“İstancool” Sona Erdi

Etkinlikler
Hazırlayan: Ali Saran İstanbul, Avrupa Kültür Başkenti projelerinden birini daha geride bıraktı. Dünyanın en yetenekli yazarlarının, ressamlarının, tasarımcılarının, oyuncularının ve yönetmenlerinin k...
EMOJİLE

Hazırlayan: Ali Saran

İstanbul, Avrupa Kültür Başkenti projelerinden birini daha geride bıraktı. Dünyanın en yetenekli yazarlarının, ressamlarının, tasarımcılarının, oyuncularının ve yönetmenlerinin katıldığı İstancool Festivali geçtiğimiz üç gün boyunca dopdolu bir program ile İstanbullu sanatseverlere kapılarını açmıştı.

Moda, Sinema, Edebiyat, Mimari ve Müzik gibi sanat dallarında dünyanın en önde gelen isimlerini bir araya getiren festival İstancool, üç gün boyunca İstanbullu sanatseverlere kapılarını açtı. İstancool, her zaman karşılaşamayacağımız türden etkinliklere ev sahipliği yaptı. Bu kadar ünlü ismin bir araya geldiği festivalin ön önemli özelliklerinden biri, eserleri ve eser sahiplerini bir arada görebilme fırsatını bizlere sunmuş olmasıydı.
Waris Ahluwalia
Liberatum, İstanbul’74, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla ve Türk Hava Yolları’nın resmi sponsorluğunda düzenlenen İstancool etkinlikleri Sakıp Sabancı Müzesi’nde yer alan The Seed’de düzenlenen resmi açılış töreni ile başlamıştı. Açılış töreni öncesinde verilen kokteylin en renkli ismi başındaki geleneksel hint sarığı ve sempatik tavırları ile dikkatleri üzerine çeken aktör ve mücevher tasarımcısı Waris Ahluwalia oldu.

Birçok sanat dalını bir araya getiren festivalde İstancool’un fikir babası Pablo Ganguli’nin açılışta yaptığı konuşmada, davetlilerin hislerini özetler nitelikteki sözleri İstanbul’un böylesine büyük festivallere ne kadar elverişli bir şehir olduğunu bizlere hatırlattı: İstanbul, ümitlerin şehri, farklı yaratıcı arayışlar için bir liman. Hem geleneksel değerlerin hem de modern fikirlerin büyüleyici destekçisi. Avrupa Kültür Başkenti olmayı tam anlamıyla hak ediyor”

İlk gün müzisyen, sinema ve fotoğraf sanatçısı Michael Nyman’ın Türkiye ve Vakko’ya ithaf ettiği piyano resitali ile başlayan festival, dünyaca ünlü bir yazar olan Sir Naipaul’un “A Writer’s People: Ways of Looking and Feeling” adlı kitabından okuma yapması ile devam etmişti.

Sonrasında Financial Times Paneli gerçekleştirildi. Sanat dünyasının medya ile birlikte ne kadar iç içe olduğunu hatırlatan bu panelin moderatörlüğünü ekranlardan tanıdığımız deneyimli sunucu Defne Sarısoy yaptı. Ancak moderatörlüğün yanı sıra oturumda Türkiye’yi temsil Sarısoy’un zaha hadidbu görevi ne kadar iyi yaptığı konusunun tartışmaya açık olduğunu da belirtmek gerekli. Zira FT.com editörü Robert Shrimsley ve Wallpaper editörü Tony Elliott gibi medya dünyasının önemli isimleri dijital medyanın geleceğini tartışırken, Sarısoy’un internetin çocuklar üzerindeki zararlarından bahsetmesiyle salondakileri oldukça şaşırttı.

İkinci gün, çevirmen ve şair Tarık Günersel’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen Hanif Kureishi, Lady Nadira Naipaul ve Elif Şafak’ın katıldığı bir söyleşi ile başladı. İstanbul Modern’de yapılan söyleşinin konusu oldukça ilgi çekiciydi; Müslüman ülkelerde doğmuş olan bu yazarlar, çocukluk dönemlerinin edebi kimliklerinin nasıl şekillendirdiklerini konuştular.

Haftalar öncesinden yayınlanan festival programında Zaha Hadid isminin sadece “Güler Sabancı’nın ev sahipliğinde, ünlü mimarın onuruna verilecek akşam yemeği” haberinde geçmiş olması, “acaba sadece yemek yemeye mi gelmiş?” gibi söylentilere neden olmuştu ancak festivalin ilk günü açıklanan programla birlikte konu netlik kazandı ve ikinci gün Zaha Hadid, “Özel bir konuşma” başlığı altında geleceğin mimari anlayışını değerlendirdi. Kendisi festival kapsamında gelen konuklar arasında Türkiye ile en çok yakınlık kurmuş isimlerin başında geliyordu. Irak asıllı ünlü mimar, Kartal ilçesi için sanayi bölgesi kentsel dönüşüm projesi hazırlamıştı.

Pera Müzesi’nde günlerdir billboardlarda duyurularını gördüğümüz Kolombiya asıllı ressam Fernando Botero’nun, modelleri resmettiği “Botero” sergisinin özel gösterimi ile başlayan üçüncü gün Pera Müzesinin tarihini anlatan sıcak bir sohbet ile devam etti. Dünya kamuoyu Fernando Botero’yu daha çok 2004 yılında Irak’ta bulunan Ebu Gureyb hapishanesinde yaşanan insanlık ayıbını anlatan resimleri ile tanımıştı.
istyancool
Festivalin son saatlerine yaklaşıldığında Stephen Frears, Vecdi Sayar, Shekhar Kapur, Alphan Eşeli gibi isimler sanat filmleri üzerine eşine pek rastlayamayacağımız tarzda bir söyleşi gerçekleştirdiler. Söyleşinin ardından Stephen Frears ve Hanif Kureishi ile Oscar’da en iyi senaryo adayı olan “My Beautiful Laundrette” isimli filmin gösterimi Muammer Brav tarafından sunuldu.

Festivalin üçüncü ve son günü olan Pazar günü Festivalin kreatif başkanı Demet Müftüoğlu’nun ev sahipliğini yaptığı İstancool kapanış yemeği ile sona erdi.