NESİL YAYINLARI
Zengin Olmanın Manevi Şifreleri, Prof. Dr. Ali Seyyar, 256 Sayfa, 12 TL
İktisadî gelişmenin çok önemsendiği ve toplumsal refahın da bir gelişmişlik kriteri olarak benimsendiği küresel bir dünyada, Müslümanların maddî alanda zayıf kalmaları, İslâm’ın yüceliğine gölge düşürür.
Bu sebeple kulluk şuuruna vakıf olan Müslümanların Allah’ın lütfuna sığınarak zenginliğe kavuşmaları teşvik edilmelidir.
Kuran ve Sünnet çizgisinde belirlenmiş bereket kaynaklarına müracaat eden Müslümanlar, dünyevî refahla birlikte uhrevî saadeti de temin etmiş olurlar.
Bereket kaynakları, sadece maddî unsurlardan oluşmaz. Materyalist yaklaşımlardan farklı olarak helal rızkın bereketlenmesini sağlayan unsurların başında daha çok manevî-sosyal içerikli tutum ve davranışlar gelir.
İbadetlerini aksatmadan helal yoldan temiz para kazanmak isteyenler, ilahî rahmet hazinelerinden yararlanarak zenginliğe kavuşabilirler.
Zenginliğin dünyevî sürdürülebilirliği ve uhrevî kalıcılığı ise manevî şifrelerinde gizlidir.
Bediüzzaman’ın Validesi Nuriye Ana, Hülya Yakut Üstündağ, 312, 12 TL
Şefkat ve merhamet timsali ‘ümmi’ bir anne…
Çocuklarını Kur’ân ve sünnet üzere terbiye eden; sımsıcacık kalbiyle, evlatlarını hayırla yetiştirmek için çırpınan, ilk muallim vasfını taşıyan bir anne…
Asrın müceddine, garibüzzamana, çağın ve modern zamanın âlimi olan Bediüzzaman Said Nursî’ye annelik yapan ve bu kutsî vazifeyle şereflenen bir anne; Nuriye Hanım.
Yine ümmî olan, ama çocuklarına ilim öğretme arzusuyla yanıp tutuşan bir baba…
İlim uğruna varını yoğunu harcamaya hazır, zamana ve alışkanlıklara kafa tutma cesareti sergilemekten geri durmayan bir kahraman baba; Sofi Mirza.
Her ikisi de; namazında niyazında, nizam ve intizam sahibi, helal-haram hassasiyetiyle yaşayan, kutlu bir soyun mensupları…
Elinizdeki bu romanda; şefkat kahramanı bir anne olan Nuriye Hanım’ın hem annelik hem de kadınlık vasfını nasıl en güzel şekliyle sergilediğini okuyacak; Sofi Mirza’nın hassasiyet yüklü babalığı karşısında derin bir tefekkürî âlemde gezintiye çıkacaksınız. Zaman zaman gözleriniz dolacak, belki de derin heyecanlar yaşayacaksınız siz de…
Heidi, Johanna Spyri, Çev: Emsal Hunuma, 392 Sayfa, 14 TL
Heidi, küçük yaşta anne babasını kaybetmesine rağmen yaşama sevincini hep diri tutan bir çocuktur.
Teyzesi onu Alpler’de yaşayan büyükbabasının yanına götürür. Büyükbaba asabi, huysuz, aksi bir adamdır.
Heidi’yi ilk gördüğünde onu istemez, ama Heidi büyükbabaya kendini sevdirmeyi başarır.
Dağlarda koşup oynamak, Peter’le birlikte keçileri otlatmak Heidi’nin çok hoşuna gider.
Ancak teyzesi onu zengin bir ailenin tekerlekli sandalyede yaşayan kızı Klara’ya yardımcı olması için şehre götürür. Heidi şehir yaşamına alışmakta zorlanır ama Klara’yı da çok sever.
Heidi arkadaşının iyileşeceğine inanır. Onu mutlu etmek için elinden geleni yapar.
Heidi en sonunda Klara’yla birlikte Alpler’e geri döner.
Orada arkadaşıyla çok yakından ilgilenir, hayvanların yanına götürür, büyükbabasının yardımıyla kırlara çıkarır. Arkadaşını yürütmek için uğraşır. Sonunda amacına ulaşır.
Heidi, tüm zorluklara rağmen mutlu olmayı başarabilenlerin hikâyesi…
Münâcât ve Türkçe Açıklaması, Tercüme: Ali Erdoğan, 144 Sayfa, 12 TL
Mü’minin miracı’ olan namaz anlarından sonra, kulun Rabbine en yakın olduğu anlardır münâcât anları.
Münâcât, kulluğumuzu ne derece idrak ettiğimizin ve Rabbimizi ne derece tanıdığımızın da bir nişanesi hükmündedir.
İmam Zeynelabidin, asırlar ötesinden biz bugünün mü’minlerine şartlar ne olursa olsun, o şartlardan Rabbe giden bir yol bulmanın usulünü gösteriyor.
Delâilü`l-Hayrât ve Türkçe Açıklaması, Ali Erdoğan, 384 Sayfa, 15 TL
Allah Resûlüne edilen salavatlar ile selamlar, âlemler Rabbinin rahmet kapılarının açılmasına bir vesiledir.
Asırlar boyu manevî tecrübeler içerisinde birbirine eklenen salavatların bir araya toplandığı kitaplar içerisinde en meşhur olanlarından birisi de Süleyman el-Cezûlî’nin Delâlilü’l-Hayrât’ıdır.
Bir salavat hazinesi olarak Delâil, Resûlullah’a (a.s.m.) kâinatın diliyle küllî bir salavat getirmenin yolunu ve adabını mü’minlere öğretirken manevî terakkileri için onların önüne geniş bir cadde açmaktadır.
Etkinlikli İlkokul Değerler Eğitimi Seti
Oyuncakların Şarkısı, Nehir Aydın Gökduman, 48 Sayfa, 3 TL
Bir oyuncakçı dükkânı,
Söylüyor oyuncaklar şarkılarını.
Maviş mutlulukla gülümsüyor,
Benekli panda neden üzgün acaba?
Çevir sayfaları…
Dinle oyuncakların şarkısını!
Kınalıkuzu Nerede?, Nehir Aydın Gökduman, 48 Sayfa, 3 TL
Yemyeşil kırlarda otluyor bir kınalı kuzu
Annesiyle mutlu mu mutlu!
Aniden hain bir kurt ortaya çıkıyor.
Sürü dağılıyor, Kınalıkuzu kaçıyor…
Kınalıkuzu şimdi nerede ve nasıl mı?
Hadi, aç ve oku kitabı!
Minnoş’un Pişmanlığı, Nehir Aydın Gökduman, 48 Sayfa, 3 TL
Karlı bir kış günü,
Sokakta titreyen minicik bir kedi.
Ah sıcak bir köşe,
Bir tas da süt bulabilse!
İşte küçük bir kız bakıyor kendisine.
Minnoş’un maceraları bu kitabın içinde!
Vazodaki Dev Papatya, Nehir Aydın Gökduman, 48 Sayfa, 3 TL
Bahçede küçücük bir papatya,
Köşkteki vazoda yaşamak istiyor.
Bunu nasıl başarabilir?
Tabii ki kocaman bir papatya olarak!
O artık vazoda dev bir papatya!
Öyküsü de bu kitapta!
Çoban Ali’nin Hayali, Nehir Aydın Gökduman, 48 Sayfa, 3 TL
Çoban Ali’nin bir hayali var.
Şehri merak ediyor.
Kocaman apartmanları,
Işıl ışıl caddeleri görmek istiyor.
Şehirde neler mi geliyor başına?
İşte hepsi bu kitapta!
İki Küçük Bulutçuk, Nehir Aydın Gökduman, 48 Sayfa, 3 TL
İki sevimli bulutçuk,
Pamuk ile Karamuk.
Damla damla yağmur olup,
Süzülüyorlar yeryüzüne!
Yapacak çok işleri var çok…
Hadi durma, sende katıl aralarına!
