İsmail Kara: Annemin dilini yazdım

Etkinlikler
Dergah Yayınları’nın Rize Kitaplığı serisinde, on üç yıl önce yayınlanmış olan Güneyce Rize Sözlüğü’nün genişletilmiş 2. baskısı yapıldı. Yeni Şafak’ta yer alan habere göre, İsmail K...
EMOJİLE

Dergah Yayınları’nın Rize Kitaplığı serisinde, on üç yıl önce yayınlanmış olan Güneyce Rize Sözlüğü’nün genişletilmiş 2. baskısı yapıldı. Yeni Şafak’ta yer alan habere göre, İsmail Kara kitabıyla ilgili bilinmeyenleri anlattı…

Dergah Yayınları’nın Rize Kitaplığı serisinde, on üç yıl önce yayınlanmış olan Güneyce Rize Sözlüğü’nün genişletilmiş 2. baskısı yapıldı.Dergâh Yayınları’ndan basılan Rize Kitapları dizisi nasıl doğdu?

Doğup büyüdüğüm köy Rize’nin bir köyü, Güneyce, Rize-Erzurum yolu üzerinde, sahilden 40 km. içerde. Hayli zamandır bu köyle ilgili yazılar ve kitaplar yazıyordum; hatırat, mahalli sözlük, tipler, biyografiler… Bir bakıma kendimle, uzak ve yakın tarihimle uğraşıyordum. İnsan gibi mekânlar da tek başına kuşatılamaz, yakın çevresine bakmak lazım. Güneyce’nin kültürel ve coğrafi yakın çevresi ise Rize ve Trabzon. Merkezi kaybetmemekle beraber buralara da uzanmaya başladım.

Sonra bir grup arkadaşla işbirliği mi yaptınız?

Rizeli Ömer Erdoğan arkadaşımla dertleşip dururduk; bu işi hiç değilse Rize çerçevesinde genişletip yapmak lazım diye. O birlikte çalışacağımız birkaç arkadaş daha buldu, ben de Rize üzerine araştırma yapanlardan bazılarını dahil ettim. Bu fedakâr arkadaşlarımızın isimleri Rize Defteri’nin jeneriğinde yazılı. Rize Kitapları dizisi böyle yola koyuldu. Sonra da Rize Araştırmaları Vakfı kuruldu.

Bu serinin kısa ve uzun vadeli hedefleri neler?

Rize ve Doğu Karadeniz’le ilgili eserler neşretmek şimdilik öncelikli hedefimiz. Her türden eser ama… Belge ve fotoğraf neşirleri, özellikle mimari, flora, folklor çalışmaları da yayınlamayı düşünüyoruz. Rize Defteri çok çeşitli konularda makaleler, denemeler, röportajlar içeren, görsel malzemeli, özel tasarımlı ve her sene bir cilt yayınlanacak bir kitap.

Daha uzun vadeli düşüncelerimiz de var. Bu biraz da çalışacak arkadaşlarımızın sayı ve kapasitelerini artırabilme ve kaynak için vakfı geliştirebilmemize bağlı.

Güneyce-Rize Sözlüğü’nü hazırlarken nasıl bir yöntem izlediniz?

Esas itibariyle bir derleme sözlüğü bu. Ana kaynak annem. Yıllardır İstanbul’da ve köyde annem başta olmak üzere köylülerimizin konuşmalarını sözlük kulağıyla da dinliyor ve hemen kaydediyorum. Özellikle kadınların, yaşlı halaların konuşmalarını, çünkü hem erkeklerden daha çok konuşmayı seviyorlar hem de derleme için daha nüanslı bir dil tasarrufları var. Mektep medrese görmemiş köylü kadınlarının ne kadar bol mecazlı, deyimli, atasözlü bir dil kullandıklarını bu sayede farkettim. Bu ne kadar derin bir anlayışa ve kavrayışa sahip olduklarını da gösterir. Eğitimli insanlardan daha revnaklı bir dil kullanıyorlar.

İkinci derecede yöre hakkında yapılan çalışmalar, özellikle de sözlük ve derlemeleri taradım. Bir köy sözlüğü olduğu kadar bir yöre sözlüğü aynı zamanda.

İkinci baskı çok gelişmiş…

Evet, ikinci baskı kelime olarak üçte bir fakat hacim itibariyle yüzde elli oranında büyüdü, genişledi. Örnek cümleler, türküler artırıldı. Fakat bu baskının en önemli hususiyeti resimli olması. Kelimelere bağlı olarak binden fazla konulu fotoğraf çektik, bulduk, kullandık. Bu yüzden özel tasarımlı ve renkli basıldı. Hem okunmaklık hem seyirlik bir kitap.

Sözlüğün alt başlığı ‘Bir Doğu Karadeniz Köyünün Hafızası ve Nâtıkası’. Bir bölgenin hafızası dilde mi yatıyor?

Öyledir tabii. Dinlerin, kültürlerin, yaşama biçimlerinin, hayatı ve ölümü anlama ve algılama tarzlarının tezahürleri ve farkları en çok dillerde görülüp takip edilebilir. Bir dili hatta bir şiveyi ve telaffuz biçimlerini derinliğine takip edebilirseniz o bölgeye, o köye hangi dinlerin, dillerin, yaşama tarzlarının, kültürlerin, folklorun, hassasiyetlerin, dengelerin, insan tiplerinin girip çıktığını, etki derecesini görebilirsiniz. Çünkü eşyanın, geleneklerin, teamüllerin, günlük yaşama alanlarının, lakapların, ağaçların, çiçeklerin, börtü böceğin, suların, havanın ve tabiatın adları da bir hafızaya ve natıkaya işaret eder.

Nutkiyet ve natıka hem konuşma hem düşünme demek. Bu yüzden Anadolu’nun dil zenginliklerinin yeteri kadar derlenmemiş olması artık tam telafisi mümkün olmayan büyük bir kayıp. Türkiye’de üniversitelerin, Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin ne kadar fukara ve iddiasız, Türkiye’den kopuk bir durumda olduğunu da gösteriyor bu. Türk Dil Kurumu’nun da. Yazık ki ne yazık!