Vefat eden babasının yerine Hacca giden Harun Çelik’in Haccının kabul olduğundan şüpheli. Çünkü kitabın önsözünü yazan yakın arkadaşı Bülent Akyürek bile tekrarında fayda olduğunu düşünüyor…
"Haccın da mizahı mı olur kardeşim, zinhar günahtır" diye düşünüyorsunuz kitabı elinize dahi almamanızda yarar var. Ancak "neden olmasın, üslubüyla, edep dahilinde olabilir" diyorsanız eser sizler için biçilmiş kaftan.. Harun Çelik aslında mizah adına bir şey uydurmuyor, sadece ziyareti esnasında karşılaştığı garip halleri kendi yöresine has üslupla kağıda aktarıyor ve ortaya da mizah çıkıyor…
"En büyük hacı bizim hacı" kitabını zaman zaman gülümseyerek, zaman zaman düşünerek okuyacak ve zaman zaman "aslında yazar haklı" ya da "yok yazar burada iyice zıvanadan çıkmış" diyebileceksiniz…
Kura ile başlayan hac yolculuğuyla başlayan eser, hacı kafilesinin düştüğü haller, THY macerası, konvoyda meydana gelen hadiseler, yolculuk esnasındaki gariplikler, otel sakinlerinin tavrı, "bizim siyah uşakların", Suudların, İranlıların başta olmak üzere tüm dünya Müslümanlarının hacdaki davranış biçimlerini gözler önüne seriyor.
Hac ibadeti esnasında insanların yaşadığı garip halleri, Karadenizli zekası ile gözlemleyen ve süzen yazarın ilginç ve komik anılarından bazı satırlar şöyle:
Kıbrıslı Hacılar arasında Kıbrıslı Hacı yok
"… Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağı altında toplanmış bir grup hacı kafilesine denk geldik. Grup KKTC bayrağı altında bir araya gelmişti ama omuzlarındaki çantalarda Türk Bayrağı vardı. Selam verdik yanlarına yanaştık. Bir tanesi üzerimdeki tişörtteki armayı görünce "O Trabzonlu hemşerum" diye yanaştı. Çok koyu Trabzon şivesiyle konuşuyordu. Kıbrıslı birisinin Trabzon şivesi ile konuşması ilginçti. Bir kaç hacı daha yanaştı yanımıza. Derken daha kalabalıklaştık, lakin tuhaf bir durum vardı. Kıbrıs kafilesi diye yanaşmıştık ama Girneliyim, Magosalıyım, ya da Lefkoşalıyım diyen yoktu. Büyük çoğunluk Karadenizli; Trabzonluyum, Giresunluyum, Rizeliyim, kimi de Adanalıyım ya da Mersinliyim diyordu. "Yahu aranızda Kıbrıslı yok mu?" diye sordum. Tam iki yüzkişilik grubun içinde Kıbrıs’ın yerlisi sadece iki kişi vardı…"
Hacı Sabır…
"… Evet, resmen o yaşlı kadınları azarlıyordu. Anaaa, benim artık buna tahammül etmemin mümkünatı kalmamıştı. Derken benim sabır taşım çatlamak üzereydi. Hacı Sabır… Tamam, hacı sabır olmasına sabır da, zillete rıza göstermek ile sabretmek arasında bir çizgi yok mu? Bu yaşlı insanlara reva görülen, bu aşağılayan tavırlara daha sabrım kalmadı ve olan oldu. "Bu adama sabretmek değil, mümkünse onu taşlamak sevaptır" diye düşündüm ve ip koptu…"
Kaçın, bizim siyah uşaklar geliyor!
"Benim siyah inci hacılarımdan bahsediyorum. Daha önce hacca gelmiş tüm dostlardan ve büyüklerden dinlemiştim namlarını. "Güçlü, iri yarı, dev gibi, kolları ayaklarım kadar" diyşe başlayan cümlelerle anlatıyorlardı onları. Tabi ki bizim Afrikalı kardeşlerimizden bahsediyorum. Başta Sudanlılar olmak üzerebiraz irice olan kardeşler….
Tavaf girdabında akıyorduk. Birden bir grup belirdi. Mutaf alanı mermerdendi ama bunlar resmen tozu dumana katarak geldiler!