İZ YAYINCILIK
Efendinimizin Dilinden Hz. Ali’ye Öğütler, Türkan Akkurt Kabanka, 160 Sayfa, 10 TL
Derleyenleri içinde İbnü’l-Arabî gibi ünlü mütefekkirlerin de yer aldığı geleneksel “Vasiyyet” literatürüne dayanan kitap; tavsiye, öğüt, adab-ı muaşeret, darb-ı mesel, hikmetli söz mahiyetindeki hadisleri bir araya getiriyor.
Özellikle Anadolu’da, tekke ve zaviyelerde ciddi bir yaygınlığa sahip olmuş bu eser, hadis ilmi açısından olduğu kadar Türk-İslâm geleneği ve tasavvuf açısından da önemli bir muhtevaya sahip. Eserin bu yayımında harekeli Arapça hadis metinleri de bulunuyor.
Yolların Ayrılış noktasında İslam, Muhammed Esed, Çev: Hayrettin Karaman, 13. Baskı, 120 Sayfa, 10 TL
Bugün müslümanların karşılaştığı problem, yolların ayrılış noktasına gelmiş bir yolcunun problemidir.
Yolcu olduğu yerde duraklayıp kalabilir; fakat bu onun açlıktan ölümü göze alması demektir.
Üzerinde “garb medeniyetine gider” yazılı yolu da seçebilir. Fakat bu takdirde ebediyyen mazisine veda etmesi gerekmektedir.
Ya da üzerinde “gerçek müslümanlığa” yazılı yolu seçer; işte bu yol, kendi mazileri ve kendi kudretleriyle canlı bir geleceğe doğru ilerlemeye imanı olanları kendisine çeken tek yoldur.
Muhammed Esed’in bu önemli eseri, Hayreddin Karaman tercümesi ile okurlara ulaşıyor…
Fahreddin er-Râzî, Allah’ın Aşkınlığı, 240 Sayfa, 15 TL
Ünlü kelam ve tefsir alimi Fahreddin er-Râzî bu kitabında, Müşebbihe olarak anılan antropomorfist ya da insan biçimci kelâm akımını, Allahü Teâlâ’yı niteleyen ayet ve hadisleri lafzi manalarıyla anlayarak bütünlük ve derinlikten uzaklaşmakla eleştiriyor, tevilin gerekliliğini savunuyor.
Râzî’ye göre yapılacak iş, Allah’ın Aşkın (el-‘Alî, Müte‘âl) Varlık olduğu ilkesinden kalkarak ilgili nassların anlamını her türlü antropomorfist çağrışımdan arındırmaktır.
Kendilik ve Edebiyat, Ali Haydar Aksal, 424 Sayfa, 26 TL
Kendilik ve Edebiyat, usta öykücü Ali Haydar Haksal’ın Öykü Ağacı’ndan sonraki poetik metinlerinden oluşuyor.
Cumhuriyet dönemi yazarlarını ve eserlerini irdeleyen bu çalışma alanında çok önemli bir boşluğu dolduruyor.
Ali Haydar Haksal bu kuramsal kitabında Cumhuriyet dönemi edebiyatını kendi medeniyetimizin kriterlerine göre yeniden ele alıp, Cumhuriyet dönemi edebiyatına farklı bir bakış getiriyor.
Yazar, kitabın girişinde romancı tavrını sorguladıktan sonra kendi yaklaşımını ortaya koyuyor.
Ve ardından Reşat Nuri’den Yakup Kadri’ye, Musahipzade Celal’den Refik Halit’e geniş bir yelpazede dönemin yazarlarını değerlendiriyor…
Bela, Asıf Kengerli, 136 Sayfa, 10 TL
Kitapta doktor ve yazar Asıf Kengerli’nin uyuşturucu, alkol ve sigara bağımlılığı konulu tiyatro eserleri ve hikâyeleri toplanmıştır.
Bağımlılık sorunu estetik, belgesel, bilimsel, tıbbî ve dinî açılardan izah edilmiştir. Doktor Asıf Kengerli bizzat tanık olduğu olayları başarıyla anlatmaktadır.
