İstanbul’da hayat, sanatın önünde!

Etkinlikler
“Anne, ben barbar mıyım?” başlığını taşıyan 13. İstanbul Bienali 14 Eylül Cumartesi günü başlıyor ama basın ve profesyoneller için kapılar dün açıldı. Kamusal alan fikrine odaklanan 13. Bienal, İstanb...
EMOJİLE

“Anne, ben barbar mıyım?” başlığını taşıyan 13. İstanbul Bienali 14 Eylül Cumartesi günü başlıyor ama basın ve profesyoneller için kapılar dün açıldı. Kamusal alan fikrine odaklanan 13. Bienal, İstanbul’da son aylarda üretilen sanatsal fikirlerin önüne geçemeyeceğinin farkında olduğundan gayet iddiasızdı. Ön izleme günlerinin ziyaretçileri de bir o kadar heyecansız… Bugüne dek hep sanat şaşırtmış ve başka bakış açılarının mümkün olduğunu anlatmaya çalışmıştı ama bu defa zaten hayat sanatın epey önünde. En azından İstanbul’da bu böyle!

13. İstanbul Bienali’nin hem İstanbul hem de dünya ölçeğinde fark attığı en önemli husus sergilerin ücretsiz olması. Açılış davetlerinden vazgeçilmesi ve sergi izleme süresinin kısa tutulması gibi bütçe kısıtlamaları sayesinde gerçekleşen bu hedef, bienalin kavramsal odağıyla da ciddi bir paralellik taşıyor. 13. İstanbul Bienali, bu ciddi karar sayesinde, kamusal alanı tanımlama ve anlamlandırma yolunda isteyen herkese ulaşabilecek. 20 Ekim Pazar gününe kadar…

Küratörlüğünü Fulya Erdemci’nin, sponsorluğunu da 2007’den bu yana Koç Holding’in üstlendiği bienal; farklı kuşaklar ve coğrafyalardan 88 sanatçı ve sanatçı grubunun işlerine ev sahipliği yapıyor. Türkiye’den 11 sanatçının ve 2 sanat grubu/sivil kolektifin yanı sıra, hem Türkiye’den hem de yurtdışından sanatçıların birlikte oluşturduğu 3 ayrı sanatçı işbirliği sayesinde İstanbul Bienali, bugüne kadar Türkiye’den en yüksek sayıda katılımın sağlandığı bienallerden biri olarak kayda geçti.

Şair Lale Müldür’ün aynı adlı kitabından alıntılanan başlık “Anne, ben barbar mıyım?” her ne kadar sanat ve edebiyat, özellikle de şiir arasındaki ilişkiyi merkezine aldığını iddia etse de birkaç iş dışında böyle bir paralellik göze çarpmıyor. Kamusallık kavramını düşündürerek kamusal bir buluşma ve tartışma zemini oluşturmayı hedefleyen bienal; oluşturmak değil ama halihazırdaki zemine muhakkak katkı sağlayacak. Ücretsiz olması sayesinde kapılarını çok geniş kitlelere açması bu yolda atılan en ciddi adım.

Bienal sergileri ise geçmiş yıllara yakın bir şekilde yine başta Tophane’deki Antrepo No: 3 olmak üzere Karaköy’deki Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, İstiklal Caddesi üzerindeki ARTER ve SALT Beyoğlu ile İMÇ 5. Blok’taki 5533’te. Bienalin kavramsal çerçevesinde ağırlıklı olarak işlenen kamusal alanın yanı sıra mimari, şehircilik ve toplumsal yapıya ilişkin işleri bir araya toplayan Antrepo No: 3’te üç ayrı suni meydan bulunuyor. Şehirlerin kendilerine ait ritimlerinin dışarıdan ve iktidar müdahaleleriyle değişemeyeceğine vurgu yapan yapıtların ağırlıkta olduğu mekânda 52 sanatçı ve sanatçı topluluğunun imzası bulunuyor.

Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’nda ise öz-örgütlenme ve kolektif hareketin deneyimlenebileceği çalışmalar yer alıyor. 28 sanatçı ve sanatçı kolektifinin işlerine yer veren mekanın dikkat çeken isimleri Wang Qingsong, İnci Eviner ve Sulukule Platformu. İstiklal Caddesi üzerinde yer alan ARTER’de 15 sanatçı ve sanatçı kolektifinin işleri bulunurken sayı SALT Beyoğlu’nda 4’e düşüyor. İMÇ 5.Blok’ta bulunan 5533’te ise disiplinlerarası bir pratikten gelen Lübnanlı mimar ve sanatçı Maxime Hourani’nin ‘Şarkılar ve Yerler Kitabı’ projesi yer alıyor.

13. İstanbul Bienali sergi mekânlarından Antrepo no.3, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu ve ARTER’de her gün 11.00, 13.30, 15.00 ve 16.30 saatlerinde rehberli turlar düzenlenecek. Bunlar ücretli.
Zaman