Fatma Karaman’ın haberi
Topkapı Sarayı’nın bilinmeyenleri, aynı adı taşıyan kitapta toplandı. Harem’den Gülhane ve Beyazıt’a uzanan tünellerden, Sultan Selim’in kütüphanesi ve padişahın bile selam verdiği taşlara kadar gizem dolu tarih, saray rehberiyle avucunuzun içinde. Uzmanından uyarı: Harem ya da Endurun’dan başlayın.
Tarihi yarımadanın en ihtişamlı yapısıdır Topkapı Sarayı. Dört asır boyunca üç kıtaya hüküm sürmüş bir imparatorluğun ve hilafetin merkezi olan Topkapı Sarayı, aynı zamanda dünyanın sayılı kültür miraslarından biri. Peki her gün yerli ve yabancı binlerce ziyaretçiyi misafir eden bu tarihi mekanın hakkını vererek geziyor muyuz? Bu sorunun yanıtı tarihçi Salih Gülen’in Kaynak Yayınları’ndan çıkan Bilinmeyen Yönleri ile Topkapı Sarayı Kitabı’nda. Saray planından adabına, mukaddes emanetlerden odalara, abidelerden bahçelere, mescitlerden köşklere, mutfaklardan koğuşlara ve tabii ki harem dairesi ve Enderun’dan kaçış tünellerine Osmanlı idari anlayışı ve zarafetini sergileyen bu yapının anlattıklarını okuyabilmek için kapsamlı bir rehber eserle karşı karşıyayız. Kitap, sarayın her köşesi ve bilinmeyenlerine, farklı dönemlerin hatıra, bilgi ve anekdotlarına rehberlik ediyor.
Topkapı Sarayı’nın her noktasının tarihi bir olaya tanıklık ettiğini belirten Gülen, kitabında düz mekan anlatımları yerine duvarlar ve avlular arasında gizlenmiş bilinmeyen tarihi, insan öykülerini anlatmak istemiş. Duvardaki tabelalara kimsenin ilgi göstermediğini ancak daha girdikleri ilk avluda 3.Selim’in öldürülüp cesedinin bir gün bekletildiğini yerden basarak geçtiklerini anlattığında herkesin Saray’a daha bir saygıyla yaklaşmaya başladığını belirten Gülen “İnsanlar, alalade basıp geçtiği bir yerde padişahın cesedinin olduğunu bilmez.” diyor.
Padişahların ‘kaçış’ tünelleri
Gülen, sarayın en merak edilen Harem bölümündeki tünellere dikkat çekiyor: “Ziyaretçilerin ‘Hürrem’den ne görebiliriz, Mahidevran neredeymiş’ mantığıyla gezdikleri haremin altında pek çok tünel olduğundan kimsenin haberi yok. Bu tünellerin bir ucu Gülhane’ye çıkıyor. Bazı padişahlar bu yolları kullanarak sahile iniyor ve sandalla Anadolu yakasına geçiyordu. Bazı tünellerse Eminönü ve Beyazıt Meydanı’na kadar uzanıyor. Bu tüneller , haremin Osmanlı için ne kadar korunaklı ve kıymetli olduğunun göstergesi.” Rehberliğine başvurduğumuz Gülen, Topkapı Sarayı’nı anlatmaya ‘mümkünse sarayın harem ya da endurun kısımlarından gezmeye başlayın’ uyarısıyla başlıyor:
“Hikayesi, Fatih Sultan Mehmet’in, Beyazıt’ın ardından 1478’de Bizans Sarayı’nın üst tarafına Topkapı Sarayı’nı yaptırmasıyla başlıyor. Saray aslında dünyada eşi benzeri olmayan bir yer ama çok ihtişamlı değil. Çünkü Osmanlı’da ihtişamlı binalar sadece camilerdir. Topkapı Sarayı, Sultanahmet, Ayasofya ya da Fatih Camii’nden ihtişamlı değil. Batıya karşı devletin ihtişamlı olduğunu görüyorsunuz ancak padişahın yaşantısı çok mütevazi! Sarayı dikkatli gezen herkesin görebileceği bir detay var: Her köşesinde mutlaka bir ayet, hadis ya da dini atıfta bulunan bir şeyler yazılıdır. Ama Dolmabahçe ya da Beylerbeyi Sarayı’nda böyle bir şey göremezsiniz. Topkapı Sarayı dünyada hassasiyetin, inceliğin ve zekanın öne çıktığı bir yapıdır.”