Bela ve Zehir adlı iki tiyatro eserinin ve hikâyelerin bu kadar gerçekçi, ikna edici ve etkileyici oluşunun nedeni bu tanıklıklar ve anlatımdaki başarı olmalı.
Bela eseri çağdaş Azeri tiyatrosunun şah eseri olarak da kabul edilebilir.
Eserlerin dili açık, akıcı, zengin, lakonik ve sürükleyicidir. Sözcük ve deyimler oldukça yerinde kullanılmıştır.
Asıf Kengerli kitabını kelime incileriyle süslemiştir ve sevgili okurların bu incileri bulacağını, okuyacağını, anlayacağını ve aklında tutacağını umuyoruz.
Cehennemde bir mevsim & Aydınlanışlar, Arthur Rimbaud, Türkçesi: Mahmut Kanık, 176 Sayfa, 12 TL
“Arthur Rimbaud vahşi tabiatlı bir mistiktir.
Suya doymuş bir topraktan yeniden fışkıran yitik bir sudur.
Yaşamı bir yanlış anlaşılmadır.
Marsilya’da, o hastane yatağında, bacağı kesik, güçsüz bir durumda, sonunda yaşamın ne olduğunu bilinceye kadar yaşamı, kendisini sürükleyen ve yakasını bırakmayan o sesten yakasını kurtarmak için kaçmaya çalıştığı ve tanımak istemediği boşuna bir girişimdir.”
Felsefenin Öyküsü, Will Durant, TÜrkçesi: Ender Gürol, 5. Baskı, 520 Sayfa, 30 TL
Medeniyet tarihçisi olan Durant; Platon’dan başlayarak, Aristo, Bacon, Spinoza, Voltaire, Kant, Schopenhauer, Spencer, Nietzsche, Bergson, Russell ve nihayet Dewey gibi büyük filozofları inceleyen bu felsefe tarihinde, ünlü filozofların felsefeleriyle birlikte yaşam öykülerini belli bir tarih, beşerî durum ve uygarlık fikri içinde ele alıyor,
Felsefe tarihini zevkle okunur ve kolay anlaşılır bir şekilde okuyucuya ulaştırıyor.
Dârulislâm – Dârulharb, Ahmet Özel, 288 Sayfa, 18 TL
Bir toprağın İslam toprağı mı, düşman toprağı mı olduğu hususu yıllardır tartışılan bir konudur.
Bu eserde Dârulislâm, Dârulharb ve Dârussulh ile ilgili gerçeği aksettirmeyen görüş ve telakkiler, özellikle İslâm ülkelerinde bazı çevrelerce oluşturulan ve ilmî olmaktan ziyade değişik maksatlara dayanan spekülasyonlarla bu fıkhî terimler üzerinde meydana getirilen bulanık hava aydınlatılarak meseleye açıklık kazandırılmaya çalışılmıştır.
İzlek, Osman Bayraktar, 196 Sayfa, 12.5 TL
İzlek, usta edebiyatçı Osman Bayraktar’ın, yılların birikimiyle yazdığı denemelerden oluşuyor.
Yazar, edebiyat merkezli olmak üzere, ülke gündemini kendi zihinsel birikiminin projeksiyonu altına alıyor.
Sahici ve kendi değerlendirmeleriyle okuru düşünmeye davet ediyor.
Hüseyin Su’nun dediği gibi, kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar “düşünen” bir insan ile karşı karşıyayız…
Hüzün, Ali Haydar Haksal, 328 Sayfa, 20 TL
Ali Haydar Haksal’ın dedesi Müderris İsmail Efendi’nin hayatından parçalar alarak yazmış olduğu Hüzün, bir yandan Ali Haydar Haksal’ın kişisel dünyasına okuyucuyu götürürken öte yandan Türkiye tarihinin farklı zamanlarına da şahitlik etmemize imkân tanıyor.
İsmail Efendi’nin âlim ve mutasavvıf kimliği etrafında işlenen, son dönem medreselerinin mahsûlü olan gelenek, romanın temel motiflerinden birisidir.
