda, kentin M.Ö. 7. yüzyılda Megaralılar tarafından kuruluşundan bugüne ulaşan kehanetleri de öykü ile yoğrulmuş olarak okura sunuldu.

Kitapta anlatılan İstanbul’un kehanetlerinden bazıları şöyle:

– M.Ö. 7. yüzyılda kendilerine yeni bir yer arayan Megaralılar, Delphi kahinine danıştı. Kahin onlara ‘körlerin ülkesinin karşısı’nı işaret etti. Şifreli konuşan kahinin dediklerini anlamaya çalışan Megaralılar, körleri Khalkedon’da (Kadıköy) buldu. Güzelim boğaz ve Sarayburnu’nu görmeyip, Kadıköy’e yerleşenler, ancak ‘kör’ olabilirdi. Megalılar, bunun üzerine Delphi kahininin kehaneti ile Sarayburnu’na yerleşti.

– İstanbul’un milattan önceki dönemde kurulduğu alanı ilk belirleyen bir karga oldu. Kent kurulurken kesilen kurbandan aldığı bir et parçasını kaçıran karga, Sarayburnu’na kondu. Bu karga bir alamet kabul edildi ve kent, Sarayburnu’na inşa edildi.

– Roma döneminde İmparator 1. Constantinus, İstanbul’u yeniden inşa etmeye çalışırken kuşlar inşaat taşlarını çalıp sürekli olarak Sarayburnu tarafına taşıdır. Büyük Saray, bu nedenle ilk kez bugünkü Sultanahmet yakınlarında Sarayburnu’na kuruldu.

– Roma döneminde kent kurulurken bir yılan yuvasından çıkar ve onu gören bir kartal havalanır. İki hayvan uzun mücadele sonrası yere düşer. Yılan öldürülür, kartal tebrik edilir. Müneccimler şu kehanette bulunur: ‘Bu kent yeryüzündeki bütün şehirlerden daha fazla şan ve üne kavuşacak ama iki deniz arasında hep meyledecek.’

– Roma İmparatoru Constantinus’a bir kahin, kent kurulurken şöyle dedi: ‘İmparatorum bu şehir ve taht senin neslinindir. Ta ki gemiler karadan yürüyene dek.’ (Osmanlı İmparatorluğu, kenti Bizans İmparatorluğu’nun elinden gemileri karadan yürüterek aldı)

– İstanbul’da Bizans döneminde yer alan iki sütun (Theodosius ve Arkadius sütunları), üzerinde kentin tüm geleceğinin yazılı olduğu kehanetinde bulunulur. Günümüzde her iki sütundan da küçük kalıntılar mevcuttur. Sütunların üzerindeki süslemeli kuşaklarda herkes kendi hayatından sahneler görebilirmiş.

– Bizanslılar, İstanbul’u kuran ve bitirecek her iki imparatorun hem kendilerinin, hem de annelerinin isminin aynı olacağına inanıyordu. Şehri kendi adını vererek kuran I. Constantinus, Türkler fethettiğinde imparator olan ise 11. Constantinus’tur. Her iki imparatorun annesinin adı da Helena’dır.

– Osmanlı hanedanının 7. yöneticisinin, Bizans’ı yöneten son hanedanın 7. yöneticisini yeneceği söyleniyordu. Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı’nın 7. padişahı, 11. Constantinus ise Bizans’ın son hanedanının 7. imparatorudur."

Azizlerli’nin görüşü

İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Fakültesi’ni bitiren, bu alanda yüksek lisans yapan Nihan Azizlerli, 10 yıl boyunca çeşitli özel televizyon kanallarında editör, haber müdürü, spiker olarak görev yaptı.

Azizlerli, 2010 yılında "Avrupa Kültür Başkenti" olacak İstanbul’un, Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluğuna başkentlik yaptığını ve her dönemde dünyanın en ilgi çeken kentlerinden olduğunu anlattı.

"Arkeolojiye olan merakım ve İstanbul’un ilgiye değer tarihi dokusu beni bu romanı yazmaya yöneltti" diyen Azizlerli, Bizans döneminin İstanbul’unu anlatan çok sayıda akademik kitap bulunmasına rağmen, Türkçe yazılmış romanların sayısının yok denecek kadar az olduğunu kaydetti.

"Kehanet"in bu eksikliği büyük bir başarıyla doldurduğuna inandığını ifade eden Azizlerli, "Romanda kurgu yanında tarihi gerçeklere de yer verdim" diye konuştu.

Ünlü yazarlar Christian Jacq ve Dan Brown’ın bazı ünlü büyük kentleri kitaplarında yücelttikleri gibi kendisinin de romanında İstanbul’u onurlandırdığını ifade eden Azizlerli, "Kehanet’te, öncesi ve sonrasıyla, kaderi kehanetlerle belirlenmiş, Paganlık ve Hristiyanlık arasında gidip gelen Doğu Roma Başkenti’nin soluk kesen ilk 100 yılını ilgiyle okuyacaksınız" dedi.