İmza Günü Gerekli mi?

Etkinlikler
İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı dün açıldı. Bazı yazarlar, "Okurla buluşacağım için heyecanlanıyorum." diyor, bazıları imza gününü gereksiz buluyor. Okurlar fuara akın ederken usta kalemle...
EMOJİLE

İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı dün açıldı. Bazı yazarlar, "Okurla buluşacağım için heyecanlanıyorum." diyor, bazıları imza gününü gereksiz buluyor. Okurlar fuara akın ederken usta kalemlerle ‘TÜYAP’ta yazar olmak’ üzerine konuştuk.

Yıllar önce Atilla İlhan imkânsız aşkı Suna için şiirler kaleme alır. Ankara’da bir dernekte kitaplarını imzalarken bir kadın çıkıp yanına gelir. ‘Sizin bir şiirinize yıllar önce aşık oldum, yanımdaki kızıma Suna Su adını verdim.’ der. Atilla İlhan, ismi konulamayacak bir sevinç yaşadığını çok sonraları Yağmur Kaçağı kitabının arkasına not düşer.

Dün başlayan TÜYAP Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı benzer manzaralar yaşamaya gebe. Yüzlerce şiirin, romanın sahibi binlerce okuyucusuyla bir araya gelecek. Suna Su’lar imza isteyecek, Atilla İlhan’lar yaşadıkları yoğun duyguyu anlatan kelimeler arayacak.

Bu yıl da geçtiğimiz yıllardakine benzer manzaralar yaşanacak gibi. Kimi yazarların önünde binlerce kuyruk kimininkinde yalnızca bir-iki kişi. Kayıp Gül romanın yazarı Serdar Özkan, 2003 yılında TÜYAP’ta düzenlediği imza gününde yalnızları oynuyordu. Bu yıl aynı kitapla okuyucuların karşısına çıkacak Özkan’a ıslak imza makinesi şart. Ahmet Ümit, yıllar önce Aziz Nesin’in yanına açtığı standın akıbetini anlatırken kahkahalara boğuluyor: Ben gencecik bir yazardım. O popüler bir kalem. O saatlerce imza atarken ben sinek avlıyordum.’ Hilmi Yavuz, fuara hepten karşı çıkıyor. İskender Pala’dan destek geliyor: Olsa da olur olmasa da olur. Yazarlar ile sohbet ederken Osman Can’ın ilk defa İstanbul’daki fuara gideceğini öğreniyoruz. İşten güçten vakit bulamamış. İşte yazarların TÜYAP’a bakış açıları. a.hulagu@zaman.com.tr

***

Fuar kapanırken kitap imzalarım
İskender Pala: Ben okunmuş kitapları imzalamayı daha çok seviyorum. Yayınevim istediği için fuara katılıyorum. İmza gününün ticarî bir zahmet gibi algılanmasından rahatsızım. Olmasa da olur. Standı boş yazarları görünce onur duyuyorum. Eskiden imrenirdim. Sabah kitap imzalamaya başlayınca yemek bile yiyemiyorum. Onun için programı fuarın kapanma saatlerine denk getiriyorum. Fuar kapanınca herkes mecburen dağılıyor.

Kitabına güvenen yazar yükselir
Serdar Özkan: Yazar sırlarını okuyucuyla birebir paylaşmak ister. Bu en doğal hakkı. Ben 2003’te Kayıp Gül kitabı için TÜYAP’ta imza günü düzenledim. Kimse gelmedi. İçim hiç acımadı. Hikâyeme güveniyordum. Şimdi uzun kuyruklar oluşuyor. Bugünleri göreceğimi biliyordum. Yazarın amacı paylaşımsa bir kişi de bin kişi de gelebilir. İşin doğasında bu var. Duygusal yaklaşmamak lazım.

İlk defa TÜYAP’a gideceğim
Osman Can: Bu yıl ilk defa TÜYAP’a gideceğim. Şanslıyım. Hem de okuyucu değil yazar olarak gidiyorum. İmza günü düzenliyor olmam beni heyecanlandırıyor. Az kişi gelir diye bir kaygım yok. Zaten yazarları, çok okunan veya az okunan diye kategorize etmek yanlış. Herkes çok okunmak ister.