İsmail Efendi’nin Cönk’ü ve Hâfız Divanı ile örülen Hüzün, nesiller arasındaki uçurumu kapatan sağlam bir geleneğe gönderme yapıyor.
Çağdaş Batı ve İslâm Düşüncesinde Dinsel Kapsayıcılık, Mustafa Çakmak, 320 Sayfa, 20 TL
Dinlerin çeşitliliği, hakikat oluşu ve kurtarıcılığı konusunun içinden kolayca çıkılası bir mesele olmadığı aşikârdır.
Zira mesele, Tanrının adaleti ve merhameti eksenindeki tartışmaları beraberinde getirmektedir.
Farklı dinlere mensup birçok felsefeci ve teolog günümüzde bu meseleyi geçmişte olduğundan belki daha fazla düşüncenin konusu yapmaktadır.
Bu durumun elbette değişim dinamiği ile doğrudan bir ilgisinden bahsedebiliriz.
Modern dünyanın sağladığı kolay iletişim imkânları ve birlikte yaşama tecrübesi farklı dinlere mensup milyonlarca insana birbirlerinin inançlarını çok daha yakından tanıma fırsatı vermektedir.
Bu durum ise insanların ‘dini öteki’ ile kurduğu ilişkinin niteliğini etkilemekte ve beraberinde şu temel soruyu gündeme getirmektedir.
Acaba İlahi Hakikatin tek bir kaynağı mı söz konusudur? Bu kitap, ana ekseninde bu konuyu oturtarak akademik bir değerlendirme yapmaktadır.
ENSAR YAYINLARI
Osmanlı Döneminde Çocuk Hikâye Kitapları -Dinî ve Ahlâkî Motifler, Gülsüm Pehlivan Ağırakça, 296 Sayfa, 14 TL
Siyasî, idarî, edebî ve kültürel alanlarda Batı’nın örnek alındığı ve bu doğrultuda ıslah çalışmalarının yapıldığı Tanzimat dönemiyle birlikte toplumda statü kazanan ve temel konular arasına giren çocuk, “çocuk edebiyatı” anlayışını ve arayışını da beraberinde getirmiştir.
Tanzimat’la birlikte çocuk edebiyatı alanındaki eksiklikler fark edilerek telif ve tercüme eserlerle bir “çocuk edebiyatı” oluşturulmaya çalışılmış ve çocukları toplumun özlediği kişiler olarak yetiştirmek maksadıyla edebiyatçılar elbirliği etmişlerdir.
Çocuğa yönelik eserler oluşturma noktasında ilk adım Tanzimat’la atılmış ise de asıl gelişmeler, Türk kültür ve siyaset tarihinde önemli değişimlerin yaşandığı II. Meşrutiyet döneminde olmuştur.
Meşrutiyetin yeniden ilânından “Harf İnkılâbı”na kadar olan süreyi kapsayan bu çalışma, döneminde çocuğa ve çocuk eserlerine gösterdiği hassasiyet ve bu konuda ortaya konulan ürünler dikkate alınarak hazırlanmıştır.
Bu çalışma ile, Osmanlı’nın Tanzimat sonrasında, özellikle de II. Meşrutiyet dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında çocuk anlayışı, çocuk edebiyatı ve çocuk hikâye kitapları konusunda geldiği seviyeyi anlama açısından günümüze ışık tutmaya çalışılmıştır.
DEDALUS KİTAP
Kehanet, Drago Jancar, 152 Sayfa, 13 TL
Tuvalet duvarına yazılmış bir yazı, bir insanın, bir ülkenin kaderini değiştirebilir mi?
Yazının kaderini değiştiren, yazının kaderi ile kalemini birleştiren güçlü yazar Drago Jančar bunu yapabilir!
Kameranın büyüsü ile lanetlenmiş bir insan hakları savunucusunun dünya üzerindeki tüm haklarını ustalıkla silebilir kalemiyle.
Ya da şimdiye kadar kimsenin umurunda dahi olmayan bir inşaat işçisini, ulusal bir kahramana çevirebilir.
