Maverdi’de Medeniyetin 6 şartı!

Etkinlikler
Günümüzde fiziki ve sosyal belediyeciliğin yanında kültürel belediyecilik de ihtiyaç haline geldi. Nitekim küreselleşme sayesinde her an kültürel emperyalizmin dayatmalarıyla karşı karşıyayız. İstanbu...
EMOJİLE

Günümüzde fiziki ve sosyal belediyeciliğin yanında kültürel belediyecilik de ihtiyaç haline geldi. Nitekim küreselleşme sayesinde her an kültürel emperyalizmin dayatmalarıyla karşı karşıyayız. İstanbul’a yeni gelmiş bir muhacir olarak belediyelerimizin yapmış oldukları kültürel programları takdirle takip ediyor hassaten tebrik ediyorum.

Geçtiğimiz akşam Üsküdar Belediyesi değerli hocamız İskender Pala’yı misafir etti.  Biz de oradaydık ve notlar aldık anlatılanlardan.

Bilgi mi ‘kültür’dür, medeniyet mi?

Pala, “Kültür ve Medeniyet” başlıklı sunumuna ‘Kültür’ü tanımlayarak başladı. Kültür; Bir milletin maddi ve manevi değerleridir. Erol Güngör’ün ifadesiyle; Kuşaktan kuşağa akıp gelen ırmağın değerleridir. Felsefe, güzel sanatlar, mimari, müzik, inanç ve gelenek kültüre ait değerlerdir.

Bilgi, kültür demek değildir. Medeniyet de kültür demek değildir. Ama hem kültür için hem de medeniyet için muhakkak bilgi vardır.

Bilgi, eşya hakkında en az on dakika konuşabilecek kadar bilgi sahibi olmaktır. Belirli bir zaman sonra bunun hakkında eğer üç dakika konuşulabiliyorsa işte o kültür olur.

Kültürlü olmak için bir konuda değil birçok konuda önce bilgi sahibi olmak, sonra bunları kullanmak gerekir. Yalnızca bir dala kilitlenip o dalda eğitim almakla kültürlü olunmaz.

Mezar başlarında servi ağacı

Medeniyet, bilgi alındıktan sonra topluma öğretilmesi toplumun da bunu kabul edip değer yargısı olarak benimsemesiyle oluşur. Mesela mezarlıklara servi ağacı dikmek toplumun bir kültürüdür. Çünkü servi ağacının kötü kokuları giderici bir özelliği vardır. Bu topluma servi ağacı salınırken ‘hu’ diye ses çıkarmasıyla Allah’ı zikreder, her zikredişinde ise kabirdekinin günahı affedilir diye kabul ettirilmiştir. Yahya Kemal ise bunu şu beyitleriyle medeniyete dönüştürmüştür;

“Ve serin serviler altında yatan kabrinde,

her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.”

Yüzlerdeki gülümseme medeniyettir!

İbni Haldun; Medeniyeti, Arapça ‘umran’ ve ‘hadare’ kelimeleriyle anlatır. Göçebeliği terk ederek köy, kasaba, şehirlere yerleşip şehirleşmek demektir. Medeniyet yüzlerdeki gülümseme, toplumsal ahlakın egemen olmasıdır. Gücün ve kuvvetin egemen olması ise hakikati ve hakkaniyeti örttüğü için medeniyeti bozar. En ideal medeniyet ise güç ve kuvvetin hakikat adına hükmettiği noktada ortaya çıkar.

Bir ülkede medeniyetin oluşabilmesi için sağlam kültürel zeminlere ihtiyaç duyulur. Kültür, onu yaratmış olan milletin malıdır ve bunun damıtılarak hayata bir güzellik halinde yansımasıdır. Farabi medeniyeti; ‘yetkinlik ve iyiliklerin gerçekleştiği, şer’î bilimlerin ilerlemesi sayesinde gelişebileceğini söyler.

Medeniyeti Batıda ilk kez kullanan Marquis Mirabeu ise; seçkin zümrelerin hayat tarzı olarak tarif eder.

Medeniyet için elzem olanlar

Maverdî medeniyetin oluşabilmesi için altı şart sıralar:

  • Dînün müttebaun ; Yaşanan, vicdanda otorite kuran bir din.
  • Adlün Şâmilün; Herkesi kucaklayan, her yere ulaşan  adalet.
  • Emnün Âmmün; Memleketin her bölgesindeki genel güvenlik.
  • Hısbün Dârrun; Yaygın refah, toplumsal tabana yayılmış refah düzeyi.
  • Emelün Fesîhun; Geniş ufuk, vizyon,
  • İmâratü’l-Arz; Şehrin imarı. Şehrin duvarlarını kültürle örmek.

Biz istemeden veren bir toplumduk

Unutulmamalı ki biz isteyen bir toplum değildik. İstenildiğinde veren bir toplum değildik. Biz ‘utanır isteyemez’ diye istemeden veren bir toplumduk.

Toplum halinde yaşamayı bıraktığımız için topluluklar halinde yaşamaya başladık. O yüzden de sokaklarımız, sohbetlerimiz, destanlarımız şarkılarımız, sevgilerimiz kayboldu.

Eskilerde sitem ve kırılganlıklar bile sevgiyle ifade edilirdi;

“Sana ben canımın canı efendim kırıldım, küstüm, incindim, gücendim.”

Gece, İskender Pala’nın engin Divan şiiri kültürüyle zenginleşerek sona erdi.

Dünya Bizim