Müze olmaktan çıkarılsın
“Bu kadar önemli bir yapıyı bir saat gezip çıkmak bence büyük insafsızlık!” diyen Gülen, Topkapı Sarayı’na en az bir gün ayrılması gerektiğini söylüyor: “Bence saray müze olmaktan çıkarılmalı. Sarayı saray olarak gezmeli. Günde 10 bin ziyaretçinin gezdiği söyleniyor. Bu kadar ziyaretçi, saraya ciddi zarar veriyor. Zamanında sadece padişahın yürüyebildiği yolda bugün binlerce insan yürüyor. Avludaki taşlar aşındı, yetkililer bir şeyler yapmalı! Dünyanın hiçbir yerinde yok böyle bir şey! Sarayın içerisinde müze olarak kullanabilecek mekanlar var. Saray, bu ziyaretçi istilasından kurtarılmalı. Bence sarayın içerisinden bir hazine, silah, diplomatik ve hoşgörü müzesi olarak pek çok alan açılabilir.”
Harem karanlık ve kasvetli
Bugün Topkapı Sarayı’nın en çok merak edilen yerlerinden biri de Harem. Gülen’e göre bilinenin aksine harem dairesinde gösteriş ve rahatlık söz konusu değildi: “En yanlış bilinen yer harem. Harem, padişahın annesinin, bekar kız kardeşlerinin, küçük yaşta şehzadelerin, sultanların ve padişah eşlerinin yaşadığı yerdi. Günümüzde haremi anlatan işlerde hep yol geçen hanı gibi gösterilmiş. Öyle bir şey yok! Ne cariyeler rahat rahat ortalıkta dolaşmaktaydı ne de harem ağaları istediği zaman hareme girebiliyorlardı. Topkapı Sarayı’ndaki harem, pek çok kişiyi hayal kırıklığına uğratacak kadar küçük ve kapalı mekanlarıyla, çok dar ve yarı karanlık koridorlarıyla birkaç yer hariç kasvetli bir yapıya sahip.”
1- Sohum Kalesi Abidesi
Hünkar Yolu üzerindeki bu abide, Gürcistan’da bulunan Sohum Kalesi’nin elden çıkacağı anlaşılınca II.Abdülhamit tarafından söktürülerek Topkapı Sarayı’na getirilmiş. Tarihi değeri ve kaybedilen toprakların ibreti olması için getirildiği söyleniyor.
2- Buhur Dibeği
Mukaddes Emanetler Dairesi’nin her zaman güzel kokması için özel ağaç ve çiçekler kullanılırdı. Amber ve öd ağacı gibi güzel kokulular, burada dövülerek içeri alınırdı.
3- Mustafa Paşa Köşkü
Lale Bahçesi’ndeki bu köşk, Sultan III. Ahmet’in Kırım Hanı Devlet Giray ile görüşerek Rusya’ya savaş ilanı kararı aldığı yerdir. Ayrıca, I.Abdülhamit devrinde ramazanlarda yapılan Huzur Dersleri de genellikle bu köşkte icra edilmiştir.
4- Altınyol
Harem’i sınırlayan bütün mekanların tek ortak geçiş noktasıdır. Şehzade II. Mahmut’un kurtarılmasına şahit olmuştur. Kabakçı İsyanı sonrası şehzadelerin boğdurulması emri alan cellatlar Şehzade II. Mahmut’u boğmak için Harem’e girer. Cevri Kalfa, şehzadeyi yanına alır ve Altınyol üzerindeki dairesinde saklar. Peşlerinden gelen cellatların üzerine mangaldaki külleri atar ve şehzadeyi kurtarır.
5- Yavuz Sultan Selim’in kitaplığı
Kitaba merakıyla bilinen Sultan Selim, kardeşi Şehzade Korkut’un Manisa’daki kütüphanesini İstanbul’a taşıtır. Saraydaki ve kalelerdeki bazı şahsi kütüphanelerin sayımını yaptırıp kitapların envanterini çıkarttırır. Kitaplarının kaybolmasına çok kızar. Mısır seferi sırasında kaybolan bir kitabını uzun uzun aratması meşhurdur.
6- Şehzade Dairesi
Şehzadeler 10 yaşına kadar sarayda eğitim gördükten sonra devlet işlerini öğrenmeleri için Çifte Kasırlar adlı daireye gönderilirdi. Padişahlarca ‘bir tehdit’ görünen Şehzadeler, burada bir nevi hapis hayatı yaşardı.
7- Mecidiye Köşkü
Saraya en son eklenen bu köşk, Sultan Abdülmecit tarafından yaptırıldı. Dikkat çekici nokta devletin merkezinin Dolmabahçe Sarayı’na geçtiği sırada yapılmış olması. Fransız mimarisiyle dikkat çeken bu köşkte, yurtdışından gelen önemli misafirler ağırlanmıştı. (üstte)
8- Babü’s Selam (Orta Kapı)
Topkapı’nın sembolü olan Babü’s Selam’a girildiği andan itibaren konuşma yasağı başlar ve bu sıkı bir şekilde uygulanırdı. Babü’s Selam’da bulunan Selam Taşları bugün pek çok kişinin bilmediği özelliğe sahip. Bu taşlar saraya padişah dahil her giren tarafından selamlanırdı. Sebebi ise devlete ve padişaha olan sadakati gösteriyor olması.
Star