Fotoğraflarını çekebilir kalemiyle umutsuzların, umutların, âşıkların, aşkların, ölümlerin…
Drago Jančar, insan ruhunu keskin bir bakış açısıyla görebiliyor, gördüklerini incelikle edebiyat süzgecinden geçirip, okurları kehanetlerle dolu bir gerçekliğin peşine takıp sürükleyebiliyor.
Bu kehanetlere hazır mısın sevgili okur, gerçekleri görmeye, ruhunun ifşa edilmesine var mısın?
Sevgili Mayakovski, Zeki Bulduk, 54 Sayfa, 5 TL
Sen hiç bir insana sığındın mı?
Hani Lili isminden başka, ne bileyim Lenin isminden başka, görmediğin bir insnaın ismine sığınacak kadar çaresiz hissettin mi kendini?
Dur, sana anlatayım insan neden yüzünü görmediği bir insanın yüzünü görmediği bir insanın ismine sığınır.
DERGAH YAYINLARI
Erzurum’un Kara Günleri, Erzurumlu Tellibeyzade, Hacı Faruk Efendi, HAZ: Yunus Zeyrek, 110 Sayfa, 7 TL
“Erzurum’un Kara Günleri”, Türk milletinin yakın tarihte yaşadığı felaket günlerinin hazin hikâyeleridir. Bu hikâyeler, bizzat kahramanları tarafından kaleme alınmıştır. “Ermeni Meselesi” adıyla gündeme getirilen yakın tarihin hadiselerine bir de bu hikâyelerin penceresinden bakmak gerekir.
Herhalde en sağlıklı bakış açısı da budur. Zira bu hikâyelerde anlatılanlar, meselenin bir politika aracı hâline getirilmesinden çok önce, o felâket günlerinde yazılmıştır.
Dolayısıyla bu metinler, Ermeni çevrelerinin, “Olayları yaşayanların ağzından” diye ortalığa yaydıkları birtakım uydurma metinlerden çok değerlidir.
Çünkü onların hatıra diye yayımladığı şeyler, siyasî propaganda amaçlı olarak sonradan hazırlanmıştır.
Elinizdeki kitapta anlatılanlar bu tür şaibeden uzaktır. Zira bu yazılar, hadiselerin cereyan ettiği zamanlarda birinci elden kaleme alınmış, tamamen orijinal hikâyelerdir.
Beşiktaşlı Yahya Efendi (Hayatı, Tasavvufî Şahsiyeti ve Dîvânı), 226 Sayfa, 15 TL
“İlahi mağfiret Yahyâ Efendi Dergâhı’nda âdeta güzel bir insan yüzü takınır. Ölüm burada, hemen iki üç basamak merdiven ve bir iki setle çıkılıveren bir bahçede hayatla o kadar kardeştir ki bir nevi erme yolu, yahut aşk bahçesi sanılabilir.”
Ahmet Hamdi Tanpınar
Yahyâ Efendi, Kanûnî Sultân Süleymân’ın sütkardeşidir. Birlikte büyümüşler, ilk eğitimlerini birlikte almışlardır ve bu yakınlıklarından dolayı birlikte anılagelmişlerdir. Kanûnî, ömrü boyunca birçok meşelede “ağabey” diye hitap ettiği Yahyâ Efendi ile istişare etmiştir.
Sultan Süleymân’ın almış olduğu siyasi kararlarda Yahyâ Efendi’nin dolaylı bir etkisi vardır. Bu çalışma Yahyâ Efendi’nin hayatı, tasavvufi şahsiyeti ve şiirlerini kapsamaktadır.
Çalışmanın ilk bölümü Yahyâ Efendi’nin hayatı, tasavvufî şahsiyeti ve menkıbevî hayatı hakkındadır. İkinci bölüm dîvânın incelenmesi, son bölüm de dîvânın metnini ihtiva etmektedir.
