Kente Tiyatro Geliyor!

Etkinlikler
Adnan Çevik "İşte yine o acayip gün geldi çattı" dedim kendi kendime 23 Haziran sabahı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, 2008&r...
EMOJİLE

Adnan Çevik

"İşte yine o acayip gün geldi çattı" dedim kendi kendime 23 Haziran sabahı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, 2008’den bu yana dördüncü dönem mezunlarını verecekti.

Klişe ifadeyle öğrencilerim, mezuniyet töreninden sonra meslektaşlarım olacaktı. Ancak yazının başında sözünü ettiğim “acayiplik” ile mezuniyet arasında bir bağlantı yoktu. Acayipliğin nedeni mezun olarak tiyatrolarda oyuncu olarak istihdam edilecek kişilerin en az dört yıllık öğrenim hayatlarını profesyonel anlamda tiyatrosuz, tiyatro binasız, tiyatrodan arındırılmış bir şehirde geçirmeleriydi.

Hani hiç akarsuyu, denizi olmayan bir yere su ürünleri fakültesi açmak, kar yağmayan bir başka yere kayak tesisi kurmak benzeri bir durum bu acayiplik. Çanakkale’nin tiyatro binası ve bir tiyatrosu olmamasından kaynaklanan bir acayiplik.

Kent halkına bireysel olarak sorulduğunda tiyatro için yanıp tutuştukları, herkesin tiyatro istediği gerçeğinin, iki yıldır Çanakkale’de yürüttüğüm TÜBİTAK Projesi sonuçlarına göre doğru olmadığını gösteren acayiplik.

İçinden tiyatro geçmeyen şehir

Acayip bilmecenin özünde yatan gerçek, hemen her “geliştiğini sanan” ülkede olduğu gibi ülkemizde de tiyatronun bireysel düzeyde gelişmişlik göstergesi olarak sözde onaylanmasına karşın, bunun kolektif bilince bu biçimde yansımaması olduğu düşüncesindeyim.

Öte yandan, bir gelişmişlik göstergesi olarak tiyatronun “geliştiğini sanan” ülke halkının gerçeğinden uzaklaştığı da bir başka gerçek. Kanımca ülkemizin çoğu şehrinde olduğu gibi Çanakkale’de de bu duble yabancılaşmadır tiyatroyu seyircisinden ve seyirciyi de tiyatrosundan uzaklaştırmış olan. Hele buna bir de tiyatroya yatırım yapmayı akıllarının ucundan bile geçirmeyen yöneticiler eklenince, yabancılaşma o kadar artmış ki karşı kıyı şehri Selanik’te 80 özel tiyatro varken, Çanakkale’de sadece Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü profesyonel anlamda oyun sahneliyor hale gelmiş.

Yıllarca uzayın derinliklerine bakmak için milyonlar harcanmışken, kent halkına tiyatroyla el uzatmak ıskalanmış. Üniversite kentinden, kent üniversitesinden uzaklaşmış, uzaklaştırılmış. Tiyatro salonu yerine, konferans salonu yapılması tercih edilmiş; tiyatroda konferans yapılabileceğini, ancak konferans salonunda tiyatro yapılamayacağını dahi akıl edemeyen bir zihniyetle.

Ancak şimdi talihsizliklerimizin kışının, parıltılı bir yaza dönüşmek üzere olduğu söylenebilir. Kim bilir, 2012 baharı bir başka bahar olabilir Çanakkale seyircisi ve tiyatrocusu için konferans salonundan son anda kurtarılan mütevazı tiyatro salonuyla.

Uzaklaşma sadece tiyatro ve seyirci arasında değil tabii, tiyatrosuz şehrin tiyatrocuları da mezuniyetlerinden hemen sonra büyük kentin yolunu tuttular.

Bize kalan onların perdelere asılı tiratları oldu. Übü Kral oldukça, Cahit Atay hâlâ “Pusuda”, “Godot” hâlâ bekleniyor, Asiye kurtulduğunu sanıyor, Fasülyeciyan ve İsmail (Dümbüllü) didişiyor ve “Misafir” diye bağırıyor Çavuş. Mezun öğrencilerin mezuniyet oyunlarından birkaçı bunlar.

Bir hafta boyunca içinden tiyatro geçmeyen şehirde bir festival rüzgarı estiren oyunlar. Bu “acayip bilmecenin” günün birinde çözüleceğinin kanıtı, “pirelerin devleri” yutamayacağının göstergesi oyunlar bunlar. Mezunlarıma bir kere daha “alkışınız bol olsun” derken, gelecek yıl bu acayip bilmecenin çözüleceğine kesin olarak inanıyorum.

Radikal İki