Darbecilerin Bir Numaralı Suç Ortağı…!

Etkinlikler
Haber: Sümeyye EZER Haberin Fotoğrafları İçin Tıklaynız… Dünyanın çeşitli ülkelerinde ve ülkemizde çekilen darbe konulu filmlerin gösterimlerinin yanı sıra, gerçekleştirilecek, panel, tartışma v...
EMOJİLE

Haber: Sümeyye EZER

Haberin Fotoğrafları İçin Tıklaynız…

Dünyanın çeşitli ülkelerinde ve ülkemizde çekilen darbe konulu filmlerin gösterimlerinin yanı sıra, gerçekleştirilecek, panel, tartışma ve sergi gibi etkinliklerle gündeme damgasını vuracak olan Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin açılışı İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt Kampüsü’nde verilen kokteylle başladı.

Açılışa Kültür Bakanı Günay, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ve çok sayıda davetli katıldı.

"DARBECİLERİN BİR NUMARALI SUÇ ORTAĞI HUKUKÇULARDIR"

Açılışta konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bugün böyle bir festivalde olmak ile bu okuldan mezun olduğum günden daha mutlu oldum dedi ve herkesin geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğini belirtti. Yeni anayasa vurgusu da yapan Bakan Günay, "12 Eylül, 27 Mayıs ve 12 Mart’ta darbe yöneticilerinin bir numaralı suç ortağı hukukçular olmuştur. Bu yüzden 2011 yılında geçmişle yüzleşmekten söz edebiliyorsak, bu Türkiye’nin gelmiş olduğu özgüven noktasıdır." İfadelerini kullandı.

Günay 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbeden sonra başından geçen bir olayı da şu sözler ile anlattı;

"Ben 12 Eylül sonrasında darbe liderini yani cuntanın başkanını rektörün el hareketiyle tüm hukukçuların cübbelerini kavuşturarak saygıyla selamladığını hatırlıyorum. 12 Eylül’de, 27 Mayıs’ta 12 Mart’ta darbe yöneticilerinin bir numaralı suç ortağı hukukçular olmuştur. Bu yüzden 2011 yılında hukuk fakültesi kendimizle yüzleşmekten söz edebiliyorsa, bu Türkiye’nin gelmiş olduğu

CEPHE ALMADAN VE CEPHE OLMADAN TARTIŞMALIYIZ

Programda konuşan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Adem Sözüer ise;
"Bugün bu mekanda bir bebek doğdu. O bebeğin adını öğrencilerimizle birlikte, konuşma bebeği koyduk. Öğrencilerimizle darbeyi konuştuk. Bu ortamda bu bir ilktir. Tıpkı "Uluslararası Suç ve Ceza Festivali"nin ilk olması gibi. Türkiye’de malesef hemen hemen her nesil darbe ve baskı dönemlerindeki tramvaları miras almışlardır. Bunu çocuklara koyulan isimlerde de görebiliriz. Örneğin; Menderes, Adnan, Deniz, Erdal, Erdal… İnsanlar saklı matemlerini isimler koyarak devam ettirdiler. Geçmişle yüzleşmeliyiz, hesaplaşmalıyız. Ama öncelikle konuşmalıyız. Dinleyerek, düşünerek ve hissederek tartışmalıyız. Ama cephe almadan ve cephe olmadan tartışmalıyız. Biz bu festivalle ceza hukukunun bulamadığını sinema sanatıyla bulma ümidini taşıyoruz. Bakın ne diyor şair: "Dün sabaha karşı kendimle konuştum. Ben hep kendime çıkan bir yokuştum. Yokuşun başında bir düşman vardı. Onu vurmaya gittim. Kendimle vuruştum." İşte biz böyle bir hesaplaşma arzuluyoruz. Geçmişten intikam almak için değil, geçmişte yapılan yalnışlara, yalnışlıklarla cevap vermemek için, herşeyin hukuk ilkeleri çerçevesinde yapılması için bu festivali düzenledik." dedi.

"FESTİVAL ÜLKEMİZDEKİ NORMALLEŞME SÜRECİNE KATKIDA BULUNACAK"

Açılışta konuşan diğer bir isim ise Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’dı. Uysal,
"Bu festival, sinemadaki bağımsız çalışmaları bağımsız bir çatı altında toplamak, felsefi, sosyolojik, psikolojik ve hukuki boyutları sanatsal yaklaşımlarla desteklemek üzere ortaya çıktı. Her yıl bir temayı işlyecek olan festivalde bu yıl darbe ele alınıyor. Darbeler milletimizin ve devletimizin olduğu kadar hepimizin kişisel hatırasında da derin izler bırakmıştır. Bu festivalin ülkemizdeki  normalleşme sürecine ciddi katkıda bulunacağını düşünüyorum. Amacımız sinema diliyle, Türkiye’nin geçmişinde kara bir leke olan bu süreçlere ışık tutmak ve toplumsal bilincin, duyarlılığın oluşmasına katkıda bulunmak." dedi.

Konuşmaların ardından Bakan Günay’a Hukuk Fakültesi’nden aldığı diplomasının büyültülüp, çerçevelettirilmiş hali hediye edildi. Bakan Günay da Dekan Sözüer’e ‘Türk Sinemasında Yerli Arayışlar’ isimli kitabı hediye etti.

Açılışta ayrıca yönetmenliğini Chema De la Pena’nın yaptığı İspanyol yapımı 17 Hours / 17 saat adlı film gösterildi. Askeri diktatörlükten demokrasiye geçiş sürecinde geçen 17.5 saati anlatan filmin yönetmeni Chema De la Pena ve yapımcısı Ignacio Salazar Simpson…

17 Hours / 17 saat; Neredeyse 40 yıl süren askeri diktatörlük yönetiminin ardından İspanya’da, demokrasiye geçiş sürecinin üzerinden sadece 3 yıl geçmiştir. Yönetimi ele geçirmeye kararlı askerlerden oluşan 200 kişilik bir grup 23 Şubat günü, meclis binasını basar ve 350 milletvekilini rehin alır. Ülkedeki tek ulusal TV kanalı bu haberi yayınladığında insanları korku sarar. Tekrar askeri diktatörlüğün gelmesinden korkan halk, evlerinde TV ve radyolardan gelen haberleri beklemeye koyulurlar. 23-F, Yasalara uygun hareket eden yeni hükümetin temellerinin sarsılmasına neden olan on yedi buçuk saati, İspanya Demokrasisinde yaşanan en uzun gecenin hikâyesini konu alıyor.

İstanbul’un kültür-sanat ve akademik yaşamına yeni bir soluk katması beklenilen festivalde paneller, söyleşiler, atölyeler, sergiler ve ünlü sinemacıların deneyimlerini aktaracakları bir sinema semineri de düzenlenecek.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Başakşehir Belediyesi’nin sponsorluğunda, Başbakanlık tanıtım fonunun katkılarıyla gerçekleştirilen festival 7 gün sürecek.
 

Film gösterimleri ve festival etkinliklerinin gerçekleşeceği zaman ve salonlar ise şöyle: 23 “ 30 Eylül. İ.Ü. Hukuk Fakültesi 1. Amfi ve Doktora Salonları, İ.Ü İletişim Fakültesi Sinema Salonu, Beyoğlu Sineması, Başakşehir Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu, Nişantaşı City Life Sineması.