Türk Modernleşmesi, Zihniyet – İktisat – Tarih, Abdülkadir İlgen, 392
Sayfa, 22 TL
Üzerine konuştukça ve yazıldıkça daha da derinleşen Türk Modernleşmesi mevzuunu, bu kitabın da alt başlıklarını oluşturan üç kavram çerçevesinde düşünebiliriz: Meselenin zihniyete yansımaları ve kavranış biçimi, tarihi ve iktisattaki uygulamaları.
Türklerin Anadolu’ya gelişleri, burada kurdukları iktisadi düzen ve insan ilişkileri, Selçuklular, Osmanlılar ve Cumhuriyet tecrübeleri.
Abdulkadir İlgen bir araya getirilen makalelerinde bu meseleler üzerinde bir tarihçi titizliğiyle durarak, Tanzimat’tan itibaren Türk kimliği ve iktisadi hayat arasındaki etkileşim kümelerini; sonrasında Cumhuriyet Türkiyesi’nin, köklü geçmişleri olan meseleleri çözme üslubunu ve bunun toplumun zihniyetine yansıyışını inceliyor.
TUTİ KİTAP
Fincanımda Cola Var, Sadettin Ökten, 15 TL, 232 Sayfa
Kenarında lokumu, nakışlı fincanı, baştan çıkaran kokusu, 40 yıllık hatırı taşıyan lezzetiyle bizi tarif eden en doğru semboldü o…
O; dostluktu, komşuluktu, paylaşmaktı, medenilikti… Zaman geçti… Biz değiştik…
Kalabalık kentlerde, yüksek apartmanlarda yaşamayı seçtik…
Yalnızlaştık… Medeni şehirlilerden, uygar kentlilere dönüşürken; bizliğimiz benliğe doğru yürüdü.
Bu kitabın sayfalarında, fincanlarımızda kahve olan dönemler var…
Bu kitabın sayfalarında, bugün var…
Bu kitabın sayfalarında, Prof. Dr. Sadettin Ökten’in bilge yaklaşımıyla geniş bir medeniyet sohbeti var. Kahvenizi unutmayın! (Tanıtım Bülteninden)
ENCORE YAYINLARI
Zizek’ten Nükteler, Slavoj Zizek, 140 Sayfa, 20 TL
“Ciddi ve iyi bir felsefi çalışması tamamen nüktelerle yazılabilir” Ludwig Wittgenstein
Slavoj Zizek’in diğer kitaplarının aksine yazılarından derlenen nükteler, fıkralar ve şakalar onun felsefi, politik, psikanalitik düşünceleri için bir dizin sağlıyor.
Zizek’e gore nükte felsefi bir içgörünün kısa yolu olan eğlenceli hikayelerdir.
“Öteki’nin bilgisinin anahtar rolünü örneklemek üzere Lacancılar arasında yıllardır klasik bir fıkra anlatılır: Kendisini darı tanesi sanan bir adam akıl hastanesine kaldırılır, orada doktorlar onu bir darı tanesi olmadığına, insan olduğuna inandırmak için ellerinden geleni yapar; fakat iyileşip (darı tanesi değil de insan olduğuna inanıp) hastaneden ayrılmasına izin verildikten sonra, çok geçmeden tir tir titreyerek ve ödü kopmuş bir halde geri gelir – kapıda duran bir tavuğun kendisini yiyeceğinden korktuğunu söyler. ‘Dostum,’ der doktoru, ‘sen darı tanesi değil de insan olduğunu çok iyi biliyorsun.’ ‘Ben biliyorum tabii ki,’ diye cevap verir hasta, ‘peki ya tavuk biliyor mu?’”
Kesit Yayınları
Klasik Türk Edebiyatı Sözlüğü, Gencay Zavotçu
Kökü mâzîde, dalları ise âtîde bir ağacı andıran insanın geçmişi, geçmişte adı duyulmuş kişi, varlık, tabiat güçleri ve kavramları bilmesi geleceğini sağlam temeller üzerine kurması açısından önemlidir. Bu bağlamda tarihe kayıtsız kalmamak, dünya tarihinin oluşumuna etkide bulunmuş kişi, varlık, tabiat güçleri ve olaylarını bilmek, öykülerinden gerekli dersleri çıkarmak bir ödev olarak algılanmalıdır.
