Bir Yüzü Tanımak: Portre

Görsel Sanatlar
Genç yazarlarımızdan lise üçüncü sınıf öğrencisi Sedanur Anbar bu haftaki yazısında siz değerli on5yirmi5 okuyucuları için bir ‘portre örneği’ yazdı. PORTRE NEDİR?Portre sözlük anlamı olar...
EMOJİLE

Genç yazarlarımızdan lise üçüncü sınıf öğrencisi Sedanur Anbar bu haftaki yazısında siz değerli on5yirmi5 okuyucuları için bir ‘portre örneği’ yazdı.

PORTRE NEDİR?
Portre sözlük anlamı olarak insanların görünüşlerini ve kişiliklerini anlatan ya da bir şeyi tanıtan yazı türü ya da sözlü anlatımdır.
Portre fiziki (tensel) ve rûhi (tinsel,moral) olarak ikiye ayrılır. Fiziki (tensel) portrede kişiyi başkasından ayıracak dış görünüş özellikleri anlatılır, rûhi (tinsel) portrede ise kişinin iç dünyası, alışkanlıkları, ahlaki değerleri, karakteristik özellikleri anlatılır.
Portrede gözlem esastır. Bu tür yazılar roman, hikâye, biyografi, otobiyografi, anı, gezi yazısı gibi türlerin içinde yer alabilir. Özellikle roman ve hikâyelerde kahramanlar, yeri geldikçe, gerek dış görünüşleriyle gerekse karakter özellikleriyle okuyucuya tanıtılır. Böylece okuyucunun roman kahramanlarını hayalinde canlandırması amaçlanır. Bu yönüyle portre bölümlerine, romanlarda daha çok rastlanabileceği gibi bağımsız bir edebi tür olarak yazılmış portreler de vardır.

Fotoğrafçılıkta portreler belirli bir kompozisyon dahilinde kişinin poz vermesiyle çekilir. Portrelerde genelde, betimlenen kişi ressama ya da fotoğrafçıya doğru bakar ve bu sayede kişinin izleyiciye en başarılı şekilde aktarılması sağlanır. Krallar ve imparatorlar gibi önemli kişilere ait olmayan en eski portrelerden bazıları, Feyyum mumya portreleridir. Mısır’ın Feyyum bölgesindeki mezarlarda, mumyaların konulduğu tabutlara çizilen bu portreler, kuru iklim koşulları sayesinde bugüne kadar ulaşmıştır. Bunlar Roma dönemi portrelerdir. Roma heykel sanatı dahilinde portreler, övücü olmayan gerçekçi betimlemeler yapılmaktaydı. 4. yüzyıl civarında, kişilerin görünüşleri, idealize edilmiş biçimlerde betimlenmeye başladı.

Avrupa’da gerçekçi portre anlayışına Orta Çağın sonlarında, Burgonya ve Fransa’da dönüş yapılmıştır ve eserlerde kişilerin anatomik özellikleri ayrıntılı biçimde ve kesin doğrulukta betimlenmiştir. Portreleri yapılan kişiler yönetici seçkin zümre, rahipler, savaşçılar ve ünlü sanatçılardı. Bu kişiler, hayatlarının çeşitli evrelerinde betimlenirdi. Tanrıların portreleri de yapılırdı. Bu eserlerde başlıklar, saç stilleri, takılar ve yüz makyajları gibi detaylara önem verilirdi.

PORTRE ÖRNEĞİ
Bir şubat sabahı genç kız havanın kar kokan soğuğunu içine çekerek sanki dengesini bozan bir şey varmış gibi sağa sola sallanır şekilde yürüyorken mükemmel bir insan fıtratının en güzel örneğiyle karşılaştı, yüreğine vaveyla olan bu suratı ezbere biliyordu. Uzun yüzlü, buğday tenliydi. İrice yoğun kahve gözlerini doğal sürmeli gür ve kıvrık kirpikleri çerçeveliyor kirpikleri genç kızın kalbine batıyordu, bazı sabahlarda hafifçe şişen göz altları gözlerini çekik gösterirdi, boşluğuna gelince bakışları kocaman olurdu bazen de bakışlarında şimşekler çakıp kaşlarını çattı mı gözlerinin rengi daha da koyulaşır kalınca kaşları yüzüne oldukça sert ve ciddi bir görünüm katardı. Bir şeylere dikkatini verdiğinde aşağı doğru şekillenen kaşlarıyla, yüzüyle orantılı hafif kalınca pembe dudaklı ağzı ve burnuyla gülmediği her zaman diliminde ciddi ve soğuk izlenimi uyandırırdı fakat gülümsediği vakit yüzündeki tüm ciddiyet ile soğukluk bir anda kayboluverirdi. Kahkaha atarken kaşları ve burnu gerilir ağzı tamamen açılır tüm o düzgün dişleri ortaya çıkardı bu ikisi arasında küçülerek parıldayan gözlerinin kenarlarında çizgicikler oluşurdu, kahkaha anında fazlaca lakayt görünürdü, sessizce gözlerini pörtletip yine ağzını sonuna kadar açtığı gülümsemelerinde ise çok şirin görünür gülüşü genç kızın gününe güneş gibi doğar, kalbini sarardı. Yanaklarını çoğu zaman yüzüne çok yakışan sakalları kaplar onu olgun gösterirdi. Bu yüz hatlarını tamamlayan gür, epeyce koyu kahverengi saçları bazen anlına düşerek yüzünü gizler bazen yana doğru taranarak düzenli havası katardı. Sesi gür ve kalındı çevresine yüksek sesle ve bazen üstü biraz damarlı ve uzun parmaklı ellerini kullanarak bir şeyler anlatırdı, çevikçe hareket ederdi uzun boyu ile hep sade giyinir bu fevkaladeliliğini bazen bileklikler takarak süslendirirdi. Genç kız bu simadaki ilahi güzelliği tasvirden aciz hissediyordu, hazin hazin ruhuna, kalbine işleyen gözlerden kafasını çevirerek kendini yoluna devam etmeye zorladı.

SEDANUR ANBAR’IN TÜM YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN