İslâmî Türk Edebiyatının Sınırları

Etkinlikler
İslâmî Türk edebiyatı kavramı ve bu edebiyatın içeriği ilk kez geniş katılımlı akademik bir toplantıda ele alınıyor. Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde dün başlayan ve farklı üniv...
EMOJİLE

İslâmî Türk edebiyatı kavramı ve bu edebiyatın içeriği ilk kez geniş katılımlı akademik bir toplantıda ele alınıyor.

Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde dün başlayan ve farklı üniversitelerden otuz üç akardemisyenin katıldığı "I. İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumu"nda İslâmî Türk edebiyatının tanımı ve coğrafyası etrafında ufuk açıcı tartışmalar yaşandı.Yağmur Dergisi ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin birlikte düzenlediği I. İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumu, dün Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde başladı. ‘Hocaların Hocası’ Prof. Dr. Orhan Okay’ın konferansıyla açılan sempozyum, Okay’ın "İslami edebiyat kavramı ve bunun içlemi-kaplamı, eski deyimle tazammunu ve şümûlü nedir?" sorusuyla şekillendi. Bir millet, bir toplum Müslüman ise o çevrede ortaya çıkan sanat eserinin de İslâmî olacağını söyleyen Okay, "Millet olarak İslamiyet’i kabul ettiğimizden bugüne kadar her sanat eserinin, dolayısıyla her edebî eserin İslâmî olduğunu söyleyebiliriz." dedi.

 

Prof. Dr. Orhan Okay, kürsüye çıkmadan önce, sempozyumun yönetmeni Prof. Dr. Mustafa Uzun, İslâmî Türk edebiyatının enstitülerde ortaya çıkış sürecini anlattı. Prof. Dr. İlyas Çelebi, edebiyatın ifade gücüne değinirken, Prof. Dr. Ali Yılmaz’ın ‘edebiyatın hep bir döneminin araştırıldığını, gelecek kuşakların neyi araştıracaklarını veya ilerde araştırılacak eserleri ne zaman vermeye başlayacaklarını’ merak ettiğini dile getirmesi ise konunun farklı bir boyutunu ortaya koyuyordu.

Sabah gerçekleşen ilk oturumda tartışmalar, Orhan Okay’ın sorusu etrafında şekillendi. Başkanlığını Prof. Dr. Mustafa Uzun’un yaptığı ‘Çerçeve Tartışmaları’ oturumunda, Prof. Dr. Bilal Kemikli, ‘İslami Türk edebiyatı’ tabirinin ‘hem Türk hem Müslüman olan edibin ortaya koyduğu ürünleri konu edinen edebiyat alanı’ olduğunu ifade etti.

İslami Türk edebiyatı tarihinin hiçbir döneminde kesintiye uğramadığını, tarih içinde muhtevanın değil, formun değiştiğini söyledi. Doç. Dr. İsmail Güleç ise aynı soruya farklı bir açıdan yaklaşarak İslami Türk edebiyatının klasik Türk edebiyatından başka bir şey olmadığına dikkat çekti. Güleç, ‘dinî-tasavvufî’ edebiyat tabirini de, "Sanki tasavvuf dinden neş’et etmedi." diyerek eleştirdi. Oturumun son konuşmacısı Yrd. Doç. Dr. Dursun Ali Tökel ise ‘İslami Türk edebiyatı’ kavramının içeriğini, Kur’an-ı Kerim’de geçen "ahsenü’l-kasas" ve "ahsenü’l-hadis" kavramları üzerinden değerlendirdi.

"Mevlânâ Hazretlerine şeklî olarak bakarsak Farsçadır. Fakat ruh olarak bakarsak Türkçedir."

Öğleden sonraki ‘Kurucular ve Tesirleri’ başlıklı oturum Prof. Dr. Kemal Yavuz tarafından yönetildi. Hz. Mevlana, Yunus Emre ve Süleyman Çelebi’nin her birini bir bilim adamı anlattı. Mevlânâ’nın, edebiyat dili olarak Farsçanın kullanıldığı bir Türk coğrafyasında yetiştiğini söyleyen Prof. Dr. Ahmet Kartal, "Mevlânâ Hazretlerine şeklî olarak bakarsak Farsçadır. Fakat ruh olarak bakarsak Türkçedir. Çünkü o, Türk gibi düşünmüş, Anadolu insanının hissiyatı ile eserler vermiştir. Bu açıdan Mevlânâ’ya İslamî Türk edebiyatının kurucusu diyebiliriz." dedi.

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tatçı, katılımcılara Yunus’un gönül dünyasını anlattı. Yunus Emre’yi "aşk meclisinin müderrisi" olarak niteleyen Tatçı, "Sadece benim araştırmalarım gösterdi ki Yunus gibi şiir yazan 1.341 kişi var. Bu da onun nasıl bir yol açtığının en büyük kanıtı." dedi. "Allah adın zikredelim evvela / Vacip oldur cümle işte her kula" diyerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Hasan Aksoy, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i nasıl yazmaya başladığını, Mevlid türü hakkında genel bilgileri ve Çelebi’nin ilmi ve irfani yönünü oluşturan altyapıyı ortaya koydu. Oturumun son konuşmacısı Doç Dr. Mehmet Gümüşkılıç ise Orta Asya’dan başlayarak Anadolu’da gelişmeye devam eden dinî edebiyatın kaynak eserleri hakkında bilgi verdi. Gümüşkılıç, Kutadgu Bilig’den başlayarak sıraladığı örneklerle İslamî Türk edebiyatının geniş coğrafyasını görünür kıldı.

Sempozyumun ilk günü, Prof. Dr. Mustafa Tahralı başkanlığında, Kur’an falları, tövbenâme, tacnâme gibi İslamî Türk edebiyatında az tanınan türlerin anlatıldığı oturumla devam etti. Günün son oturumu ise "Arap ve Fars Edebiyatı Tesiri" başlığını taşıyordu. Prof. Dr. Orhan Bilgin başkanlığındaki oturumda, Prof. Dr. Mehmet Akkuş, Dr. Şadi Aydın ve Prof. Dr. Emine Yeniterzi tebliğlerini sundu.

Bugün bitiyor

Sempozyumda bugün oturumlar yine Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde yapılacak. Prof. Dr. Abdullah Uçman başkanlığında yapılacak "Yeni Türk Şiirinde Hazreti Peygamber" başlıklı oturum saat 10.00’da başlayacak. Saat 12.00’de gerçekleşecek ikinci oturumda Kardeş Edebiyatlar konuşulacak. Prof. Dr. Cihan Okuyucu ise "Metin ve Muhteva" oturumunda başkanlık yapacak.

İki gün boyunca sunulan tebliğler saat 17.00’de değerlendirme oturumunda konuşulacak. Ardından sempozyumun yönetmeni Prof. Dr. Mustafa Uzun ve Yağmur Dergisi genel yayın yönetmeni ve sempozyum koordinatörü Hasan Ahmet Gökçe’nin yapacağı kapanış konuşması ile sempozyum son bulacak.

Zaman