Tarihe adını yazdırmış kişi, varlık, tabiat güçleri ve olayları bakımından Klasik Türk Edebiyatı zengin bir hazine niteliğindedir.
Uzak Doğu’dan Avrupa ortalarına, Karadeniz’in kuzeyinden Afrika içlerine uzanan bölgenin kültürünü yansıtan bu edebiyat metinlerinde binlerce kişi, varlık ve kavramın sözü edilir, bir kısmının da öyküsü anlatılır.
Dünya tarihinin oluşumunda tabiat güç ve olayları ile diğer varlıkların etkisi olsa da insan ayrıcalıklı bir konuma sahiptir.
Bu oluşum sürecinde çeşitli sıfat ve kimlikleriyle öne çıkan kişilerin dünya tarihinde özel bir yeri vardır.
Farklı dil, din, ırk, boy (kavim) ve milliyetten olan bu kişiler olayların seyrini olumlu ya da olumsuz yönde etkilemiş, dünya tarihinin sayfalarında yer alan öyküleri yüzyıllarca ağızdan ağıza anlatılmış, kulaktan kulağa yayılmıştır.
İnsanın yanı sıra canlı – cansız bazı varlıklar, tabiat güç ve olayları da ya doğal kimlikleri ya da kişileştirilmiş hâlleri ile olayların seyrine katkıda bulunmuş ve katkıları ile tarih sayfalarında kendilerine yer edinmişlerdir.
(Tanıtım Bülteninden)
Yapı Kredi Yayınları
Bana Adını Söyle, Filiz Özdem, 242 Sayfa, 15 TL
Filiz Özdem’in hazırladığı Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Bana Adını Söyle’de oyuncu/ yönetmen/senarist Uğur Yücel’den Doğan Yarıcı’ya, Mahir Öztaş’tan Nursel Duruel’e, şair Haydar Ergülen’den Yiğit Bener’e kadar pek çok yazar ve şair adlarının hayatlarını nasıl şekillendirdiğini anlatıyor.
“İsminle müsemma olasın!”, “Adınca yaşayasın!” dileklerini duymayan var mıdır? Bazen “adı batasıca” denmiştir arkamızdan, kimimizin istemediği işlere “adı karışmıştır”, “ismi lazım değil” dendiği de olmuştur birçoğumuza.
Kimimiz isyanla “adım çıktı dokuza, inmez sekize” demişizdir. Kimi zaman, “adım gibi biliyorum ki…” diyerek ayak diremişizdir. Bazen de “adım deliye çıktı” diye yakınmışızdır.
Adımızla ilgili öyle çok söz işitmişizdir ki, adımızın bir “kader” gibi bize koşut bir hayatı ya da bazen bize inat, gizli ya da hükümran bir hayatı olduğunu zaman zaman düşünmeden edememişizdir.
Peki, ömürlerini kelimelerle ve hayatı anlamlandırma gayretiyle geçiren, kelimeleri kılıktan kılığa sokan ve onlara durmadan yeni kılıflar, yeni anlam çeperleri kuran yazarlar, kendi seçmedikleri bir adla nasıl ilişki kurarlar? Yazarlar kendi adlarının anlamlarıyla nasıl bir bağ inşa ederler?
Filiz Özdem’in hazırladığı Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Bana Adını Söyle’de yazar ve şairler, kaleme aldıkları otobiyografik metinlerde bu konuyu duvarsız ve perdesiz, içtenlikle okurlarla paylşıyor.
Yazarlar:
Aslı Serin, Ayşegül Çelik, Berat Alanyalı, Betül Dünder, Burhan Sönmez, Doğan Yarıcı, “Emine” Sevgi Özdamar, Faruk Duman, Filiz Özdem, Gürsel Korat, Haydar Ergülen, İnan Çetin, Karin Karakaşlı, Mahir Öztaş, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Murat Yalçın, Nalân Kiraz, B. Nihan Eren, Nursel Duruel, Ömer F. Oyal, Özen Yula, Semra Topal, Uğur Yücel, Yiğit Bener.