Çok satanlar aynı saatte imzalamalı
Ahmet Ümit: 5 yıldır yoğun ilgi görüyorum. Muhteşem bir fuar. Bence Asya yakasında da olmalı. Marifet iltifata tabidir. Böyle bir iltifatla karşılaşmak beni onore ediyor. Standı boş yazarları görünce içim eziliyor. Yıllar önce benim standımı Aziz Nesin’in yanına koymuşlardı. Onda kilometrelerce insan vardı, benimki bomboştu. Bakamazdım. Allah bugünleri de gösterdi. Bence çok satanların imza saatleri aynı saatte olmalı.

Zaman gerçek yazarı ortaya çıkarır
Mehmet Altan: Varlıklarını ruhen hissettiğim yazarlarla buluşmak farklı bir duygu. Ben yazarları iyi ve kötü yazar diye ayırıyorum. Zamana direnen ve kendini aşan yazarlar ölümsüz olur. Okuyucusu sürekli artar. Popüler olmak bir kıstas değil. Kötü yazara acımak anlamsız. Bence fuarın en güzel tarafı bilinmeyen yazarları ön plana çıkarması.

Çocuk bölümünü çok seviyorum
Sibel Eraslan: Çocukluğumda liste yapıp kitap alırdım. O günlerde Taksim The Marmara’da düzenlenirdi. Çocuk kitapları bölümünü seviyorum. Tanınmış yazarla yan yana olmak çok zor. 2002’de Engin Noyan ile beraberdik. Onda uzun kuyruk var, benimkinde tık yok. Anaokuluna giden oğlum, ‘Şu sakallı dedeyi çok mu seviyorlar, şeker mi dağıtıyor, niçin sana gelmiyorlar.’ diye bana takılırdı. Yazar için müşteri değildir okuyucu. Bazen küçük bir çocuk gelir, dünyalar senin olur.

 

Kitabım kalın olduğundan kolum tutuluyor
İpek Çalışlar: Bir kitapçıda imza yaptığım zaman TÜYAP’taki gibi kuyruklar oluşmuyor önümde. Kalabalık bir kitlenin imza için beklemesi beni telaşlandırıyor. İnsanlar bekliyor diye çabuk çabuk atıyorum imzaları. Kitaplarım kalın olduğu için kolum tutuluyor. Kimi yazarın önünde kuyruk oluşması kiminin önünde oluşmaması gayet normal. TÜYAP benim için bulamadığım pek çok kitabı bulduğum karmakarışık ve yorucu bir mekân.

İmza günü bir kâbustur
Beşir Ayvazoğlu: İmza günleri bütün yazarlar için bir çeşit kâbustur; sıkılır, bunalırlar. Bazı okuyucuların hayranlıklarını ifade ederken mübalağaya kaçmaları da bir hayli rahatsız edici. Bazıları ki­tap imzalamayı kendini fazla önemsemek olarak görür. Toplumun nabzını tutamayan, ideolo­jik bir simge haline gelememiş yazarlar sadece eşe dosta kitap imzalar. Bir yazar için, belli etmese bile, hayli incitici bir durum.

İmza günü olsa da olur, olmasa da
Hilmi Yavuz: TÜYAP benim için çok anlam ifade etmiyor. Kitap fuarında olmamı gerektirecek birşey yok. İmza günü olsa da olur olmasa da. Olaya profesyonelce yaklaşıyorum. Yayınevim istiyor, kitaplarımı imzalıyorum. Ancak gelenlerle ufak söyleşiler yapmak hoşuma gidiyor. Beylikdüzü’ne taşındığından beri pek gitmiyorum. Gidince eşe dosta selam verip çıkıyorum. Bir yazarın çok rağbet görmesi edebî niteliğinin yüksek olduğunu göstermez.

Bu fuar pazara benziyor
Ece Temelkuran: TÜYAP herhalde bir gelenek oluşturdu. Oraya gitmeden olmuyor. Ancak çok kalabalık ve gürültülü. Aslına bakarsanız pek kitap ortamı değil. Daha ziyade büyük bir pazar gibi. Az satan ile çok satan yan yana düşünce berbat bir ortam oluşuyor. Her iki durumda olmak da berbat. O yüzden imza günü meselesini pek sevmiyorum.