Teşbihte hata olmaz, düşman kalesine hücuma kalkmış öncü kuvvetler gibiydiler. İri kıyımdılar lakin daha iri olanlarını en öne koymuşlar. Koçbaşı gibi.
Allahu Ekber diyerek gelişleri vardı ki amanın, aklı olan yoldan çıksın. Kabe’iy tavaf etmeye mi geliyorlardı, yoksa tavaf edenlerin tozunu atmaya mı geliyorlardı ben ayırt edemedim. "Bir hışımla geldi geçti, peh peh peh. Kiziroğlu Mustafa Bey hey hey hey!" diyen bir yiğitlik türkümüz var ya hani o misal. Bir hışımla gelip geçtiler ki sormayın. Geçerken, yıktılar, ezdiler, ve hatta silindir gibi dümdüz ettiler herkesi.
Biz Trabzonsporluların en sevdiği topçu tipi dikine oynayan topçudur. Topu alacak ve burnunun dikine dikine gidecek. Bu siyah kardeşlerimizin yıkım timi de aynı bizim dikine oynayan topçular gibi. Biz Kabe’yi tavaf etmeye çalışırken, onlar diklemesine Kabe’ye huruc ettiler.
Niyetlerini anladım. Hacerül Esved’i öpecekler. Hedef büyük yani!… En kutsalı bile olsa, en nihayetinde bir taşı öpmek için Allah’ın yarattığı en şerefli varlık olan insanı ezip geçiyorlardı…."
"Aşkım tavaf yapıyorum"
"Adam, elinde telefon. Kabe ile arasında bir kulaç mesafe var. Ümmet okyonusunun içinde, bırak etrafını, kendisinden geçmesi gerekirken elinde telefon ile konuşuyor. İster istemez, zaten sıkışık, zor hareket ediyorsun, haliyle kulak misafiri oluyorsun. Bugün şahit olduğum bir telefon görüşmesini, tırnak içinde veriyor ve yorum yapmıyorum. Sadece şunu hatırlatmak isterim, bu telefon görüşmesi Kabe’nin nefesini tenimizde hissederken yapılıyor:
"Aşkım biz tavaf yapıyoruz, Tatlım, hani televizyonda izlemedin mi? Hani dönüyorlar ya etrafında. Evet, bebeğim, işte o siyah binanın etrafında dönüyoruz şimdi. Tamam canım, kontürüm yok. Biraz daha döneyim ben seni gene ararım"
Abdestsiz Şeytan taşlanmaz
"Yatsı namazının ardından müftü efendi ve imamlar herkesin otel mescidinde toplanmasını istediler. (..) Müftünün son bombası "Abdestsiz Şeytan taşlanmaz" fetvası oldu. Taşları da mutlaka tertemiz yıkamamız söylendi.
Müftü efendinin bu fetvasına en güzel cevap Trabzonlu bir hacıdan geldi. Otelin lobisinde müftünün şeytanın abdestsiz taşlanmayacağı fetvası konuşuluyordu. Trabzonlu hacım patlattı cevabını: "Ula insan Allah’un karşısına abdestlan çikar. Şeytan taşlanırken nemuza gerek abdest. Mümkün ise şeytanın inadına abdesti pozmak gerekir. Mümkünsa şeytan taşlamaya giderken herkes pozsun abdestini"
Tirabzonsipor
Üsteki ara başlığa bakıp da "Aaa Trabzonspor’u yanlış yazmış" demeyin. Evet, duvarda aşnen böyle yazıyordu. Ne duvarı, ne Trabzonspor’u diyecek olursanız anlatayım. O karmaşa içerisinde şeytanı taşlama derdine düştüğümüz anda, şeytan taşlama mahallinin köşe duvarlarından birinde -ki burası bir iskele ya da vinç olmadan çıkılamayacak kadar yükseklikte bir nokta- oldukça büyük harflerle aynen böyle yazıyordu: "Tirabizansipor"
Bunu yazan her kim ise ve bir yerlerde bu satırları okuyorsa, kendisine selam ediyorum… (…)
Şeytan, bu yazıyı yazan arkadaşı görünce, "terlik atanı gördüm, .aston atanı gördüm, çakmak atanı gördüm ama ilk kez gördüm" diye şaşırmış mıdır acaba?
Haber 7